Anaakım tiyatro üretimin ‘kıyısında, kenarında’ duran alternatif, yenilikçi, bağımsız ve pek çok açıdan cesur işler, altı senedir Türkiye’ye de uğruyor. İlk olarak 1947’de, Edinburgh International Festival’e davetsiz katılan ve programda yer almadıkları halde gösterilerini ‘bir kenarda’ sergileyen sekiz ekip ile başlıyor, bugün dünyanın dört bir yanına yayılan ‘Fringe’ festivallerinin hikâyesi. Her sene 170 bin sanatçı, 250 farklı mekânda, 60 bin etkinlikte 19 milyon seyirciyle buluşuyor Fringe Festivalleri kapsamında.
Türkiye’nin Fringe Festivali ekibi ise daha önce yurtdışındaki Fringe festivallerini deneyimlemiş -elbette tiyatrocu- bir arkadaş grubunun “İstanbul’un da bir Fringe’i neden olmasın!” diyerek Dünya Fringe Ağı’na o ilk maili atmalarıyla başlıyor. Pandemi koşulları da dahil olmak üzere 2019’dan beri kesintisiz bir şekilde her sene, sezon başında İstanbul’un gittikçe daha çok alanına yayılarak dünya haritasının farklı köşelerinden, normal şartlarda yolumuzu kesiştirmenin pek mümkün olmayacağı yenilikçi tiyatro, dans ve performans işini ayağımıza getiriyorlar.
İstanbul’un farklı köşelerinde ‘sınırları kıracaklar’
Istanbul Fringe Festival’in altıncısı 13-21 Eylül tarihleri arasında şehre yayılacak. İsimlerini aldıkları Latince ‘fringere’ (dışarı doğru çıkmak için kırmak) eyleminden hareketle her yıl çeşitlendirdikleri programlarıyla sınırları sorgulayıp onlarla oynadıklarını, sınırları geçirgenleştirmeye gayret ettiklerini anımsatıyorlar bu sene de…
Bu yılki festival, Türkiye’nin yanı sıra Amerika Birleşik Devletleri, Belçika, Fransa, İtalya, Hollanda, Singapur, Slovenya, Tayvan, Japonya ve Yunanistan olmak üzere 11 ülkeden ekipleri İstanbul’da ağırlayacak. Festival mekânlarına göz attığımızda ‘şehre yayılmak’ ifadesi netleşiyor: Akbank Sanat, Arter, Barış Manço Kültür Merkezi, BeReZe Gösteri Evi, DasDas, ÇAK Studio, ENKA Oditoryumu, Hope Alkazar, Kadıköy Belediyesi Alan Kadıköy, BOVA Beyoğlu, CoBAC Workspace, Eksibir, İstos, Ortaköy Kültür Merkezi, Öktem Aykut, Sahne Kadir Has, sbcs Studio ve Zorlu PSM Turkcell Platinum Sahnesi.
Yunanistan’dan Japonya’ya uzanan bir seçki…
Festival 13 Eylül’de Alan Kadıköy’de Yunanistan’dan gelecek (The Black Matter Productions) ‘The Kitchen Dance_A House Trance Vocabulary’ adlı performans ve arkasından gerçekleşecek -seyircilerin oyun biletiyle katılabileceği- açılış partisiyle başlıyor. Neredeyse sadece mutfağında yaşayan bir kadın olan Kaiti çıkacak karşımıza. Geçmişi, bugünü ve geleceği çağrışımlarla gözlerinin önünden geçecek ve bunlar önümüzde evrensel ve kolektif bir kadın anlatısı örecek. İşçi, eş ve anne kadınların tanıklık ve anlatılarından doğmuş bir performans bu.
Festivalin dikkat çeken işlerinden biri ENKA Sanat ve Istanbul Fringe Festival işbirliğiyle, Japonya ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin tesisinin 100’üncü yıldönümü kapsamında İstanbul’da sahne alacak olan ‘Hokusai’nin Hayatı’ adlı performans.
En çok ‘Büyük Dalga’ adlı eseriyle tüm dünyaca tanınan Japon ressam Katsushika Hokusai’nin hayatındaki iç çatışmaları, dans ve dövüş sanatlarının bir karışımı olan ‘geibu’ aracılığıyla tasvir eden performansta, sanatçıyı Katsumi Sakakura canlandırıyor. Sanatçının hayatının yıkımlar ve içsel sorgulamalarla dolu bir dönemini yansıtan performans, Hokusai’nin eserlerini devasa bir canlı projeksiyona yansıtarak izleyiciye çarpıcı bir görsel deneyim vaat ediyor. Oyun 17 Eylül Salı, saat 20.30’da ENKA Oditoryumu’nda olacak.
Filiz Bozkuş Al’ın -Bergama Tiyatro Festivali’nde izleme şansı bulduğum- ve insanı doğumundan itibaren yaş dönemleri arasında eşsiz bir serüvene çıkarak tek kişilik performansı/dans eşliğindeki anlatısı ‘Gong’u da gönül rahatlığıyla tavsiye etmek isterim. 17 Eylül Salı, 20.30’da Ortaköy Afife Jale Sahnesi’nde.
Ayrıca seçkideki diğer yerli performanslar ‘Heybesini Çiğneyen Katır, ‘İki Kent Arasında’, ‘Clown Jam’, ‘Tropikal Kapısı’, ‘Köprüden Önce Son Çıkış’, ‘Heartquake’ ve ‘Parrhesia2’yi de yakalamak istediklerim ve önerdiklerim olarak not edeyim. Yerli çağdaş dans, performans, yenilikçi oyun ve clown işlerini takip etmek için nefis fırsat.
Festival ekibinden üç isimden, bu sene onları kişisel olarak en çok heyecanlandıran birer işi seçmelerini istedim.
İki ülkeyi birleştiren dil: Karamanlıca
Zeynep Uğur, Istanbul Fringe Festival Kültür Politikaları Direktörü:
Bu sene en heyecanla beklediğim işlerden biri ‘Dünya Maskara’. Bu işi koreograf Mairi Pardalaki ile projelendirdik. Girit’te Dance Days Chania ve Rodos’ta Dance Laboratory Rhodes ile Avrupa Festivaller Birliği EFFEA Emerging Artist Fund’a başvurduk ve proje kabul edildi. Yanya ve Rodos’taki gösterimlerinden sonra, İstanbul’da 21 Eylül’de Arter’de seyirciyle buluşacak. Pardalaki, benim de bu projeyle öğrendiğim, çok az bilinen Karamanlıca lehçesinden yola çıkıyor.
Karamanlıca, Türkçenin bir lehçesi ama Yunan alfabesiyle yazılıyor. Osmanlı İmparatorluğu’nun Rum Ortodoks halkının konuştuğu dil. Pardalaki, bu lehçede yazılmış mezar taşları ve arşivleri okuduğunda, ne yazdığını kendisi değil yanındaki Türk arkadaşı anlıyor. Bunu çok şiirsel buldum; ancak, iki ülkeden iki kişi birlikte okuduğunda anlaşılan bir dil. Şair Çağla Meknuze’yle birlikte buldukları arşivlerdeki ölüm, aşk, din gibi temalardan yola çıkarak günümüze performansçıların sözleri ve hareketleriyle taşıyorlar.
İki dilli, Türkiye’den ve Yunanistan’dan sanatçıları bir araya getiren, hareket ve müzik içeren bir performans. Gösterinin ardından 22 Eylül’de Mairi Pardalaki ve İstos Sahne’de, ‘Büyük Zarifi Apartmanı’nın yaratıcıları Anna Maria Aslanoğlu ve İlyas Özçakır’la bir araya geleceğiz. İki oyun üzerinden gösteri sanatlarında Türk-Yunan geçmişine bakmak üzerine konuşacağız. Buluşmanın yürütücülüğünü akademisyen, yazar ve podcast sunucusu sevgili İlker Hepkaner üstlenecek.
Katia’nın mutfağı
Emre Yıldızlar, Istanbul Fringe Festival Sanat Direktörü: Bu seneki programda beni heyecanlandıran birçok iş var, oldukça renkli bir program oldu. Kişisel olarak ‘Kitchen Dance_A House Trance Vocabulary gösterisini koyacağım. Başvuru geldiğinde ve videoyu izlediğimde hemen aklıma birkaç fikir geldi zaten, o yüzden alternatif bir mekâna da ikinci gösterimini programladık. Yunan dansçı ve koreograf Katerina Foti’nin kendi yarattığı bir hareket diliyle sahneye koyduğu, mutfağa, ev işlerine hapsolmuş bir kadının, Kaiti’nin hikâyesi, özetle. Mesela uzun süre dantel ütülüyor, toz alıyor, kapları toparlıyor, bir sigara yakıyor, biraz göbek atıyor. Sonunda da bir sürpriz bekliyor seyirciyi. Atina’da da ‘Kaiti’ olarak tanınıyor hatta Katerina artık. Hem 13 Eylül’de açılış gösterisi ‘Kaiti’ ile olacak hem de 18 Eylül’de, bu seneki sıra dışı mekânımız olan eksibir’de olacak. Tavsiye ederim.
Ayrı bir dünya: Festivalin kısaları
Denizhan Çay, Istanbul Fringe Festival Sanat ve Mekân Direktörü: Her sene kaçırılmadan takip edilmesini önerdiğim ‘Fringe Kısalar’ oluyor. Kısaları bir kompozisyon gözetilerek bir araya getirilmiş halde izlemek, festivalin hafta boyu süren yolculuğunu bir oturuşta deneyimlemek gibi geliyor bana. 10 ile 20 dakika arasında değişen bu parçalarda gölgelerin gerçek ve hayal dünyası arasında yarattığı geçişliliği araştıran ‘Only Lonely’, yere basmak ve havalanmak arasında çekim ve yükselme imajları öneren ‘RE B OU N D’, bir video çalışması ile birlikte sunulan, yeryüzü döngülerini ve malzemelerin hareketini dansla ilişkilendiren ’Songs of Extinction’ ile eski bir Belçikalı karateci Johnny Cadillac’ın ‘çapraz profil’ duruşundan esinlenilerek ortaya çıkmış, kendini savunma becerilerini bir hayatta kalma rehberi olarak sunan ‘Toujours de ¾ Face’ı izleyeceğiz. Seçkideki bu dört kısa gösteriyi üçerli gruplar halinde Alan Kadıköy ve Arter Sevgi Gönül Oditoryumu’nda görebilirsiniz.
Festival programı ve bilet bilgileri www.fringeistanbul.com/tr/ adresinde.
SAHNELERDE BUNLAR DA VAR
Zengin Mutfağı/DasDas:
Vasıf Öngören’in izleyenleri Türkiye’nin yakın dönem tarihine ışınlayan güçlü eseri, tiyatro ve sinemamızın en büyük isimlerinden Şener Şen’in usta işi oyunculuğu ve ona yetkin bir şekilde eşlik eden genç ekibin (Gizem Ergün, Uğur Arda Başkan, Onay Kaya, Kutay Sandıkçı) performansıyla seyirciyle buluşmaya devam ediyor. Tarihimizin en önemli işçi hareketi olan 15-16 Haziran İşçi Yürüyüşü günlerinde, bir fabrikatörün köşkünün mutfağında, köşkün işçileri arasında geçer hikâye. Şener Şen ile Doğu Akal’ın yönettiği oyun önemli bir eseri günümüze taşıdığı ve elbette aşçı Lütfü Usta rolündeki Şener Şen’in izlemeye doyulmaz oyunculuğunu gözümüzün önüne getirdiği için kıymetli.
🔴 28 Ağustos Çarşamba, saat 21.00’de AKM, Türk Telekom Opera Salonu’nda.
Canavar/İki Tiyatro:
Sinemacı Tunç Şahin’in kalemini ve gözünü tiyatro sahnesi için kullandığında da maharetli işler çıkardığının ilk örneği… Hem yerli tiyatro yazınımızda pek örneği/benzeri olmayan bir meseleyi, kanırtmadan ele aldığı için hem de üç güçlü oyuncunun performansını özgün bir sahne enerjisinde buluşturduğu için izlenecekler listesinde yerini alması gereken bir oyun. Bir kasabada aynı evde yaşayan iki kız kardeşle, onların uzun süredir görüşmedikleri ve ünlü bir yazar olan kuzenlerinin buluşması, hazmı zor bir ‘aile yemeği’ne dönüşür…
🔴 23 Ağustos Cuma, saat 21.00’de Selamiçeşme Özgürlük Parkı Amfi Tiyatro’da.
Sefiller/Ankara Devlet Tiyatrosu
Victor Hugo’nun evrensel eseri ‘Sefiller’ Ankara Devlet Tiyatrosu yapımı olarak sahnede ve İstanbul turnesinde… 18’inci yüzyıl Fransa’sından insanın özüne dair derin bir anlatı sunan romanın sahne uyarlamasında da adalet, sevgi, acı ve umut duygularıyla sarmalanacağız. İpek Atagün Gezener’in yönettiği oyunda Durukan Ordu, Mehmet Atay, Caner Gezener, Aslı Artuk Şener, Şevki Çepa, Eda Aydınlı, Kadir Anıl Adıgüzel, Naime Sinem Lokbaş, Övgü Yılmaz, Ümit Atalay ve Yasemin Bilgin rol alıyor.
🔴 30 ve 31 Ağustos’ta, saat 21.00’de AKM Tiyatro Salonu’nda.