20.yüzyıl gelişmenin, icatların ön plana çıktığı, modernizmin kendisini gösterdiği, insanlığın gezegen dahilinde çok etkili adımlar attığı bir zaman dilimi olduğu kadar acının, nefretin, ırkçılığın ayyuka çıktığı, çok büyük kayıpların verildiği savaşların, katliamların da yaşandığı utanılası bir çağın da ifadesiydi. Dönemin yazarları da doğal olarak bütün bu iyi ve kötünün kendini var ettiği anları, zamanları, sevinçleri ve travmaları eserlerine yansıttılar ve insanlığın bu yer yer temiz ama çoğunlukla lekeli sayfalarını bir anlamda kronolojik hafızaya eklediler…
Yabancılaşma, izole bireyler, varoluşsal meseleler
Franz Kafka, bu şahitliğin en önemli kalemlerindendi. Eserlerinde yüzyıl başının acılarını, tasalarını, yansıtırken yazdığı metinlere insanlık kadar kendi dertlerini de kattı.
Kısa süren bir yaşama (41 yıl / 1883-1924) bu denli etkileyici yapıt sığdırmak zaten başlı başına müthiş bir efordu; o aynı zamanda bütün adımları klasikleşmiş bir yazar unvanıyla kayıtlara çoktan geçti bile.
Prag’da, Almanca konuşan Yahudi orta sınıf bir ailede dünyaya gelmişti, hukuk eğitimi aldı, sonra bir sigorta şirketinde çalışmaya başladı. Memur kimliğine sahipti ama onu asıl var eden alan yazıydı ve o alanda da emsalsiz olduğunu artık hepimiz biliyoruz.
Kendisini sıkan sistem, bürokrasi vs. gibi baskın alanlara karşı ruhunu, özünü, rotasını bulmaya çalışan bir model onun alamet-i farikasıydı adeta. Yabancılaşma, izole bireyler, varoluş gibi meseleler eserlerinde kıyıya vuruyordu. Birçok kez nişanlandı ama hiç evlenmedi ve çok çok erken bir yaşta tüberküloz (verem) nedeniyle hayata veda etti…
Onun öyküsünün sona erdiği zamanlarda Nazizm elbette ayak seslerini duyurmaya başlamıştı ama Hitler faşizminin asıl dehşeti sonrasında gelecek ve Führer ve ona hizmet edenler bütün dünyayı kana bulacaktı. Öyle ki bu katil ve şürekâsının yok ettikleri arasında kız kardeşleri Elli, Valli ve Ottla da yer alacaktı.
Metaforik ve felsefi bir görsel yolculuk…
İtalyan psikoterapist, yazar ve sahne tasarımcısı Mauro Falchetti’yle illüstratör ve çizgi romancı Luca Albanese’nin ortak çalışmaları ‘Kafka: Kayıp Kişinin Günlüğü’ (‘Kafka diario di un dispero’) işte bu üzerinde defalarca yazılıp çizilmiş kişiliği son derece özgün bir metin ve desenlerle bir kez daha huzurlarımıza getiriyor. Bu ilginç grafik roman, yazarın takıntılarla dolu hayatını en bilinen eserleri eşliğinde sayfalarına taşıyor. Falchetti’nin kitabının orijinalliği Kafka’yı kendi yapıtları arasında dolaşan bir ana karakter olarak bize sunması. Öyle ki o çocuksu yüze sahip Franz ‘Dönüşüm’, ‘Kayıp’, ‘Dava’, ‘Şato’, ‘Yuva’ başlıklı bölümlerde kendi yazdığı, çizdiği dehlizlere dalıp çıkıyor, okurunu da bu metaforik ve felsefi yolculuğa eşlik etmesi için yanına çağırıyor
‘Kafka: Kayıp Kişinin Günlüğü’nün sayfalarında kaybolurken yazarın depresif, hastalık hastası, psikolojik karmaşaları açık kişiliğinin izlerini de sürüyorsunuz.
Mauro Falchetti-Luca Albanese işbirliğinin ürünü bu çalışma, bir yanıyla Franz Kafka hakkında çizgisel bir kronolojik tarama olarak da nitelendirilebilir. Karakarga Yayınları tarafından çıkarılan ve ağustos başında kitapçılarda yerini alan, Ayla Meryem Görgün tarafından da dilimize kazandırılan ‘Kafka: Kayıp Kişinin Günlüğü’nü özellikle yazarın eserlerine hâkim okuyucu için tavsiye ederim, Kafka’ya hâkim olmayanlar için de farklı bir tanışma fırsatı olacağı açık… İyi okumalar dileklerimle…