Nazım Hikmet'in başyapıtı 'Kuvayı Milliye Destanı' bu akşam CSO Ada Ankara'da yankılanacak. Cumhuriyetin 101. yılında Murat Cem Orhan'ın bestelediği oratoryoyu bu özel konser öncesi kendisiyle konuştuk.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden yolda yedi düvele karşı verilen mücadele oratoryo oldu. Kurtuluş Savaşı’nın o zorlu günlerini anlatan en büyük eserlerden Nazım Hikmet’in ‘Kuvayı Milliye Destanı’ bu akşam başkentteki CSO Ada Ankara’da sanatseverlerle buluşuyor. Murat Cem Orhan’ın Nazım Hikmet’in ölümsüz eserinden bestelediği ‘Kuvayı Milliye’nin İnsan Manzaraları’ adlı oratoryosunda Devlet Çoksesli Korosu’nun yanı sıra solistler Evrim Özkaynak ve Umut Kosman, anlatıcı Özgür Özaslan, viyolonsel sanatçısı Burak Ayrancı ve klarnet sanatçısı Arda Serindağ da sahnede olacak.

Orkestra şefi Murat Cem Orhan daha önce İstanbul’da da sahnelenen bu anlamlı eserini Ankaralı müzikseverlerle buluşturmadan önce 10Haber’e konuştu. Nazım Hikmet’in başyapıtından esinlenerek bstelediği oratoryonun ortaya çıkışını şu sözlerle anlattı:

Oratoryonun hikâyesi 2018’de başlamıştı

“Kuvayı Milliye Destanı’, Nazım Hikmet’in Kurtuluş Savaşı’nın destansı anlatısını dile getiren en önemli eserlerinden biri. 2018 yılında bu eseri bir oratoryoya uyarlama süreci ise edebi gücü ve müzikal potansiyeli göz önünde bulundurularak oldukça dikkatli bir şekilde gelişti. Öncelikle, eserin duygusal yoğunluğu ve Milli Mücadele’ye dair taşıdığı derin anlam, bir oratoryonun dramatik ve lirik yapısına çok uygun. Oratoryo hem müzikal hem de sözlü anlatımın birleştiği bir form olduğu için, Nazım Hikmet’in dizelerinin yarattığı güçlü imge ve karakterler, bu formda daha da etkileyici bir hâl alabiliyor”

Uyarlama sürecinin ilk adımı, metnin müzikal yapıya nasıl oturtulacağını belirlemek oldu. Eserin uzunluğu, içerdiği hikayelerin çeşitliliği ve kahramanlarının derinliği, her biri farklı müzikal bölümlere ayrıldı. Örneğin, eserin bir bölümünde bir kahramanın içsel mücadelesi ele alınırken, bir başka bölümde savaşın kolektif ruhunu yansıtmak gerekti. Bu noktada, Nazım Hikmet’in kelimeleri, orkestra ve koro ile birlikte uyum içinde çalışarak her bir kahramanın ruh halini müzikle ifade etmeyi mümkün kıldı.

Murat Cem Orhan oratoryoyu 2018’de bestelemeye başladı.

‘Nazım Hikmet’in eseriyle tam bir uyum içinde kalmak önemliydi’

Bir diğer önemli adım, metnin oratoryonun dramatik yapısına uygun olarak kısaltılması ve düzenlenmesiydi. Oratoryo genellikle bir anlatıcı, koro ve solo seslerle ilerler. Bu eserin anlatıcısı, destanın temelini oluşturan ve Kurtuluş Savaşı’nın ruhunu yansıtan ana bölümleri dile getirirken, koro ve solo sesler hikâyenin dramatik anlarını vurguladı. Koro, halkın sesini temsil ederken, solo bölümler savaşı bizzat yaşayan kahramanların kişisel hikayelerini daha da derinleştirdi

Müzikal uyarlama sırasında, Nazım Hikmet’in eseriyle tam bir uyum içinde kalmak önemliydi. Çünkü onun dili, halkın acılarını, umutlarını ve kurtuluş mücadelesini derin bir duyarlılıkla anlatır. Bu nedenle, müzik de aynı derinlikte olmalıydı. Geleneksel Türk ezgileri ve halk müziği motifleri, batı orkestrası ile harmanlanarak bu uyarlamada kullanıldı. Böylece hem Türkiye’nin tarihsel mirası hem de uluslararası müzik dili bir araya getirildi. Nazım Hikmet’in sözcüklerinin müzikle yeniden canlanmasına şahit olmak, milli mücadelenin ruhunu bugünün dinleyicisine güçlü bir şekilde aktarmak açısından büyük bir sorumluluk ve aynı zamanda bir onurdu”

‘Bu destan bir milletin bağımsızlık arzusunun simgesi’

Nazım Hikmet’in eserinin kendisindeki yere de değinen Murat Cem Orhan “Kuvayı Milliye Destanı’, benim için yalnızca bir edebi eser değil, aynı zamanda bir milletin var olma mücadelesinin, bağımsızlık arzusunun ve inancının simgesi. Nazım Hikmet’in bu destanında yer alan her karakter, her olay ve her duygu, Kurtuluş Savaşı’nın derin ruhunu yansıtır. Bu destanda, sadece tarihi bir anlatım değil, aynı zamanda insanın içsel direnişine, kolektif bilincine ve fedakarlıklarına dair evrensel bir anlam var. Yani, ‘Kuvayı Milliye Destanı’, bir ulusun kurtuluş mücadelesini anlatırken aynı zamanda evrensel insan ruhunun direnme gücünü temsil eder. İşte bu yüzden bu eser hem tarihsel hem de duygusal olarak bana çok derin bir anlam ifade ediyor.

Eseri sahneye taşırken o günlere dair duyguları sahnede canlandırmayı amaçladığını söyleyen Murat Cem Orhan sözlerine şunları ekledi “Bu eseri sahneye yansıtırken, en önemli amacım, Nazım Hikmet’in kelimelerindeki güçlü duygu ve dramatik etkiyi müzik ve performansla derinleştirmek oldu. Metnin içerdiği kahramanlık, acı, umut ve özveri duygularını sahnede müzikle canlandırarak, izleyicilere o dönemin ruhunu hissettirmek istedim” dedi.

Murat Cem Orhan’ın bestesi bu akşam CSO Ada Ankara’da.

Bunu yaparken, iki temel unsura odaklandım: birincisi, metnin içsel ritmini ve duygusal yoğunluğunu müzikal formda korumak; ikincisi ise Kurtuluş Savaşı’nın atmosferini gerek koronun oluşturduğu ses efektleriyle gerekse ses tasarımı ile dinleyiciye yaşatmak. Müzikal açıdan, destanın her karakterine ve olayına uygun tematik yapılar oluşturduk. Kahramanların içsel mücadelelerini daha kişisel bir dille ifade edebilmek için solo partiler kullandık. Koro ise halkın sesi olarak büyük toplulukların, isyanın ve umudun bir yansıması oldu”

‘Evrensel bir direniş hikâyesi olarak yankı buldu’

‘Kuvayı Milliye’nin İnsan Manzaraları’ oratoryosunun gördüğü büyük ilgiden büyük sevinç duyduğunu söyleyen Murat Cem Orhan, “Böyle kapsamlı bir eserin, hem edebiyat hem de müziği bir araya getirerek sahneye taşınması sanatseverler açısından büyük ilgi uyandırdı. Özellikle Nazım Hikmet’in eserine duyulan derin sevgi ve saygı, bu projeye olan ilgiyi daha da artırdı.

İlk gösterimlerden itibaren aldığımız geri dönüşler, sanatseverlerin esere olan ilgisinin oldukça yoğun olduğunu gösterdi. Hem Nazım Hikmet’in metnine duyulan hayranlık hem de oratoryonun müzikal ve dramatik yapısı izleyicileri derinden etkiledi. Bu tür projelerde, izleyicinin edebi ve tarihsel bağlarını hatırlaması, onlara kendi tarihlerini yeniden yaşama fırsatı sunuyor. Kuvayı Milliye Destanı, izleyicilerde milli bir bilinç ve duygu oluştururken, aynı zamanda evrensel bir direniş hikayesi olarak da yankı buldu”

‘Kuvayı Milliye’nin İnsan Manzaraları git gide büyüyor’

Eserin bugüne kadar yurdun pek çok şehrinde toplamda 14 kez sahnelendiğini hatırlatan Murat Cem Orhan, pek yakında çok heyecan veren bir haberle sanatseverlerin karşısında olacağını duyurdu. Orhan “Eserimiz git gide büyüyor bunu söyleyebilirim. Şimdilik bir sonraki adımı duyurmak için sayın seyircilerimizden bir miktar sabır talep ediyorum.”

Fazıl Say’dan İsviçre’de dünya prömiyeri: ‘Mozart ve Mevlana’