Eylülle birlikte raflara iddialı kitaplar çıkmaya başladı. Oylum Yılmaz, Gökçer Tahincioğlu, Pelin Buzluk, Nurdan Gürbilek, Margaret Atwood... Raf Gezgini bu hafta ağırlıklı olarak kitapçılarda dumanı üzerinde tütenlere odaklandı.

Eylül, şehre dönüş; yaz tatilinde okuma niyetiyle bavullara attığımız kitapların arasındaki kum tanelerini temizlemek; kendimizi şehrin temposuna ayak uydurmaya hazır hissetmek demek. Bu hafta birbirinden iddialı yazarların yeni kitap müjdeleri geldi. Oylum Yılmaz ile 90’lar Büyükadası’na; Pelin Buzluk ile dostluk, dayanışma, direniş temalı öyküler; Gökçer Tahincioğlu ile geçmişe uzanan, gerçek ile kurmacanın iç içe geçtiği bir roman… Bu haftanın listesi ağırlıklı olarak dumanı üzerinde tütenlere odaklandı. Dahası da var.

Ağaçların Rüyası/ Oylum Yılmaz

Son olarak 2017’de kaleme aldığı ‘Gerçek Hayat’ ile okurla buluşan Oylum Yılmaz yeniden karşımızda.  Bu kez Doğan Kitap adresinde yayımlanan Yılmaz’ın ‘Ağaçların Rüyası’ Büyükadada, 90’lı yıllarda geçen bir arkadaşlık hikayesini anlatıyor. Füsun ve Nihal adlı iki genç kızın kendilerini, bedenlerini, cinselliklerini keşfetme macerasını anlatan roman, iki genç kızın ortak bir sırrın peşinden gitmeye başlamasıyla farklı bir boyuta daha geçiyor: Geçmişin yükleri, başkasını ve kendini sevme hali, aşk, arkadaşlıklar, hayaller, aile, baskılar ve tüm bunlar arasında ağaçların rüyaları, fısıldadıkları… 

Yer Değiştiren Sular/Pelin Buzluk

Öykü ve yazıları 2002’den bu yana çeşitli dergi ve seçkilerde yayımlanan Pelin Buzluk’un son öykü kitabı ‘En Eski Yüz’ yayınlandığında takvimler 2016’yı gösteriyordu. Tıpkı biraz önce kitabını andığımız Oylum Yılmaz gibi Pelin Buzluk da uzun denilebilecek bir aradan sonra öykülerini okurlara teslim etmenin heyecanını yaşıyor. ‘Yer Değiştiren Sular’ 94 sayfalık bir macera. Dostluk, dayanışma, direniş, tanıdık simalar, aşina hisler sunan 10 öyküden oluşuyor. Kitabı elinize ilk aldığınızda arka kapak yazısı size davetkar bir çağrı sunuyor: “Her şeye rağmen gelen baharın, başkaldırıların, isyan içinde çaresiz katılıp kalmanın, bir arkadaşa omuz vermenin, ağaçları çatı bilmenin, sevgiliye doğru akan suların, ölümlü oluşumuzu hatırlamanın, aşka yeniden şans vermenin, arzuya kapılmanın, suç ortaklıklarının, yakada açan çiçeklerin, eksilen bedenlerin öyküleri.” Bir de not. Buzluk, bu kitabı 10 yıl önceki kendine ithaf etmiş. Yazarın tüm kitaplarını okuyan, yazın yolculuğunu yakından takip edenler için kalp çarpıntısı uyandıran bir ayrıntı. ‘Yer Değiştiren Sular’ İletişim Yayınları etiketiyle raflarda.

Örme Biçimleri/ Nurdan Gürbilek

Geçen hafta yayınevlerinin yeni kitapları duyurma haftası gibi geçti. Hafta ortasında da Metis Yayınları, sosyal medya hesaplarından yaptıkları bir paylaşımla verdi müjdeyi. Yeni bir Nurdan Gürbilek kitabı yoldaydı, kısa süre içinde raflardaki yerini aldı(Şu an koşarak bir kitapçıya giderseniz raflarda bulabilirsiniz)

‘Vitrinde Yaşamak’, ‘Yer Değiştiren Gölge’, ‘Ev Ödevi’,’Sessizin Payı’, ‘İkinci Hayat’, ‘Benden Önce Bir Başkası’ kitaplarının yazarı, edebiyat eleştirisi denilince akla gelen ilk isimlerden biri Gürbilek. Yeni kitabı Örme Biçimleri -Bir Ters Bir Düz Fragmanlar’da yazar, edebiyat yazıları üzerinden, yazmak için yola çıkarken sahip olduğumuz düşüncenin geçirdiği evrime; sapmaların ve dönüşümlerin yanı sıra değişime ayak dirediği anlara odaklanıyor. Emine Bora imzalı kapak tasarımındaki resim  ise João Bruno Vieira’nın kumaş heykeli karşılıyor okuru.

Sabahattin Ali’yi Ben Öldürdüm/ Gökçer Tahincioğlu

Gazeteci Gökçer Tahincioğlu yeni romanı ‘Sabahattin Ali’yi Ben Öldürdüm’ ile üçüncü kez okurlarla buluşuyor. Tahincioğlu, bir önceki romanı ‘Kiraz Ağacı’nda Türkiye’nin yakın tarihine bir yolcuğa çıkmış, F Tipi cezaevlerine karşı başlayan ölüm oruçları ve “Hayata Dönüş operasyonu” sürecinde yaşananları anlatmıştı. Tahincioğlu bir kere daha toplumsal hafızanın, hakikatin peşinden gidiyor. Gerçek ile kurmacanın iç içe geçtiği romanda, Sabahattin Ali cinayetini aydınlatmaya çalışan esrarlı bir yazarın, kendi hakikatini de aramasının, her durakta, her otelde, her gecede, her kentte cinayetin izleriyle birlikte kendinden ve hayatından eksik parçaları da bulmaya çalışmasının anlatıyor. Üstelik Sabahattin Ali cinayetinde bugüne kadar gün ışığına çıkmamış, cinayetle ilgili iddiaları doğrulayabilecek belgeleri de romanın bir parçası olarak okura sunuyor. Giriş yazısında ise şöyle sesleniyor okura: “‘Hakikat öldürür, kurmaca kurtarır’, doğru… Ancak hakikati aramak için kurmacanın içerisinde yaptığın dürüst bir yolculuk gibisi de yoktur.”

Kedi Gözü/Margaret Atwood

Man Booker Ödüllü Margaret Atwood’tan yeni roman: ‘Kedi Gözü.’ Yazar bu kez ressam olmak, dünyayı anlamlandırmak isteyen Elaine Risley ile tanıştırıyor okuru. Ne yapıp yapamayacağı söylenen, aile ve toplum tarafından sınırları belli bir hayata hapsedilmeye çalışılan ve bununla mücadele eden her kadının kendinden bir şeyler bulabileceği roman yazarın diğer kitapları gibi Doğan Kitap etiketiyle raflarda. Umut vaat eden ilk cümleyi de iştah açsın diye şöyle bırakalım: “Zaman bir çizgi değil, uzayın boyutları gibi bir boyuttur. Uzayı eğip bükebilirseniz, zamanı da bükebilirsiniz. Yeterince bilir ve ışık- tan hızlı devinebilirseniz, zamanın içinde geriye doğru yol alabilir ve aynı anda iki yerde birden olabilirsiniz.”

Doktor Shimamura’nın Tilkileri/ Christine Wunnicke

Doktor Shimamura Shunichi, Japonya’da çoğunlukla yazları görülen tuhaf bir fenomeni incelemek üzere görevlendirilir: Halk arasında tilkiler tarafından ele geçirildiklerine inanılan kadınları muayene edecek ve bu gizemli olaya dair gözlemlerini yeni yeni gelişen nöroloji kürsüsüne sunacaktır. Bu öyle bir görevdir ki genç doktorun hayatına damga vuracak bir tecrübe olacaktır. Charcot’dan Breuer’e, Freud’dan Tourette’e ve Babinski’ye varana değin psikiyatriye yön vermiş pek çok tarihsel figürü içeren anlatısıyla ‘Doktor Shimamura’nın Tilkileri’, kadınlara atfedilen arazlara, kültürel benzerliklere ve ayrılıklara, en çok da modern psikiyatrinin başlangıç günlerine dair zekice kurgulanmış, oyuncaklı ve esprili bir metin. 136 sayfalık metni bir solukta okursanız şaşırmayın. 

Gerçek Renkler

Her şeyin bir rengi olur değil mi? Bulutlar beyaz, -bazen şanslıysak pembe-, güneş sarı, ağaçlar yeşil olur. Peki ya iz hiç yeşil bir bulut ve beyaz bir ağaç gördünüz mü? Peki turuncu ya da mor bir köpek? Neler neler mümkün olabilir? Gonçalo Viana’nın yazdığı Nadide Altuğ’un Türkçeleştirdiği ‘Gerçek Renkler’, ayaklanan renklerin peşinden giden bir resimli kitap.

Moda Nasıl Okunur?

Linda Evangelista, Cindy Crawford, Christy Turlington, Naomi Campbell… 90’ların dört efsane süper modeli. Bir araya gelerek ‘Süper Modeller’ isimli bir diziyle moda endüstrisinin toz pembe olduğu kadar hiç anlatılmayan yönlerini anlattılar. Bu mini diziden de bir fragman geldi bu hafta. Görünen o ki önümüzdeki günlerde moda endüstrisine dair şeyler konuşacağız. Hazır vakti gelmişken hatırlatalım. Alfa Yayınları ‘Nasıl Okunur’ başlıklı bir seri hazırladı. Mimariden, modaya ya da eski çağlardan günümüze sanatta kullanılan sembollere kadar uzanan farklı başlıklarda bir nevi pratik bir giriş rehberi diyebiliriz. Serinin ilgi çekici kitaplarından biri de son 200 yılın temel moda trendlerini ve bunların günümüz stilleriyle ilişkisini inceleyen ‘Moda Nasıl Okunur.’ Bilirsiniz modanın ihtişamlı dünyası her daim toz pembe görünür ama arka planda tozların o kadar da pembe olmadığını görürüz. Bu kitap, geçmiş trendleri, stilleri ve teknikleri anımsamanın yanı sıra Rose Bertin, Christian Dior, Coco Chanel ve Yves Saint Laurent gibi önemli tasarımcı ve markaların kalıcı cazibesini de inceliyor. Kitaptan sonra ‘Süper Modelleri’ de izlemeyi unutmayın.

Yakınlıklar/Lucy Caldwell

Çağdaş İrlanda yazınının en ilgi çekici kalemlerinden Lucy Caldwell, ‘Yakınlıklar’da yer alan öykülerde hayatın içinden alelade anları ele alıyor ve kahramanlarını kuşatan dünyayı içeriden resmediyor. Tülin Er çevirisiyle Türkçeleştirilen kitap Siren Yayınları etiketiyle raflarda.

Gorillerinki Küçük Olur/ Vincenzo Venuto

İtalya’nın hayvan davranışları üzerine uzmanlaşmış ünlü zooloğu, ses getiren TV programları ve podcast’lerin tanınan ismi Vincenzo Venuto, okurlarını evrimde cinselliğin rolü üzerine düşünmeye davet ediyor.“Tüm canlıların davranışlarını belirleyen temel itki cinsel arzudur,” diyen Venuto, hayvanları incelemenin hem doğal evrim yasalarını hem de insan olarak kendimizi anlamamız için harika bir fırsat sunduğunu gösteriyor. Maymunlardan kirpi balıklarına, papağanlardan mercanlara doğadaki birçok canlıyı inceleyen Venuto, insanın farklı evrimsel boyutlarına da değinerek canlıların nasıl seviştiğini, kur yaptığını, bağ kurduğunu, neden aldattığını, ne şekilde yas tuttuğunu anlatıyor. Bunu yaparken de, evrimin aslında hayatta kalmaya en iyi uyum sağlayanları değil, üremeye en uygun olanları seçtiğini gözler önüne seriyor.

Yıl 1956, yer Prag ve Nazım Hikmet: Usta şairin yeni fotoğrafları bulundu