Yıl 1995… İstanbul Üniversite İktisat Fakültesi’nde okurken Anayasa Hukuku dersine giren hocamız aralık ayındaki genel seçimler öncesinde bize bir ödev verdi. Seçime giren siyasi partileri dolaşacağız seçim bildirgelerini ya da beyannamelerini isteyeceğiz. Tuhaf bir ödev geldi hepimize. Hocamız “Siz partilere gidin hele, sonrasını derse konuşalım” dedi.
Seçim bildirgesinin siyasi partilerle ile seçmenler arasında nasıl bir öneme sahip olduğunu da bu sayede tüm sınıfça öğrendik. Seçim bildirgeleri malum bir siyasi partinin ülkedeki sorunlara nasıl baktığını, sorunları nasıl bir öncelik sırasına koyduğunu ve bu sorunlara nasıl çözümler sunduğunu anlatan metinlerdir. Seçim öncesinde, siyasi partilerin iktidara geldiklerinde hangi sorunu nasıl çözeceklerine dair seçmene verdikleri sözdür bir anlamda. Şimdi nasıldır bilemiyorum ama derste bu beyannamelerin hukuki olarak bağlayıcı olduklarını söylemişti Anayasa Hukuku hocamız. Şöyle ki parti tek başına iktidara gelip beyannameye aykırı işler yaparsa seçmenin bireysel olarak partiyi dava edebileceğini anlatmıştı.
Ama bunun ötesinde seçim bildirgesi toplama deneyimi, bir partinin seçmene yaklaşımını göstermesi açısından önemli fikirler verebiliyor. Seçmene ne kadar saygı gösteriliyor, seçmenin zekasına ne derece önem veriliyor, sorunlar karşısında partililerin çözüm üretme potansiyeli ne kadar, hepsini anlayabiliyorsunuz.
CHP: Numaranızı verin WhatsApp’tan atalım
Bu seçim öncesi de seçim bildirgelerini toplamak için yola çıktım. Kadıköy rıhtım siyasi patilerin demir attığı bir yer. İlk olarak CHP standına gidiyorum. “Seçim bildirgeniz var mı?” diye soruyorum. “Var ama yanımızda yok” cevabı geliyor. Ama cevval bir genç hemen devreye giriyor, “Telefon numaranızı verin size WhatsApp’tan atalım” diyor, numaramı alıyor.
Yeniden Refah Partisi: Abi sen bize oy verecek birine benzemiyorsun
Sırada Yeniden Refah Partisi var. Stantta iki kişi var. Soru aynı tabii cevap da. “Tamam” deyip gitmiyorum, bekliyorum, karşılıklı bakışıyoruz. “Bu bir sorun, bu soruna karşı çözümünüz nedir?” diye soruyorum. “Gelin size parti programımızı anlatalım” diyorlar. “Ben kültür sanat alanıyla ilgili vaatlerinizle ilgileniyorum” deyince bir sessizlik. Stanttaki yetkili arkadaş sessizliği “Abi sen bize oy verecek birine benzemiyorsun” diyerek kibarca beni başından savmak istiyor. “Çok kibarsınız” diyerek ayrılıyorum yanlarından.
Ak Parti: Seçim bildirgesi yok ama sandviç verelim
Yeniden Refah Partisi’nin stant komşusu Ak Parti. Stanttın önü ana baba günü. Bakıyorum sırayla insanlara bir paket veriliyor. Paketin içinde sandviç ve su var. Standa gidip yetkili bir arkadaşla görüşmek istediğimi söylüyorum. Yetkili arkadaş gülerek geliyor. Soru aynı: “Seçim bildirgeniz var mı?”. Cevap aynı: “Yok”. “Neden yok” diyorum. “Var da ilçe başkanlığında kaldı. Getirmedik. İnternette var oradan bakabilirsiniz” diyor. Lakin orada durmuyor. Büyük bir özgüvenle “Artık her şey dijital dünyada” diyor. “Ama oyları dijital dünyada atmayacağız” cevabını alınca pot kırdığını anlıyor. “Aç mısın? Sandviç iste misiniz?” diye sorup hemen bir paket tutuşturuyor elime… Şaka gibi gelebilir size ama naçizane bu bir siyasi gelenek.
2002 seçimlerinde yine partileri dolaşıp seçim bildirgelerini istediğimde Genç Parti’deki arkadaş “Seçim bildirgesi yok ama nohut pilav var” demişti, o geliyor aklıma. Lakin 2002 yılındaki seçimde Ak Parti seçim bildirgesi konusunda daha hassastı. Patinin İstanbul İl Başkanı eliyle seçim bildirgesini verdiği gibi yaklaşık yarım saat iktidara gelince neler yapacaklarını anlatmıştı. Köprünün altından çok sular geçti 21 yıldır iktidarda olmak belli ki Ak Parti de yorgunluk yaratmış. Seçmene karşı davranış epey değişmiş, Genç Parti’nin yanına savrulmuş onu anlıyorum.
Yeşil Sol Parti ve TİP: Bildirge yok, broşürle idare edin
Sırada Yeşil Sol Parti standı var. “Merhaba seçim bildirgeniz var mı?” diyorum. “Tabii” diyor stanttaki hanımefendi. Ama elime tutuşturulan seçim bildirgesi değil. Seçim broşürleri. Benzer bir şeyi yolda karşılaştığım Türkiye İşçi Partisi’nin cengaver gençleriyle de yaşıyorum. Seçim bildirgesi yerine broşür tutuşturuluyor elime. “Bunlar seçim bildirgesi değil” deyince “Bu broşürde her şey var” diyor genç arkadaş. “Peki kültür sanat dünyasıyla ilgili vaatleriniz neler?” diyorum. Broşürü inceliyoruz. Broşürde kültür sanat bölümü yok. “Ama internette var” diyor genç arkadaş. Allah’tan Ak Parti’deki genç arkadaş gibi çok kibar (!) değil. Hemen “Pardon, size görev yüklüyorum. Telefon numaranızı verin ben size ulaştıracağım” diyor. Veriyorum numaramı. “Aslında QR kodu gibi bir şey yapsak seçim bildirgesini isteyene buradan ulaştırabiliriz” diyerek gayet iyi bir çözüm de üretiyor. “Bunu partiye önereceğim” diyor ve teşekkür ediyor.
Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan: Çok sorun var ama çözüm önerilerimiz de var
Seçim bildirgesi konusunda elde var sıfır, ama yola devam ediyorum. Kadıköy Çarşı’dan geçerken DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın seçmenlerle konuştuğunu görüyorum. Bir partili arıyor gözlerim. “Buyurun” diyor bir hanımefendi. “Seçim bildirgeniz var mı” diye soruyorum. “Yanımızda getirmedik, üstelik çok da bastırmadık. Oldukça kalın bir seçim bildirgemiz var. Biz çevreci bir partiyiz. İnternette var” diyor. Konuştuğum kişi genel başkan yardımcısıymış. Ali Babacan hemen devreye giriyor. “Telefonunuz yanınızda mı?” diyor. Hemen adresi veriyor, giriyoruz. Telefonda DEVA Partisi’nin seçim bildirgesi. Ali Babacan’ı yakalamışken. “Nedir kültür sanat dünyasıyla ilgili vaatleriniz” diyorum. “Konuşmaya başlarsak sabahı ederiz. Çok sorunu var. Ama bizim de çözümlerimiz var. Bu konuda kültür sanat dünyasından pek çok kişiyle görüşülüp çok detaylı bir rapor hazırlandı arkadaşlar ve bu rapor üzerinden seçim bildirgesi hazırladık” diyor.
Partilerin kültür sanat politikaları ve vaatlerini
10 Haber masaya yatıracak
Bu seçim bildirgelerini toplamak istememizin bir sebebi var elbet. Seçime sayılı günler kala tek tek partilerin kültür sanat politikalarını, vaatlerini, sorunlara karşı çözüm önerilerini yarından itibaren 10 Haber olarak masaya yatıracağız.