Bazen Pazar günleri aklıma yapacak hiçbir şey gelmez ya da çalışmam gerekir. Hava da güzelse aklım dışarıda kalır hayıflanır dururum. Bazen de dostlar hava her şey elbirliği eder ve mükemmel bir gün yaşanır, şükrederim. Geçen Pazar da öyle içimi şükranla dolduran bir gündü. İşte bu güzel gün boyunca Pera’da yaptıklarımın bir listesini hayıflanmayı sevmeyenler için paylaşıyorum! Üstelik önerilerimin hepsi birbirine yürüme mesafesinde.
Asmalımescit’in grafitili duvarları arasında Paris rüzgârı estiren özenli bir mekâna geldik: Glouton. Klasik Türk kahvaltısına alternatif güzel yemekler bize “o la la” dedirtti ve İstanbul turisti havasına hemen soktu.
İstikamet Pera Müzesi
İstanbul’daki müzeler içinde eserlerin yerleşimi açısından beni en etkileyenlerin başında gelen Pera Müzesi, bu sefer de şaşırtmadı. Daimi sergilerine ek olarak, müzede iki ayrı süreli sergi var: Gelecek Hatıraları ve Tam Yerinden: İstanbul’a Panoramik Bakışın Tarihi.
Gelecek Hatıraları, geçmişle gelecek arasında kurduğu bağ ile, düşündürücü bir kavramsal çerçeveye sahip. Elif Uras ve Burçak Bingöl gibi sevdiğim sanatçıların eserlerini görmenin yanı sıra, bilmediğim yabancı sanatçıları tanımak güzeldi. Sergi geçmişe nostaljiyle bağlanmak yerine, geleceği nasıl hatırlayacağımızı düşünmeyi öneriyor. Sanatçı Yasemin Özcan’ın çarpıcı eserinde dile getirdiği gibi “Her şeyi hatırlamak, bir tür deliliktir.”
Tam Yerinden: İstanbul’a Panoramik Bakışın Tarihi sergisi ise adeta bir bilgi deryası. Panoramanın etimolojisi şöyle: Pan- her şey, horama- görmek. İstanbul’u bütünüyle görmek günümüzdeki dev haliyle imkansız, ama bir zamanlar imkan dahilindeymiş. Kentleşme öncesi İstanbul’u 17. yüzyıla dek giden değişik gravürlerle, fotoğraflarla görmek çok ilginç. 1870’deki Büyük Beyoğlu Yangını’na dair bilgi ve belgeler özellikle çarpıcı.
İstanbul’un en güzel kitapçılarından biri: Minoa Pera ve içinde Dirimart Pera
Minoa’da her zaman saatler geçirebilirim. Özellikle Amerikan ve İngiliz edebiyatına yönelik kitap alımlarını güncel ve isabetli buluyorum. Minoa’nın Pera şubesinde bu sefer Türkçe eserler arasında adeta kayboldum. Bunda bilgili ve meraklı satış asistanı öğrenci arkadaşımın da çok payı var. Onun sayesinde ilginç bir kitap öğrendim: Dr. Ethem Bakar’dan İrade Terbiyesi. Meğer kült bir kitapmış. Bu kitabı ve tabii Mine Özgüzel’in Yaşam Hikâye Mi? İsimli yeni kitabını almadan edemedim. Eşim frenlemese daha da alırdım. Ama okunmamış kitapların her yerden fışkırdığı evimizi anımsatarak vicdanıma seslendi.
Minoa Pera binası içindeki Dirimart Pera’daki sergiye de şöyle bir göz attık: Güçlü Öztekin’den ‘Ben, Bir Yeni Cesur Dünya’.
Bu tip sergilerde, mekandaki arkadaşların sanatçıyı ve eserleri izah etmesini çok seviyorum. QR koddan okumak hiç de aynı etkiyi yaratmıyor. QR koda yönlendirilince yorgunluğumuzu da bahane ederek kendimizi Minoa’nın tatlı kafesine attık. Paris ortamında bulamadığımız has demli Türk çayını burada içtik.
Sırada Salt Beyoğlu ve Handan Börüteçene
Salt Beyoğlu’nun sanatçı retrospektifleri çok güzel oluyor. Bu seferki Handan Börüteçene’nin ‘Üç İç Denizin Ülkesi’ isimli restrospektifi. 1980 sonrasının önde gelen çağdaş sanatçılarından Börüteçene, benim çok ilgimi çeken temalarla meşgul, bunların başında karşı tarih yazımı geliyor. Bu sergi ile alakalı şu makaleyi okumak, sergiyi gezdikten sonra daha da bütünleyici oldu.
Bu yazıda bahsi geçen Nilüfer Kuyaş alıntısı, serginin bir tür özeti gibi: “Tarihi ‘kazananlar’ yazabilirler, ama tüm sanatçılar da bir yandan karşı-tarihi yazıyorlar.” Sergilenen eserler arasında çok sevdiğim ancak ne yazık ki kapanan Galeri Apel’e selam çakan marangoz masası ayrıca anlamlıydı. Salt Beyoğlu’nda bir başka sevdiceğimiz olan Robinson Crusoe kitapçısının yer alması ise bir bonus!
İş Bankası Resim Heykel Müzesi, Meşher, daha neler neler
Bizden daha cevval kişiler bu rotaya rahatlıkla İş Bankası Resim Heykel Müzesi’ni, Meşher’i ve Yapı Kredi Kültür Sanat’ı ve Yapı Kredi Yayınları’nın kitapçısını katabilir. Hafta içi Mısır Apartmanı’ndaki Nev ve Zilberman gibi güzel galerilere de uğramak mümkün ama ne yazık ki Pazar günü kapalılar. Biz yorulduk ve soluğu dut ağaçlarının altında Popstel Galata’da aldık. Dönüşe geçerken bir başka kitapçı Homer Kitabevi göz kırptı. Ama artık o bir dahaki sefere. Pera’dan bir değil birkaç rota çıkar. Mühim olan tik atmak değil, keyfini çıkarmak.