ROMA ÇÖKERKEN
GLADYATÖR 2 / Gladyator II
Roma, savaş, güç gösterisi, iktidar savaşları, entrika, ihanet demekti. Ridley Scott 24 yıl önce ‘Gladyatör’ filminde böylesi bir dünyanın içinden onurlu bir adamın hikayesi anlattı. İhanete uğramış General Maximus’un onurlu bir şekilde intikamın öyküsüydü perdeye yansıyan. İmparatora meydan okuyacak kadar cesurdu. En İyi Film Oscar’ını alan yapım Russell Crowe’u yıldız statüsüne taşımıştı. Aradan geçen 24 yıl sonra Roma yine aynı Roma hatta başa geçen ikiz imparatorlar daha boğazlarına kadar Roma’ya boğulmuşlar. Karşımızda yine onurlu bir general var ama ikinci filmde anlatılan onun hikayesi değil. Bu generalin savaştığı ve esir aldığı sonradan onun Lucius olduğunu öğrendiğimiz cesur bir adam. Maximus gibi o da asker ve esir düşünce gladyatör oluyor. Sonra da intikamının peşine düşüyor.
84 yaşındaki Ridley Scott ilk filmi aratmayan bir filmle karşımızda. İlk filmin orijinalliği her zaman baki. Lakin o seviyede bir filme yıllar sonra ulaşmak da büyük başarı. Russell Crowe’un bir anlamda yerini alan Paul Mescal onun kadar heybetli değil ama değişen dünyada çaplı bir gladyatör olmayı başarıyor. Ki en zaten Ridlet Scott da hikaye ve sinematografi alanındaki ustalığı konuşturarak Crowe’un ilk filmde mitleşen karizmasının eksikliğini gidermeye çalışıyor. Ki bunu da Denzel Washington’un canlandırdığı amaca giden her yol mübah diyen ve rasyonel aklıyla Roma’da kendine imparatorluğun kapılarını açmaya çalışan eski köle Macrinus‘u sahaya sürerek yapıyor. Uzun bir yazıyı hak eden ‘Gladyatör 2’ yılın en iyi Hollywood filmlerinden biri. Kaçırmayın!
TAKILDIM ÇIKAMIYORUM
TAKINTILAR
Hayatınızı zora sokan takıntılarınız var. Bunun obsesif kompulsif bozukluğu olduğunu bilmiyorsunuz ama bir psikiyatrdan yardım almak istiyorsunuz. Psikiyatrın muayenehanesine gidiyorsunuz ama psikiyatr ortada yok. Sonra aynı dertten mustarip beş kişi daha geliyor. Psikiyatr yine ortada yok. Sonrası ortak takıntılar macerası…
Fransız yazar Laurent Baffie’nin ‘Toc Toc’ adlı tiyatro oyunundan uyarlanan ‘Takıntılar’ın konusu böyle. Sahnelenmiş seyirciden takdir görmüş bir metni Yunus Nihat Özcan yönetip film haline getirmiş. Zafer Algöz, Özge Öz.erk, Seda Bakan, Ecem Erkek, Sarp Akkaya, Bora Akkaş ve Çiçek Dilligil gibi oyuncuların performanslarına sırtını dayayan bir yapım ‘Takıntılar’. Haftanın öne çıkan yerli filmlerinden.
ÇOK TANIDIK BİR İSTANBUL DRAMI
ROSINANTE
Salih ve Ayşe, altı yaşındaki hiç konuşmayan oğulları Emre ile İstanbul’un kentsel dönüşüme girmek üzere olan bir semtinde yaşıyor. Kendi dünyalarında zaten çocuklarına odaklanmışlar. Lakin Salih’in beyaz yakalı hayatı, işten çıkarılması ile sekteye uğruyor. Ayşe ise telefonla sigorta satışı işinde evden çalışma sistemine geçirilmiş. Evlerinin kirasını ödeyemecek durumdalar. Salih motosikletleriyle yolcu taşıyabilecekleri yeni bir iş modeli olduğunu öğreniyor. Çalışmaya başlıyor. Biraz daha ek gelir elde edebilmek için Ayşe de kapalı bir kaskın altına gizlenerek ve hiç konuşmayarak kimliğini saklayıp eşiyle dönüşümlü çalışmaya başlıyor. Fakat Rosinante adını verdikleri motosikletleri çalınıyor.
Günümüz dünyasından görmezden gelinen hayatlara dair bir hikaye Rosinante. Baran Gündüzalp’ın yönettiği Nilay Erdönmez, Fatih Sönmez, Can Demir’in rol aldığı film İstanbul Film Festivali’nde gösterildi. Şimdi de vizyonda. Anlatılan birçoğumuzun hikayesi. Ya da her an karşılayacağımız bir durumun içinden yaşama ihtimali olan bir dram…
KOLTUK SEVDASI
NEMLİZADE
Selçuk Aydemir’in bu sefer yönetmen olduğu ve senaryosunu Onur Gökçek’in yazdığı ‘Nemlizade’ muhtarlığa çöküp insanlara kan kusturan bir siyasetçi paradisi. Hikayenin odağında Onur var. Bir baltaya sap olamamış bunun için de sevdiği kız Keriman ile evlenememiş zamane delikanlısı. Muhtar dayısı felç geçirince o da dayısına vekaleten muhtarlık koltuğuna oturuyor. Sonrası dar alanda, bir mahallede siyaset dünyasının kirli oyunları. Senarist Onur Gökçek aynı zamanda filmin başrolünde. Ki belirtelim Onur Gökçek’in eski Ankara Büyükşehir Belediye başkanı Melih Gökçek ile bir ilgisi yok.
ÇIKMAYAN CİNLER
ZİR-İ CİN 3: CİN DÜĞÜMÜ
2022’de ilk defa karşımıza gelen ‘Zir-i Cin’ kendi çapında gördüğü ilgi üzerine bir seriye dönüştü. Kendi çapında diyorum ilk filmi 100 bin kişi bile izlemedi. Geçen yıl ikincisi çekildi. Onu da 35 bin civarında seyirci izledi. Şimdi de karşımızda serinin üçüncüsü var. İlk iki film köye giden yabancıların başlarına gelen tuhaf hikayeleri konu alıyordu. Bu sefer konu bu anlatıdan vazgeçilmiş. Yeni macerada büyülenen bir ailenin hikayesi anlatılıyor. İkinci filmi yöneten Burak Küçük yine kamera arkasında. Türk işi korku filmlerini takip edenler bir bakabilir.