Türk edebiyatının en üretken kalemlerindendi Melih Cevdet Anday. Ankara’da lisede okurken Orhan Veli Kanık ve Oktay Rıfat’la tanışmış, edebi hayatına yazdığı ‘Ukde’ şiirinin 1936’da Varlık dergisinde yayımlanmasıyla başlamıştı. 1937’de artık Garip akımının öncü şairlerinden biri olarak biliniyordu. Şiir, roman, deneme ve tiyatro oyunları yazdı, gazetelerde çalıştı. 1961’de Cumhuriyet’te yazmaya başlamasıyla daha geniş kitlelerce de tanınır oldu.
Anday’ın bu tanınırlığın yanı sıra müstear imzalarla yazdığı -ki o takma ad demeyi tercih ediyordu- romanları da vardı. Bir kısmı biliniyordu. Fakat bilinmeyenler de varmış.
Anday’ın kaç tefrika roman yazdığını veya bunlarda kullandığı isimleri net olarak tespit etmek tam olarak mümkün olmasa da, gün yüzüne yeni romanları çıktı. Everest Yayınları ‘Müstear Zamanlar’ ile Anday’ın gazete sayfalarında yer alan, bugüne dek kitaplaşmamış, literatürde yerini alamamış müstear adlı beş romanını bir araya getiriyor: ‘Bir Gönülde İki Sevda’ (Hıfzı Topuz’la, Ulvi Ziya Karalar müstearıyla, 1956); ‘Bir Kızın Aşkları’ (Niyazi Orhan Niyazoğlu, 1961); ‘Bir Yaz Tatili’ (Ali Ekrem Yarar, 1961); ‘Aşk Okulu’ (Reşat Ziya Kızılbük, 1962) ve ‘Dullar Çıkmazı’ (Murat Tek, 1962).
Fazlası da var: Yeni kitabın dumanı üzerindeyken Everest Yayınları’ndan bir müjde daha geldi. ‘Müstear Zamanlar – 2’ ile birlikte on romanı içeren bir seri okurla buluşacak. Yayınevi daha önce, 77 yıl boyunca varlığı bilinmeyen ilk tefrika romanı ‘Barem Kanunu’nu da yayınlamış, yazarın biyografisinde yeni ayrıntıların ortaya çıkmasına vesile olmuştu.
Yazarların müstear isimle yazması edebiyat tarihinde sık rastlanan bir durum. Edebiyatçıların müstear isim kullanma nedenleri ortak noktalar içerse de kişisel nedenler de olabiliyor. Anday’ın müstear isimle yazdığı romanların ortak teması da bu konuda bir şeyler söylüyor. Edebiyat eleştirmeni A. Ömer Türkeş’e göre Anday’ın müstear romanları “erotizm soslu aşk romanları” idi. Yazar Burhan Günel de benzer bir yorum yapıyor:
“Cumhuriyet döneminin toplumsal koşulları içerisinde birey olma/vatandaş olma evrelerinden geçmekte olan insanların birbirleriyle olan günlük ilişkilerini sergilemektedir. Bu romanlarda daha çok yazanın vermek istedikleri değil, özellikle tefrika roman okurunun almak istedikleri gözetilmiş gibidir. Konular bireysel ilişkilere dayalı, ince alaya, hoşgörüye, düşlemeye, fanteziye kucak açmış psikolojik çözümlemelere, cinselliğin belirleyici olduğu kapılışlara ve aldanışlara öncelik tanıyan bir yaklaşımla kotarılmıştır. Cinselliğin hemen ardında sevgi var ama, çoğu kez sevgi tuzağa düşürülüyor, kullanılıyor. Günübirlik okumalar için düzenlenmiş, kurgu ağırlıklı, kimi zaman Anday’ın düşünce pencerelerinin sonuna kadar aralandığı çalışmalar… Anday’ın asıl romanları için el alıştırması, kalem jimnastiği işlevinde olsalar gerek…”
Son sözü Anday’a bırakalım. Takma isim kullanımıyla ilgili şöyle diyor:
“Romancı olmaya özenmediğim için kendi adımı kullanmadım. Romancı olmaya özenseydim, hiç çekinmez, imzamı atar, böylece de bu alanda geçireceğim acemilik döneminin bana yüklediği sorumluluktan yararlanırdım. Oysa ben o romanlarımın hemen hepsini seviyorum. Kendi adımla bir roman yazsaydım onlardan daha iyi olmazdı sanırım.”