Yerli edebiyatın yaşayan en önemli yazarlarından biri Selim İleri. Yıllardır öyküleri, romanları, senaryoları, eleştirileriyle farklı türde eserlerler sunuyor, edebiyat tarihinin hem yazarlarına hem de unutulmaz karakterlerine dair romanlar yazıyor. Hatta tam da bu yüzden Metin Celal, “edebiyatımızın arkeoloğu” diyor İleri için. Ama en çok da İstanbul yazarı denilince akla geliyor Selim İleri. Onun yazılarında ve romanlarında İstanbul’u görüyor, duyuyor ve hatta kokluyorsunuz. İstanbul’un başrolde olduğu yazılar yazması ise çok eksiye 80’lerin başına uzanıyor. O yıllarda Ahmet Örs ve Çetin Emeç yazardan, Hürriyet için İstanbul yazıları yazmasını istiyor. Sonrası da çorap söküğü gibi geliyor…
Kendisini çok iyi tanıyan, sıkı okuru ve birlikte ‘Düşüşten Sonra’yı kaleme alan gazeteci yazar Burcu Aktaş ise “Selim Bey için yazmak içgüdüsel bir şey” diyor. Vefa duygusunu kitaplarına yazması da bir başka alametifarikası Selim İleri’nin. Sadece kendi karakterlerine, hayatına değil; Türkçenin en önemli yazarlarına ve kitaplarına saygı duruşunda bulundu yazdıklarıyla. debiyatın unutulma tehlikesiyle karşı karşıya kalmış yazarlarını, kitaplarını incelemiş, onların yeniden okunmasını sağladı.
Zaten yazmaya dair bitmek bilmeyen bir tutkusu var İleri’nin. Yıllar önce Irmak Zileli’ye verdiği bir röportajda bu bitmeyen tutkunun nedenini şu sözlerle açıklıyordu: “Olsun diye. Yani bu kez olmadı, belki bu kez olur, sapıkça bir şey yani sapkın bir şey, hep umut var. Yani tam istediğim kitabı yazamadım, şimdi yazacağım, bu kez olacak, hep o kandırmaca, insanın kendi kendini kandırmacası gibi geliyor bana.”
İleri, 30 Nisan’da 75. yaşını kutlayacak. 60 yıla yaklaşan edebiyat yolculuğunda 70’in üzerinde kitap yazdı İleri. Sıkı okurları bilir ki yazdıkları dönüp dönüp okunur, her seferinde farklı kapılar açar, hatta bazen hüznü bile sevdirir. Raf Gezgini bu hafta Selim İleri kitaplarını kitaplıktan indiriyor, yazarın doğum gününü kutluyor.
Yalnız Evler Soğuk Olur
Selim İleri’nin bitmek bilmeyen bir yazma tutkusu var demiştik değil mi? Son kitabı ‘Yalnız Evler Soğuk Olur’ da bunun örneği. Everest Yayınları etiketiyle yayımlanacak romanın anlatıcısı tanıdık bir sima. Anlatıcı bir yazar. Tıpkı Selim ileri gibi… Benzerlikler bununla da sınırlı değil, fazlası var. Adeta onun anılarına sahipmişçesine aynı yollardan geçiyor, yaşadığı yerlerden, onunkine benzer bir çocukluktan sahneler hatırlıyor. Hatta vaktiyle yaratmış olduğu kahramanlar, özellikle aşk romanları yazarı Süha Rikkat karşısına çıkıp ondan hesap sorduğunda anlatıcı tıpkı Selim İleri’nin de yapacağı gibi 50 yılı aşan bir yazı deneyimiyle onunla yüzleşiyor. İleri’nin okuru Virginia Woolf ve Oktay Rıfat’tan alıntılarla karşıladığı romanın editörlüğünü Saadet Özen üstlendi, kapak tasarımı Hamdi Akçay imzası taşıyor.
Yaşadığım İstanbul
Başlarken de dedik İstanbul yazarı denilince akla gelen ilk isimlerden biri Selim İleri. ‘Yaşadığım İstanbul’ bir nevi bu şehrin hafıza güncesi. İmparatorluklara başkentlik etmiş, dünyanın değişimine karşı direnememiş İstanbul’un değişimine odaklanıyor yazar bu kitabında. İleri’ye göre İstanbul değişimin en hızlı ve en gözle görülür yaşandığı şehir. İleri, tam 12 yıl önce Hürriyet’ten Çağlayan Çevik’e verdiği bir röportajda ‘Yaşadığım İstanbul’u önceki kitaplarından farklı bir yere koyduğunu şu sözlerle anlatmıştı: “Bu kitap daha önce kaleme aldığım İstanbul kitaplarından farklı. Çünkü, gazete yazıları olmasına rağmen belli bir tema etrafında seçilmiş yazılardan oluştu.”
Düşüşten Sonra
Selim İleri 2021 yılında bir beyin kanaması geçirdi. Pandemi günleri devam ederken İleri’nin sağlık durumu, ilk başlardaki muallaklığı herkesi endişelendiriyordu. Muhtemelen tüm süreç boyunca İleri’nin yanında olan gazeteci ve yazar Burcu Aktaş herkesten çok endişelenenlerden biriydi. O günleri “Tek bir anla değişti gece. Adına ne diyeceğiz, o geceden nasıl bahsedeceğiz bilemiyorum. Beyne pıhtı atana kadar her zamanki ev buluşmalarımızdan biriydi” diyerek anlatıyordu Aktaş ‘Düşüşten Sonra’ adlı kitabında.
İleri hastalığından sonra bir hayata tutunma yöntemi olarak kendi önerisiyle bu kitabı hazırladı Burcu Aktaş’la. Bir anı, söyleşi ya da röportaj kitabı da diyebiliriz. Ancak hikayenin başkahramanı Aktaş “Dolayısıyla bana göre Düşüşten Sonra, çok sevilmiş bir yazarın edebî kazısı ve hayatla edebî hesaplaşması olmanın çok ötesinde bir kitap” diyerek anlatıyor. İleri’nin hayat, hastalıklar, pişmanlıkları, kıskançlıkları, radyoculuk ve sinema günleri, çocukluk anılarını anlattığı; dostları Oğuz Atay, Sevgi Soysal, Leyla Erbil, Attila İlhan, Sait Faik gibi isimleri andığı bir hayat muhasebesi diyebiliriz.
Pastırma Yazı
Bu yazıyı yazmak için bilgisayar karşısına geçmeden önce kitaplığımdaki Selim İleri kitaplarını masaya almaya karar verdim. İleri’nin ilk okuduğum kitabı ‘Pastırma Yazı’nı aradı önce gözlerim. 1971’de yayımlanan sekiz öykülük ‘Pastırma Yazı’nı elime alınca İleri’nin imzasını gördüm. Tamamen aklımdan çıkmış! Kitabın yıllar sonra yeniden okurla buluştuğu 2014 yılı, benim de Milliyet Kitap’ta staja başladığım yıldı. O dönemki editörüm Gülden Öktem’in kulakları çınlasın, -hangi vesileyle olduğunu ne yazık ki hatırlamıyorum- Selim İleri’nin katıldığı bir etkinliğe göndermişti.
Velhasıl İleri’yle tanışmama vesile olan ‘Pastırma Yazı’nın özellikle kitaba ismini veren öyküsünü ve ‘Annemin Sardunyaları’na ayrı bir not düşmek isterim. Her biri kendi başından geçenleri antlatan kahramanların seslerini çok seveceksiniz.
Sona Ermek
Çokça eser vermiş bir yazarın yarım kalmış romanını yeniden yaşatmaya çalışırken hatırladığı gençlik düşleri, geçmişin acımasız pırıl pırıl yaşanmışlıkları ve artık asla geri gelmeyecek, bir hayatın otobiyografik izler taşıyan dökümü… Bu sözlerle özetleniyor Selim İleri’nin ‘Sona Ermek’ romanı. Kitap yayımlandığında İleri yazarlık kariyerinde 50 yılı geride bırakmıştı. Otobiyografik yanı ağır basan bu romanı merkezine geçmişiyle, edebiyatıyla ve yaşıyla hesaplaşan bir roman kahramanını koyuyor. Romanın ithaf cümlesi de okura: “Issız gecelerinde beni okuyanlara…”
Cumartesi Yalnızlığı
Selim İleri ilk öykü kitabı ‘Cumartesi Yalnızlığı’nı yayımladığında sadece 19 yaşındaydı. Yayımlandığı yıl Tarık Dursun K.’nın “acemi güzellik” olarak tanımlamış sekiz öykülük bu ilk göz ağrısını.Eğer henüz okumadıysanız isminin hakkını verin ve bir cumartesi günü bu kitabı okumaya başlayın. İleri ve bu kitapta yazdıkları her ne kadar melankoli uyandırsa da sizi asla yalnız hissettirmeyecek, göreceksiniz.
Everest Açıkhava 22 – C.S.
“YALNIZLIĞIMIZ bu kırık öykünün adı olabilir” diyor usta yazar Selim İleri bu uzunca öykü için. C.S.’nin yaşamından kırıntılar ve parçalar aktarıyor. Yalnızız romancısının ve Z.O.S.’nin arkadaşı, Baudelaire’in ruh ikizi bir şairin yitirişlerini, dokunaklı gülümseyişini, en çok yalnızlığını paylaşıyor.