Yaklaşık 200 bin ila 50 bin yıl önce Orta ve Geç Pleistosen dönemlerinin sonlarında Asya’ya zaman yolculuğu yapsaydınız Filipinler’deki küçük Homo luzonensin’ten tutun Kuzey Çin’in soğuk bölgelerinde yaşayan Homo longi’ye kadar birçok farklı insan türü görecektiniz. Şimdi bilim insanları Homo juluensis adını verdikleri yeni bir insan türü keşfettiklerini düşünüyor. Peki bu tür hakkında neler biliyoruz?
Homo juluensis Çin’in kuzeydoğusundaki ormanlık alanlarda dolaşmış, at avlamış ve taş yontarak aletler yapmış olabilir. Araştırmacılara göre hayatta kalabilmek için hayvan derisini de işlemiş olabilirler. Bu türün en güçlülerini diğerlerinden ayıran bir diğer özellikde dişlerinin iri, kafataslarının geniş olması.
Nature Communications dergisinde yayınlanan çalışma araştırmacıların Denisovalıları farklı bir tür değil, Homo juluensis’in üyesi olduğuna inandığını gösteriyor. Denisovalılara ait kalıntılara çok sık rastlamak mümkün değil, bu yüzden kökenleri de gizemini koruyor.
Çalışmaya göre Denisovalı fosilleriyle Homo juluensis fosillerinin karşılıklı analizi çene ve dişlerde belli düzeyde benzerlik olduğunu düşündürüyor. Ancak araştırmacıların da parmak bastığı üzere bu ilişkiyi teyit etmek için daha çok araştırma gerekiyor.
Homo juluensis’in keşfedilmesine 1970’lerde Çin’in kuzeydoğusundaki Xujiayao ve Xuchang’da keşfedilen fosiller üstünde yapılan detaylı araştırmalar ön ayak oldu. Kafatası ve dişlerden elde edilen kalıntıların 200 bin ila 160 bin yıl öncesine dayandığı ortaya çıktı. Çalışmada yer alan bilim insanları bulguların o dönemde bölgede bulunan çeşitli hominin türleri hakkında var olan kafa karışıklığının bir kısmını gidermeye yardımcı olduğunu söylüyor. Bu kafa karışıklığına neden olan da bulunan bazı fosillerin Homo erectus’a, Neandertallere ya da Homo sapiens’e atfedilemeyecek özellikler barındırması.
Bu çalışma Orta Pleistosen döneminin sonuyla Geç Pleistosen döneminin başlarında bölgedeki tür çeşitliliğine odaklanan çalışmalara yeni bir katkı. Ortaya yeni fosiller çıktıkça ve homininlere ait fosillerin kayıtları arttıkça insan yaşamının aslında sandığımızdan çok daha karmaşık olduğu kanıtlanıyor. Biraz önce saydığımız homininlere ek olarak Afrika’dan göç eden Homo erectus ile Endonezya’da yaşayan ve boyları çok kısa olduğu için “hobbit” denen Homo floresiensis de var. Bu türler birbirlerine karıştıkça bugünkü halimizi aldık. Onlardan geriye de DNA’larımızda bıraktıkları izler kaldı.