Renzo Piano, İstanbul’u şereflendirdi. Yaşayan en büyük mimarlardan biri olarak kabul edilen Piano, dün sabah kendi imzasını taşıyan İstanbul Modern’de basın mensuplarıyla buluştu. İtalya’nın Cenova kentinde 1937 yılında dünyaya gelen Piano, Paris’in tarihi Le Marais bölgesinde bulunan çağdaş sanat müzesi Centre Pompidou ile dünyaya adını duyurmuştu. Centre Pompidou ile hem Paris’in tarihine hem de mimarlığa yeni bir soluk getiren İtalyan mimar, Boğaz kıyısında 1500 yıllık Ayasofya ile aynı kadraja girerek İstanbul’daki imza yapısı İstanbul Modern’i anlattı.
Renzo Piano’nun İstanbul’daki ilk eseri
85 yaşındaki mimar Renzo Piano, açılalı çok kısa bir süre olmasına rağmen şimdiden ünlenen İstanbul Modern’in terasında, müze binasına dair tüm detayları anlattı. İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı’nın konuşmasıyla başlayan toplantıda Renzo Piano yeni müze binasının 2014’te başlayan hikâyesini anlattı. İstanbul’u çok sevdiğini vurgulayan Renzo Piano, kentin tarihi birikimine vurgu yaptı. İstanbul’un suyla olan ilişkisine de değinen Piano, genel olarak suyun bir kenti güzelleştiren bir unsur olduğunu ifade etti. İstanbul’un her tarafında karşınıza suyun çıktığını belirten İtalyan mimar, bunun bir sonsuzluk ve yansıma etkisi sağladığını da hatırlattı. Dolayısıyla böyle bir yerde bir yapı inşa etmenin cesaret gerektiğini söyleyen Piano, cesur olmadan bunun gerçekleştirilemeyeceğini de belirtti.
Cenova’da bulunan ofisinde yapılan ilk toplantıyı hatırladığını belirten Renzo Piano, o dönem İstanbul gibi tarihi bir şehre bir yapı kazandıracak olmaktan büyük heyecan duyduğunu sözlerini ekledi. Önceki yapıyla ebat olarak yeni binanın büyük benzerlikler taşıdığını söyleyen Renzo Piano, erişilebilir ve şeffaf bir yapının ortaya çıkarılmasını hedeflediklerini belirtti.
Sağlam bir yapı inşa etmenin önemine de değinen Renzo Piano, 6 Şubat’ta yaşanan depremin neden olduğu yıkımın buna en iyi örnek olduğunu hatırlattı. İstnanbul’un konuşma yaptığı silüetini örnek veren Piano karşılarında hem katı hem de bir yanıyla akışkan bir görüntü olduğunu söyledi.
Cenova ile İstanbul’un güçlü tarihi bağlara sahip olduğunu vurgulayan Piano İstanbul’daki ilk eseri hakkında şunları söyledi: “Bu bina Boğaz’ın sularından henüz su üstüne sıçramış bir deniz canlısı gibi. Yerçekimine meydan okuyarak yerden yükselen, böylece bir tarafındaki deniz manzarası ile diğer tarafındaki park ve tarihi Orta Çağ’a dayanan Galata bölgesi arasında şeffaflığıyla ilişki kuran bir bina yapmak istedik. Bakışı engelleyen hiçbir şeyin olmadığı, adeta havada asılı duran bir mekân tasarlayarak çoklu düzlemler oluşturduk. Projeye böylece güçlü bir nitelik daha kazandırmayı önemsedik” dedi.
Yeni İstanbul Modern binasını tasarlarken kentin önüne geçmemeyi amaçladığını belirten Piano “Zemin katta, bir ormandaki ağaç gövdeleri gibi derinlik hissi veren kolonlar bulunuyor. Yukarıya doğru birinci, ikinci katlara ve son olarak terasa çıkıyoruz, burada güneye bakınca Boğaziçi’nin sularıyla bütünleşen su havuzuna ve ışığın tanımladığı sonsuzluğa ulaşıyoruz. Kuzeyde ise park ve kent var. Burada kentin tüm bileşenleri bir araya geliyor. Kent de tam olarak budur: Birbiri ardına sıralanan binalar, sokaklar ve birbirine bağlanan mekânların oluşturduğu bütünlük, çoklu düzlemler yaratan bir panorama.” dedi.
Gençlik yıllarında imza attığı Centre Pompidou ile ünlenen Renzo Piano, dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Georges Pompidou ile yaşadığı bir anıyı da basın mensuplarıyla paylaştı. O zaman kendisinin genç ve kötü bir çocuk olduğunu söyleyen Piano, aslında şimdi de değişen bir şey olmadığını sadece aradan yılların geçtiğini esprili bir dille belirtti. Georges Pompidou ile Elysee Sarayı’nda yaptıkları görüşmeyi anlatan Piano, Fransız cumurbaşkanın kendisine bu binanın etkisinin 500 yıl sürmesi gerektiğini söyledi. Toplantı esnasında Cumhurbaşkanı Pompidou’yu onayladığını belirten Piano, çıkışta projeyi tasarladıkları arkadaşı Richard Rogers ile birbirlerine bakıp “neden sadece 500 yıl sürsün ki?” dediklerini söyledi. “Bir eserin etkisi neden sonsuza dek sürmesin?” düşüncesine sahip olduğunu belirten Piano, yapıyı tasarlarken de bunu hedeflediğini vurguladı.