Fransa’nın en önemli müzik dergilerinden Classica yeni albümü vesilesiyle bu ay tenor Jonas Kaufmann’ı kapağına taşırken şu soruyu sordu: “Operanın geleceği var mı?” Opera tam popülerliğini kaybetmişken Luciano Pavarotti, Jose Carreras ve Placido Domingo’dan oluşan 3 Tenors ile tüm dünyada büyük çıkış yakalamıştı. Artık ne yazık ki Pavarotti yok, Jose Carreras İstanbul’a da uğradığı veda turnesinde, Placido Domingo ise şimdilik daha az da olsa sahnede.
Operanın süperstarı Jonas Kaufmann
Hâl böyle olunca operanın geleceği için birilerinin yeniden kaygılanması anlaşılabilir olabilirdi. Tabii Jonas Kaufmann olmasaydı. 10 Temmuz 1969 doğumlu Alman tenor bu sanat dalının son yıllardaki en büyük yıldızı. Konser biletleri çıkar çıkmaz tükeniyor, müzik şirketi her albümünü hem cd hem plak formatında on binlerce basıyor ve sokakta bazen yürüyemeyecek kadar ilgi görüyor. Tüm bu veriler doğrultusunda çekinmeden süperstar diyebileceğimiz Kaufmann 28 Eylül’de ‘Puccini: Love Affairs’ adlı iddialı bir albümünü yayınladı.
Operanın İtalyan büyüklerinden Puccini’nin eserlerine adanmış bu albüm Jonas Kaufmann’ın besteciyle ilk irtibatı değil. Alman tenor 2015’te de bir Puccini başyapıtı ‘Nessun Dorma’yı seslendirmişti. Tenor bu sefer ise İtalyan bestecinin farklı eserlerinden oluşan bir seçkiyle karşımızda.
Tenor Jonas Kaufmann’ın son dönemdeki inişli çıkışlı sahne performansları ve iptalleri eleştirilere neden olmuştu. Bu durum bir süre kariyerinin sorgulanmasına dahi neden olmuştu. Ancak o, operanın rock yıldızıydı ve rock yıldızlarının da hayatlarında böyle evreler olur. Sonbaharda yayınlanan bu stüdyo kaydı ise onun bir nevi güçlü formuna geri dönüş olarak da nitelendiriliyor. Bu açıdan bakıldığında albümün dinleyici nezdinde beğeni topladığını söylemek mümkün. Zor beğenen klasik müzik eleştirmenleri de müzikseverlerin ekseriyetiyle aynı fikirde. Albümün içeriğine gelecek olursak, ‘La Boheme’, ‘Tosca’, ‘Madama Butterfly’ ve ‘Il Tabarro’ gibi başyapıtlardan seçme aryaların yer aldığı albümde Kaufmann’a yıldız solistler eşlik ediyor. 12 aryanın yer aldığı albümde sopranolar Anna Netrebko ve Sonya Yoncheva’nın yanı sıra şef olarak da Asher Fisch karşımıza çıkıyor.
Yaşayan efsane Eric Clapton’dan yeni albüm
20. yüzyılın müzik tarihi yazılırken önemli bir yer kaplayacak isimlerden biri şanslıyız ki yeni bir albüm yayınladı. Dinleyicileri tarafından The God olarak da anılan Eric Clapton, ‘Meanwhile’ adını taşıyan yeni albümünü yayınladı. Geçen yıl da 2001 ile 2010 yılları arasındaki kayıtlarından oluşan ‘Rarities’ adlı albümünü dinleyiciyle buluşturan efsane müzisyen 2024’te de müzikseverlere bir kıyak geçti. Üstelik alabildiğine blues haliye. Bu 64 dakikalık albümü geçen hafta Gayrettepe’den Ortaköy’deki Erşan Kuneri’nin doğum günü partisine yetişmeye çalışırken yoğun trafikte dinleme fırsatı buldum.
Albüm Eric Clapton’un o bildiğimiz içe dönük temalarıyla klasik blues düzenlemelerinin harmanlanmasıyla ortaya çıkmış. Jeff Beck, Van Morrison ve Judith Hill gibi isimlerle düetlerin de yer aldığı albüm sekiz şarkıdan oluşuyor.
Altmış yılı aşan kariyeri boyunca hem solo sanatçı olarak hem de The Yardbirds, Cream ve Derek and the Dominos gibi efsanevi grupların üyesi olarak tarihi işlere imza atan Eric Clapton’ın yeni albümüne memleketi İngiltere’nin yanı sıra yıllardır müziğiyle daha çok haşır neşir olduğu ABD’den son derece olumlu geri bildirimler var. Pek çok eleştirmen albüm ve müzisyen hakkında “söylenecek hiçbir şey yok zaten” sözleriyle albüm ve dinleyicinin arasından çekilip yaşayan efsanenin bu en yeni çalışmasının tadını çıkarıyor.
Jeff Beck’ten başkasının yer almadığı slow blues ‘Moon River’ gitar rifleriyle öne çıkan bir şarkı olurken reggae esintili’“One Woman’ Clapton’ın dinamikler konusundaki ustalığından yararlanıyor. Clapton yeni albümünde country şarkıcısı Bradley Walker ile de düet yaptı. İkilinin düet yaptığı şarkıysa Pet Shop Boys’tan dinlemeye alışkın olduğumuz ‘Always on my Mind’. Bu beklenmedik ve bir o kadar da sonbahar kokan düet için her iki müzisyene dinleyicilerden teşekkür var.