Sinemanın usta oyuncusu Robert De Niro geçen yıl haziran ayında Türkiye’ye gelmişti. Bir söyleşi için buluşmuştuk. Söyleşi süresi 10 dakikaydı ama kayıtlı olarak 13 dakika konuştuk. Lakin söz babalıktan açılınca sohbet uzadı da uzadı. Malum kendisi altı çocuk büyütmüş bir baba. Yani babalığın kitabını yazacak kadar tecrübeli. Ayrıca sinema tarihine geçen ‘Baba’ filminde Don Corleone’nin gençliğini oynadığı için bir anlamda sinemanın da babası sayılır.
Dün ajanslara düşen Robert De Niro 79 yaşında yedinci defa baba oldu haberini görünce babalık üzerine yaptığımız o içten sohbet geldi aklıma. Ama haberlerden anladığım De Niro babalık üzerine pek konuşmayı sevmiyormuş. Bunu bilmiyordum ama kendisi bana canı gönülde babalık tecrübesini anlatmış hatta kimi tavsiyelerde bulunmuştu.
Harvey Keitel’ın babalığı ile başlayan sohbet
Aslında De Niro ile babalık üzerine konuşmamızın vesilesi usta oyuncunun yakın arkadaşı olan, bir başka star Harvey Keitel ile yaptığım babalık üzerine sohbetti. Keitel, Antalya Film Festivali için geldiğinde yaptığım söyleşide kendisine “11 yıl önceki basın toplantısında oğlunuz Roman sizden rol çalmıştı ve toplantının yıldızı olmuştu. Şimdi büyümüştür. Aranız nasıl? Bir de geçen süre içerisinde ben de baba oldum. Sizden bir babalık tavsiyesi vermenizi istesem…” diye sormuştum. Keitel da “Roman büyüdü ve aramız gayet iyi. Senin çocuğun kaç yaşında, adı nedir?” diye sordu “2.5 yaşında, adı da Ali Güney” demiştim. Keitel da “Her gün ona ne kadar müthiş biri olduğunu söylemeyi kesinlikle ihmal etme” demişti.
Robert De Niro’ya bunu anlatınca “Harvey çocukları çok sever. Oğlu ile arkadaş olmayı başarabildi” demişti. Ben de “Ya siz” diye sordum. Birden “Hala tek çocuğun mu?” var diyerek soruya soruyla karşılık verdi. “Yok bir de Haziran adında kızım var” dedim. “Belli” gülerek “Sen tek çocukta durmayacak bir adama benziyorsun.” Sonra da babalık hakkında konuşmaya başladı:
Çocuklar dünyanın en güzel şeylerinden biri
“Çocuk yapmak büyük sorumluluk ve dünyanın en güzel şeylerinden biri. Hele hele büyümelerine tanıklık etmek Harvey’in dediği gibi mucizevi bir şey. İnsan hep onlar adına düşünmek ve karar vermek durumunda hissediyor kendini. Çünkü baba olarak onların karşılaşabileceği kötü durumları kestirebiliyorsunuz. Bu da insanın kaygılanmasına ve çocuklarını korumak için onlar adına seçim yapmaya itiyor insanı. Ama bu çok doğru bir şey değil.”
“Tipik bir koruma içgüdüsü” deyip güldüm. De Niro ise “Tamam da her insan kendi yolunu kendi buluyor sonuçta. Bizler nasıl kendi yolumuzda yürüyüp kendimizi bulduysak, onların da kendi yollarında yürüme ve kendilerini bulma hakkı var. Biz babalar ancak çocuklar kendi yolunda yürürken onlara yardımcı olabiliriz. Başka türlüsü pek mümkün görünmüyor” dedi.
Her çocuğun kendi yolunu seçme ve o yolda yürüme hakkı var
“Nasıl demiştim?” diye sordum De Niro’ya o da anlattı: “Kendi yollarında yürürken arkalarına baktıklarında orada olduğunuzu görmeleri yeterli. Her ne olursa olsun onlara güven vermek dışında pek de bir seçenek yok. Ama eğer çocuklarının yanlış yola saptığını düşünürsen, kararlı bir şekilde tavsiyede bulunabilirsin. Kararlılık otoriterlikle karıştırılıyor ama eğer çocuğunuzla bir güven ilişkisi kurduysanız kararlılığınız karşısında emin olun seçimlerini tekrar gözden geçirecektir.”
‘Eyvah Babam’ filmi sen nelere kadirsin!
De Niro’nun babalık ile ilgili tavsiyeleri karşısında şapka çıkardım. Çünkü bizim kuşağın ancak şimdilerde erişebildiği bu görüşe kendisi yıllar önce vakıf olmuş. Tabii altı çocuk büyütünce durumun böyle olması anlaşılabilir. De Niro Abimizi yedinci çocuğu için buradan tebrik ederim. Bütün bunları vesile olan aslında 26 Mayıs’ta vizyona girecek olan ‘Eyvah Babam / About My Father’ filmi. De Niro bu film için yapılan bir söyleşide yedinci çocuğu olduğunu açıkladı. Olaylar gelişti.