Levent Cengizhan film yapımcısı. Aralarında ‘Üç Günlük Dünya’, ‘Ağır Romantik’, ‘Ağır Sekiz’ gibi filmlerin olduğu yedi filme yapımcılık yaptı. Geçenlerde sosyal medya hesabından ‘Tüm kamuoyuna duyuru’ başlığı ile bir açıklama yaptı. “Paribu Cineverse programlama müdürü İlker Çakmak’a 300 bin TL’nin üstünde rüşvet verdim. Çalıştığım her filme avantajlar sağladı, salonlar verdi….” diye başlayan açıklamasında Cengizhan, Mars Dağıtım şirketinin (Mars Dağıtım Paribu Cineverse’ün dağıtım şirketi) yöneticileri Onur Aşa ve Ferhat Aslan hakkında iddialarda bulundu. Ve “Türkiye Kültür Bakanlığı uyuyor. Üç-beş rüşvetçi adam yüzünden sektör bitiyor” dedi.
Türkiye’de dağıtım tekelinde yaşanan çürümenin ulaştığı noktayı göstermesi açısından Cengizhan’ın iddiaları düşündürücüydü. T24’te Aslı Atasoy bu iddialarla ilgili olarak Levent Cengizhan ile bir söyleşi yaptı. Cengizhan iddialarını ve dağıtım tekelinde yaşanan çarpıklığı örnekleriyle anlattı:
“Normalde kendi yapım şirketim var. Aralarında bayağı büyük filmlerin de olduğu sinema filmleri yaptım. Aynı zamanda Sinemaport isimli sinema içerik sitesinin sahibiyim. Yaklaşık 10 seneden beri sektör içindeyim. Aslında süreç şöyle başladı. Paribu Cineverse grubu bir Koreli şirket, kendi sinema salonları var. Sinema salonlarının dışında bir de Mars Dağıtım isimli dağıtım şirketi var. Ayrıca bir de CJ ENM diye ikinci bir dağıtım şirketleri var. Zaten sektörün en büyük sinema salonu sahibi olan Paribu Cineverse grubu dağıtım alanında da tekelleşti. Buradaki sıkıntılı olan dağıtımın başındaki adamlar yani Onur Aşa ve Ferhat Aslan’ın aynı zamanda Paribu Cineverse’ün Programlama Müdürü İlker Çakmak ile üçlü biçimde ortak hareket etmesi.”
Yapımcı Cengizhan: ‘Otopark’ta paralar, rüşvetler verdim’
Cengizhan sistemin işleyişini de şöyle anlatıyor:
“Onur Aşa Mars Dağıtım’ın başına geçmeden önce sinema filmleri ve yapım şirketlerine danışmanlık veriyordu. Bu danışmanlık da şu; açık tabiri ile ‘Sen bana para ver, daha fazla salonda yer al.’ Çünkü zaten İlker ile Onur ortaklar, birlikte para kazanıyorlar. Yani Onur’un getirdiği her film Paribu Cineverse’lerde İlker sayesinde mutlaka daha fazla salonda yer buluyor. Onur Aşa Mars Dağıtım’ın başına geçince bu sefer kendine film yaptırmaya başladı. Mesela ‘Hannas 2’ filminin gizli ortağı Onur’dur. O dönemde korku filmi çıkmamasına rağmen o filmi vizyona çıktılar. Filmin vizyona girdiği şubat ayında zaten bir sürü film vardı. İnsanlar salon bulamıyordu ama ne hikmetse Onur’un filmi yaklaşık 103 lokasyonda salon buldu. Bir ünlünün oynadığı komedi filmleri, gişe filmleri 100 lokasyon bulamadı… Yani bunlara para yedirenler bir şekilde iş yapıyor, salon buluyor. Bunlara para verilmiyorsa hiçbir şekilde salon bulamıyorsun.
Ben yıllarca İlker Çakmak’a otoparkta paralar, rüşvetler verdim. İlker Çakmak evlenirken evinin beyaz eşyalarını ben aldım. Bunları sağladım, sonrasında benden daha çok para yedirenler var ki benim önüm kesildi, onlar devam etti.”
Güney Korelilere ait olan CGV Mars Cinema Group 2022’de teknoloji ve kripto para şirketi Paribu’yla işbirliğine gitmiş, Cinemaximum olarak bilinen sinema salonlarının adı Paribu Cineverse olarak değiştirilmişti. Paribu Cineverse 29 şehirde 79 sineması, bu sinemalarda 658 salonuyla Türkiye’nin en büyük sinema zinciri. Türkiye genelinde 368 sinema ve bu sinemalarda 2.129 sinema salonu var. Yani Paribu Cineverse’e ait salonlar Türkiye’deki salonların yüzde 30’una tekabül ediyor.
Bu iddialar sonrasında CGV Mars Cinema Group’tan “İddiaların asılsız olduğu ve konunun yargıya taşındığını” açıklaması geldi. Kültür Bakanlığı Sinema Genel Müdürü Birol Güven “Konu bizim de gündemimize yeni geldi. Sinemayı ilgilendiren her konu doğal olarak bizi de ilgilendirir. Dolayısıyla konunun takipçisiyiz ama iddialar yetki alanımızda değil” dedi.
Yönetmen Ezel Akay: Rüşvet alıp verenler çok güçlenmiş
Yapımcı ve yönetmen Ezel Akay ise bu rüşvet iddialarıyla ilgili olarak “Bu toplumun en belalı kara-kültürü rüşvetin bizim sektöre de sızacağını valla akıl edemezdim. Dağıtım şirketlerinin yöneticilerinin filmleri vizyona sokmak, salon sayısını yüksek tutmak, vizyon süresini uzatmak için rüşvet aldığını hep duyuyoruz. Her yerde dedikoduları yapılıyor. Televizyon kanallarının yöneticileri, hatta dijital kanalların yöneticileri için bile böyle söylentiler var. Söylenti sözünü nezaketimden dolayı kullanıyorum tabii. Ama işin daha garibi şirketlerin sahiplerinin bu duruma göz yumması. ‘Yesin ama işimi yapsın’ mantığı inanılır gibi değil. Rüşvet alıp verenler o kadar güçlendi ve etraflarındaki suç ortaklarını öyle çoğalttılar ki patronları tehdit edecek hale geldiler büyük ihtimal. Ama kesinlikle ticaretin yararına çalışmıyor bu pis kültür. Yavaş yavaş salonlar seyirci kaybediyor, TV’ler izleyici, dijital kanallar abone kaybediyor. Film konuları çeşitliliğini kaybediyor, ‘aynı şeyler’ izlemekten seyirci bıkıyor. Yaratıcılar da çaresiz sürekli aynı klişelerle film üretiyorlar” yorumu yaptı.
Yapımcı ve yönetmen Murat Şeker: Bu bir çeşit itiraf
Bir başka yapımcı ve yönetmen Murat Şeker de “Levent’in söylemleri bir çeşit itiraf ama adı üstünde iddia. Genel olarak sistemle ilgili sorunlardan bahsetmek daha doğru. Piyasada en çok salona sahip grubun programcısı gelip filmimizi izlemiyor, üstüne de salonların çoğunda yer vermiyorsa orada bir gariplik aramak hakkım. Anlam veremediğimiz şekilde bazı filmlere daha çok salon verilirken bazılarına verilmiyor. Bu neye göre böyle bilmiyoruz” dedi.
Son yıllarda dağıtım tekeli sinemanın en büyük sorunlarından biri. Bu tekel gösterime giren filmlerin potansiyel seyircisiyle ulaşmasının önündeki en büyük engellerden biri olarak görülüyor.