İstanbul’da İstiklal Caddesi üzerindeki Meşher’de Göz Alabildiğine İstanbul sergisinde yer alan İstanbul’un ilk panoramik fotoğrafına bakıyorum. Beyazıt Kulesi’nden çekilmiş bir fotoğraf. Fotoğrafın çekildiği tarih 1857. Niepce’nin tarihteki ilk fotoğrafı çekmesinin üstünden sadece 30 yıl sonra çekilmiş. Fotoğrafı çeken James Robertson. Kayınbiraderi Felice Beato çekimler sırasında Robertson’a yardım ettiği için kayıtlara ikisinin fotoğrafı olarak geçmiş.
14 yıl fotoğrafçılık yaptı, dünyada İstanbul algısını değiştirdi
Bu panoramik fotoğraf ilgililerinin bildiği bir kadraj. Lakin bu fotoğrafın Meşher’de sergilenmesinin bir başka özelliği var. Meşher’in olduğu binanın o o zamanki yerinde olan apartmanın en üst katında Robertson’ın fotoğraf stüdyosunun olduğu düşünülüyor. Yani bir anlamda bu panoramik fotoğraf çekildikten 167 yıl sonra evinde sergileniyor.
Meşher’in olduğu binadan 1905 tarihli Charles E. Goad haritasında Friedmann Apartmanı, 1932 tarihli Jacques Pervititch haritasında da Meymaret Han diye söz ediliyor. Suat Nirven’in 1950 tarihli haritasında belirtildiği üzere yapının ismi Cumhuriyet döneminde Meymenet Han olarak değişmiş. 2007–2009 yılları arasında restore edilen bina 2018 yılı sonuna dek Vehbi Koç Vakfı’nın çağdaş sanat alanı Arter’e ev sahipliği yaptı. Arter sonra Dolapdere’deki yeni binasına taşınınca burası Meşher adıyla hizmet vermeye başladı.
Fotoğrafın da, James Robertson’ın hikayesi de aslında unutulmuştu. Bahattin Öztuncay olmasaydı öğrenemeyecektik. Onun yaptığı araştırmalar sonucu özellikle Robertson’ın hikayesini öğrenebildik.
Robertson’ın yolu Osmanlı’ya Sultan Abdülmecid’in Darphanei Amire’yi yenileme fermanını yayınlaması sonrası düşüyor. Çünkü Abdülmecid ilk defa Batılı tarzda para basılması için emir veriyor. Londra Kraliyet Darphanesi’nde gravürcü olarak çalışan Robertson da 1841 yılında bu reform nedeniyle İstanbul’a geliyor. Madeni paralar, madalyalar modelliyor. O dönem yüksek maaşla çalışan birkaç yabancıdan biri.
Modellediği bilinen madalyalar arasında İsviçreli mimar Gaspare Fossati tarafından yürütülen Ayasofya’nın restorasyonu anısına basılan madalya da var. Çalışkan, kültürlü biri olması ama en önemlisi işindeki başarısı nedeniyle Abdülmecid tarafından iftihar nişanıyla taltif ediliyor. Lakin tarihe adı gravürcülüğü değil de amatör olarak uğraştığı fotoğrafçılığı sayesinde geçiyor.
1853’ün yaz aylarında yan uğraş olarak fotoğrafçılığa başlıyor. Ki o dönem fotoğraf çok yeni (Niepce’nin, tarihteki ilk fotoğrafı çekmesinin üzerinden henüz 27 yıl geçmiş). Aynı yılın ekiminde de ‘İstanbul Fotoğrafları’ adlı fotoğraf albümü Londra’da yayımlanıyor. Batı dünyasında İstanbul algısını değiştirecek kadar güçlü kareler bunlar. Kitapla ilgili çıkan yazılarda İstanbul’un camileri, sarayları ve köşklerini içeren bu görüntülerdeki enfes ışık ve gölge katmanlarına daha önce hiç rastlanmadığı belirtiliyor.
Robertson 1854’te İstanbul’un ilk panoramik fotoğraflarını Beyazıt Kulesi’nden çekiyor. Üç yıl sonra kayınbiraderi ile Beyazıt Kulesi’nde o panoramik fotoğrafı yine çekiyor. 1854 yılına ait çekimlerde biraz zorlanıyor, tam istediği gibi sonuçlar alamıyor; 1857’deki çekim tekrarının sebebi bu.
Lakin 1867’de bilmediğimiz bir nedenle fotoğrafçılığı bırakıyor. Ama sadece 14 yıl fotoğrafçılıkla uğraşsa bile çektikleriyle uluslararası alanda önemli isimlerden biri oluyor. 1881’de dört Osmanlı padişahının emrinde 40 yıl çalıştıktan sonra Darphane- i Amire’den emekli olup ailesiyle İstanbul’dan ayrılıyor. Daha müreffeh bir hayat sürmek için Japonya’ya, Yokohama’ya yerleşiyor. Ama Yokohama’da yoksul bir şekilde, 1888’de 75 yaşında vefat ediyor. Ölüm haberini İstanbullular ancak iki ay sonra, İstanbul’da yayımlanan The Levant Herald gazetesinden öğreniyor.
531 yıllık bir kitap: Fetihten önce İstanbul çizilmişti
Meşher’deki sergide yer alan fotoğrafın ve James Robertson’un hikayesi böyle. Ama sergide daha neler neler yok ki… 531 yıllık bir Hartmann Schedel’in ‘Nürnberg Kroniği’ kitabı var mesela. Sanatçı Albrecht Dürer’in de katkıda bulunduğuna inanılan, 15. yüzyılın en çok çizim içeren kitabının ilk baskısı. Kitap İstanbul’un fethinden 40 yıl sonra basılmış olsa da içindeki çizimler arasında şehrin fetihten önceki hali de var. Kitap İstanbul, doğudan kuşbakışı olarak, fetihten önce olabilecek haliyle görülen bir çizimle sergileniyor.
Hartmann Schedel Ortaçağ Avrupa’sında en büyük kişisel kitaplıklardan birini kurmuş tutkulu bir kitap koleksiyoncusu ve bir hekim. Matbaayı ilk kullanan yazarlardan biri olarak kabul ediliyor. ‘Nürnberg Kroniği’ onunla anılan bir kitap. 1447’de matbaanın icat edilmesinden sadece 46 yıl sonra 1493’te basılıyor kitap. Sergideki kitap da ilk baskılardan. Kitap yaradılıştan başlayıp Schedel’in kendi zamanına kadar gelen bir dünya tarihi. Kitaptaki İstanbul çizimleri şehre ait bilinen ilk gravürlerden.
Paha biçilmez eserler var sergide. Hepsi de Ömer Koç’un koleksiyonundan. Sadece ikisini anlattım, daha neler var derseniz, sergi 29 Eylül’e kadar Meşher’de açık!