Takvimler 2011 yılını gösterirken bir Alacakaranlık/Twilight’ kitapları hayranı seriyi o kadar sevdi ki ondan ilham alıp kendi evrenini yaratmak istedi. Yazdıklarını Snowqueens Icedragon (karlar kraliçesinin buzdan ejderhası) takma ismiyle internette yayınladı. Hikayesi öyle sevildi ki bu hayran ürünü uyarlama başlı başına bir fenomene dönüştü.
O seri gerçek adıyla Erika Mitchell’ın (yazdıkları E. L. James mahlasıyla yayınladı) yazdığı erotik aşk romanı ‘Grinin Elli Tonu’ydu. Kitap büyük etki yarattı, devamı geldi, İngiltere ve Amerika’da satış rekorları kırdı. Üç kitaplık seri 165 milyondan fazla kopya sattı, 50’den fazla dilde çevrildi. Bununla da kalmadı, beyazperdeye uyarlandı. Jamie Dornan ve Dakota Johanson’ın başrollerinde yer aldığı filmler toplam bir milyar doların üzerinde gişe hasılatı elde etti.
Eleştirmenler hiçbir zaman filmi beğenmese de Dornan serinin üç filminde iş insanı Christian Grey rolüyle fenomene dönüştü. İlk filmin yönetmeni Sam Taylor-Johnson’ın serinin tüm filmlerini yönetmesi bekleniyordu. Ancak yazarı E. L. James ile anlaşamadılar. Hatta yönetmen neredeyse her sahne için kavga ettiklerini açıklamıştı. İlk filmden sonra Taylor-Johnson’ın yerini yönetmen James Foley, senarist Kelly Marcel’in yerini de E. L. James’in kocası Niall Leonard aldı. Sonraki iki film ‘Karanlığın Elli Tonu/Fifty Shades Darker’ ve ‘ Özgürlüğün Elli Tonu/Fifty Shades Freed’da da birlikte çalıştılar.
‘Bir kırılma anı yaşandı’
Serideki bu değişiklik oyuncuları da etkilemiş. Başroldeki Dornan The Independent’a verdiği demeçte yönetmenin ayrılmasından sonra yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Bu tür şeylere girdiğinizde biriyle inanç ve güven inşa ediyorsunuz ve sonra o kişi elinizden alınıyor. Bir kırılma yaşanıyor ve onarıldığında hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. Çekimler pek çok nedenden ötürü zordu. Ama Sam’in gösterdiği duyarlılık ve anlayış bence epey hayatiydi.”
Dornan devam filmlerinde yönetmen James Foley ile çalıştı. Ancak yine de bu deneyimi Taylor-Johnson ile yaşamak istediğini söylemekten çekinmiyor: “Benzersiz derecede tuhaf bir deneyimdi ve Sam’in yönetmenliğinde, amaçlandığı gibi olmasını gerçekten çok isterdim.”