Gerçek adı Nikolai Kalmikoff ama biz onu Naci Kalmukoğlu olarak tanıyoruz. ‘Troyalı Helen sarışın mıydı, esmer miydi’ tartışmasına istemeden adı karıştı. Yıllar önce yaptığı ‘Truvalı Helen’ resmini Troya Müzesi sosyal medya hesabından paylaşınca tartışmalar başladı ama Naci Kalmukoğlu kimdir diye pek merak eden olmadı.
Aslında sanat tarihimizdeki kıymeti bilinmeyen değerlenden biri Naci Kalmukoğlu. Ki isminin böyle anılmasının da hikayesi epey hüzünlü. 1896 şimdilerde Ukrayna sınırları içinde yer alan Harkov’da doğdu, resim ve dekoratif sanatlar alanında eğitim aldı. 1917’deki Ekim Devrimi’nden sonra 1920 yılında ailesiyle İstanbul’a göç etti. O dönem Türkiye’ye göç eden bir hayli ressam var ancak Kalmukoğlu hem geride bıraktıkları hem de hala aydınlanmamış ölümüyle hepsinden farklı bir yerde konumlanıyor.
Kalmukoğlu’nun Ankara, İzmir ve İstanbul gibi büyük şehirlerde izleri var. Süreyya Operası, İzmir’de İpek Sineması, İstiklal Caddesi’ndeki Yıldız Sineması’nın duvarları, Ankara Devlet Konservatuarı Tatbikat Sahnesi bunlardan bazıları. Adalar, Boğaz, Haliç ve Rumeli Hisarı ise çalışmalarında sık sık işlediği temaların başında geliyor.
2013’te İzmir’de, Arkas Sanat Merkezi’nde açılan ‘O, Bir Yıldızdı’ adlı retrospektif sergisiyle sanat dünyasında biraz kıymeti arttı. Hakkında pek bilinmeyen gerçekler de o yıllarda kamuoyuna yansıdı. 21 Haziran 1934’te kabul edilen Soyadı Kanunu sonrası Türk vatandaşı olması Naci Kalmukoğlu adını alması gibi gerçekler…. Ki sergiye eşlik eden aynı isimli kitabın yazarı Halilhan Dostal, Kalmukoğlu’nun zorunlu kaldığı dönemlerde, farklı sanatsal üretimlerde bulunmuş biri olduğunu söylemişti o yıllarda. İstanbul’un büyük sinemalarında, otellerinde ve sahnelerindeki izleri biraz bu sayede öğrenmiştik.
Ayrıca sanatçıyla ilgili -birçok şey gibi- çok bilinmeyen bir başka gerçeği açıklıyordu Dostal: “Yeri gelmişken ilginç bir tespiti daha paylaşalım; kelimenin tam anlamıyla ‘porno’ diyebileceğimiz çalışmaları dahi vardır. Bunlar, büyük olasılıkla güç şartlarda ve salt para kazanmak için yapılmış uğraşlardır ve toplam üretimi içerisinde, ancak binde beşlik bir oran teşkil eder. Tarihi olaylar ya da kişileri de resmetmiştir. Alegorik, pastoral, epik konulara da eğilmiştir. Sanat anlayışını için geniş anlamıyla klasik-akademik Rus ekolü diyebiliriz.”
Gizemli bir ölüm
Lakin o yıllarda Hürriyet’ten kültür sanat editörü İhsan Yılmaz, cevapsız kalan bir konuyu hatırlatmıştı: Kalmukoğlu’nun hâlâ aydınlanmamış ölümünü…
Takvimler 3 Şubat 1951 Cumartesi gününü gösteriyor. Kalmukoğlu, Beyoğlu Bekar Sokak’taki Vitalis Apartmanı’ndaki atölyesinin camından düşüp 55 yaşında hayatını kaybediyor. ‘Öyle düştü, öldü’ denilmiyor tabii, arkasında birçok soru işareti bırakıyor. Kimileri Rus ajanı olduğu için bir cinayete kurban gittiğini söylüyor. Kimileri bir kıskançlık kurbanı olduğunu savunuyor. İntihar diyen de var, alkollüyken takılıp düştüğüne inanlar da. Bu sır perdesi hala çözülmedi.
Yetenekli, üretken bir ressamdı Kalmukoğlu. Onu bambaşka koşullarda, bambaşka şekillerde anıyor olabilirdik. Dostal da sanatçının başka yerlere göçmek yerine Türkiye’de kalmayı ve burada üretmeyi tercih etmesini hatırlatıyor. Biraz da hüzünlü bir yerden “Ne yazık ki, çok sevilen ve eserleri aranılan bir sanatçı olmasına karşın, yaşamı ve önemi ‘sis perdesi’ ile örtülü kaldı” diyor. Sır perdesini çözmek pek mümkün görünmüyor ancak Kalmukoğlu’nun eserlerini görüp yakından tanıdıktan sonra bir de “tanışmak” için yolunuzu Aya Lefter Kurtuluş Rum Ortodoks Mezarlığı’na düşürebilirsiniz.
Şimdi gelelim Troya Müzesi’nin hamlesine. Naci Kalmukluoğlu’nun ‘Truvalı Helen’ portresini Türk tipi Helen diye sahiplendiler ama ressamımız her ne kadar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olsa da Türk değil. Acaba bu gerçek biliniyor muydu? Bir de bu biliniyorsa ressamının sır ölümünü aydınlatmak için de bir girişimde bulunulacak mı?