Trajik sonla biten Titan dalışını konuşmaya edebiyat üzerinden devam ediyoruz. Bilinmeyene merakın sürüklediği hikayeler, zenginlerin dünyasını aralayan klasik eserler, vicdanımıza pusula olan yeni ödüllü romanlarla eski ve yeni kitapların arasındayız.

Titanik, felaket üretmeye devam ediyor. Titanik’in batığına erişmek için küçük bir denizaltı ile yüzeyin tam dört kilometre altına inen milyarder ve kaşif grubuna dair kötü haber geldi. Denizaltı, içine doğru çökmüş. Bütün hafta boyunca dünya medyası kendini bu hikayenin korkunç çekiciliğine kaptırdı. Bu gezi ekstrem turizmin bir örneğiydi.

Kişi başı 250,000 dolar ödeyen elit bir grup, küçücük bir denizaltının içine girdi, üzerlerine tam 17 demir sürgü ile kilit vuruldu ve dünya tarihinde bir elin parmaklarını (henüz) geçmeyecek sayıda insanın erişebildiği derinliklere indiler. Ekranlardan o derinliğin karanlığına bakmak ve bir enkaz görmek için. 

Yapılmamışı yapmak, gidilmemişe gitmek insanın tabiatında var. Edebiyatta bilinmeyenin çağrısı elbette çok işlenmiş bir tema. Jules Verne’in ‘Deniz Altında 20,000 Fersah’ ve ‘Arzın Merkezine Seyahat’ romanları ilk akla gelen örnekler olabilir. Gulliver’in Seyahatleri ve Robinson Crusoe ise ters giden yolculukları merkeze alıp, daha büyük harfli meseleleri işleyen alegoriler olarak edebiyat tarihinde yerlerini almış iki eser. Robinson Crusoe hem kolonyalizmin, hem insanın ruhani gelişiminin bir alegorisi olarak değerlendirilirken, Gulliver’in Seyahatleri dönemin İngiltere’sine eleştirel bir bakış sunan politik bir alegori olarak nitelendirilir.

Yakın zamanda okuduğum ‘Nereye Gittin Bernadette’, daha hafif bir roman. Ama Cate Blanchett’li bir filme dönüşecek kadar ses getirdi. Romanda, görünürde her şeyi olan ödüllü bir mimarın kendini yeniden bulmak için ta Antarktika’ya gitmesi gerekiyor.

‘Kodaman’ denizaltı

Bu korkunç kazada yok olan insanların ölümü elbette üzücü. Ama itiraf edeyim, bu hikayeyi ilk duyduğumda bireylerin meraklarının peşinden gittikleri mesafelerdense, günümüzde zenginlerin eriştiği ‘entitlement’ (kendine reva görme) seviyesine hayret etmek benim ilk tepkim olmuştu. Binilen denizaltının adının Titan (kodaman) olması da cabası.

Entitlement’ epeydir dolaşımda olan bir kavram. Succession dizini izleyenler, ‘mega’ zenginliğin insanları nasıl sıradan gerçeklikten, empatiden ve basit görgü kurallarından kopardığını da izlemiş oldu. ‘Entitlement’, ‘privilege’ (ayrıcalık) kavramı ile elele gidiyor ve sadece zenginlere özgü değil. Erkeklerin kadınlara göre, beyazların başka ırklara göre ‘ayrıcalıklı’ olduklarını idrak etmeleri zorunluluğu üzerinden uzun zamandır haklı fırtınalar kopuyor. Bu kavramların kökenlerini anlamak için şu kitaplar oldukça yararlı: Jean-Jacques Rousseau, Toplum Sözleşmesi; C. W. Mills Irksal Sözleşme; Carole Pateman Cinsel Sözleşme.

Zenginleri en güzel o anlatır

Zenginlerin dünyasına pencere açma konusunda kimse F. Scott Fitzgerald’ın eline su dökemez. ‘Bernice Bobs Her Hair’ (Bernice Saçını Küt Kesti) benim en sevdiğim Fitzgerald hikayelerinden biridir. Kuzeni Marjorie’ye  yazın kalmaya giden Bernice’in sosyal kabul görmek için geçirdiği dönüşüm ve vardığı nokta unutulmazdır. Bu hikaye, ayrıcalıklı kesimin kalbine incecik bir hançer sokar. The Great Gatsby, zaten…

Donna Tartt’ın ‘Gizli Tarih’ ve ‘Saka Kuşu’ romanları bu eksenlerde epey tartışıldı. Gizli Tarih, bir grup zengin üniversite öğrencisinin entelektüel olalım derken, işledikleri korkunç suçu aktarır ve bir Yunan trajedisi ile bir Dickens romanı arasında bir yerde durur. Pulitzer ödüllü Saka Kuşu ise, temel meselesi bu olmasa da, sanat dünyasıyla zenginliğin ilişkisini de kısmen gözler önüne serdiğinden ilginç. Bu romanlar sürekli çeşitli listelerde çıkar, ben de adeta onları okumaya kendimi mecbur hissettim ve okudum. Ama bu uzun romanlara bu kadar zaman adamaya değiyor mu tartışılır. 

Etikten mahrum bilim ne kadar kötü ise, vicdandan mahrum zengin de o kadar kötü. Edebiyat, derinliklerde yolumuzu kaybetsek de, vicdanımızı kaybetmememiz için hala en iyi pusulalardan biri. Bu bağlamda bu yıl Pulitzer’i kazanan Barbara Kingsolver’ın Demon Copperhead’i muhteşem. Uzun da olsa, vereceğiniz her dakikayı hak ediyor. Charles Dickens’ın David Copperfield’inin yeni bir yorumu olan roman, imtiyazının farkında olup, ‘peki ben ne yapabilirim’ diye düşünenler için.. 

Yazıda bahsi geçen yazarlar, kitaplar:

Jules Verne, Deniz Altında 20,000 Fersah,  Arzın Merkezine Seyahat

Jonathan Swift, Gulliver’in Seyahatleri 

Daniel Defoe, Robinson Crusoe

Nereye Gittin Bernadette

Jean-Jacques Rousseau, Toplum Sözleşmesi

 C. W. Mills, Irksal Sözleşme

Carole Pateman, Cinsel Sözleşme

Barbara Kingsolver, Demon Copperhead

F. Scott Fitzgerald, Muhteşem Gatsby

Donna Tartt, Gizli Tarih, Saka Kuşu

Barbara Kingsolver, Demon Copperhead

Titanik yolunda benzer son: Titan mürettebatının tamamı öldü