27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü nedeniyle Prof. Dr. Ayşegül Yüksel ile Mısırlı oyuncu Samiha Ayoub tarafından kaleme alınan ulusal ve uluslararası bildiriler, insanlığın karanlık bir dünyanın içinden geçtiğini ve aydınlığa ulaşmanın yolunun dayanışmayla olacağını belirtiyor.

Bugün 27 Mart, Dünya Tiyatrolar Günü… Geleneksel olarak her yıl yayımlanan Dünya Tiyatro Günü Ulusal Bildirisi‘ni bu yıl yazar, tiyatro eleştirmeni ve akademisyen Prof. Dr. Ayşegül Yüksel kaleme aldı.

Yüksel bildiride “Tiyatro sanatının yarattığı ortak yaşantı hepimizi sarıp sarmalarken, duyarlığımızı da keskinleştiriyor. En çok bu yüzden ‘tiyatro yaşantısı’na gereksinmemiz var. Çünkü teknoloji geliştikçe, insanca ilişkilerin yok sayıldığı, uygarlık ilerledikçe toplumsal ve bireysel düzeyde ilkelleştiğimiz, çelişkilerle bezeli bir dünyada yaşıyoruz. Çünkü güç ve para hırsıyla doğayı hoyratça yağmalayan, savaş çığlıklarıyla kirletilmiş, açgözlü bir insanlık düzeninde ‘vicdan’ın sesi duyulmaz olmuş” diyerek vicdanlı insanın yolculuğunda tiyatronun önemine dikkat çekiyor.

27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü ulusal bildirisini bu yıl Prof. Dr. Ayşegül Yüksel kaleme aldı.

Gösteri sanatları yok olma noktasına yaklaştı

Yüksel bildirisinde tiyatro dünyasının günümüz Türkiyesi’nde yaşadığı sıkıntıları net bir şekilde tarif ediyor: “Toplumumuz zor bir geçitte yol almaya çalışıyor. Amansız bir pandemi dönemini tam atlatamamışken, uğradığımız deprem felaketinin yarattığı yıkımla yüz yüzeyiz. Tiyatromuz her iki aşamada da yara aldı. Pandemi döneminde neredeyse yok olma noktasına yaklaşan gösteri sanatları, depremin ardından bir süre daha sessizliğe gömüldü. Hem de tiyatro yaşantısının yarattığı duygu ve düşünce birliğini en çok özlediğimiz aşamada…”

 Şimdi yaralarımızı sarma zamanı

Ayşegül Yüksel her şeye rağmen umutlu: “Şimdiyse acılarımızı yüreğimize gömerek yaralarımızı sarma zamanı” diyerek önerilerini sıralıyor:  “Ekonomik iyileştirme aracılığıyla insanca yaşama koşullarının sağlanması nasıl önemliyse, tiyatronun, ortak yaşantılarda buluşturduğu insanlara, yalnız olmadıklarını duyumsatma, onların dayanma, direnme ve dayanışma gücünü destekleme yönünde yarattığı sanatçı/izleyici enerjisi de aynı düzeyde önemli…”

Barışçıl bir toplumda yaşamak istiyoruz

Bildiride “2023 yılı ülkemiz için önemli bir dönemeç oluşturuyor. Cumhuriyet’imizin 100. yılındayız. Yakında kutlayacağımız ikinci yüzyılımız için dilediğimiz gelişmeler birer düş olmaktan çıkıp gerçeğe dönüşmeli. Hepimiz, gelecekte çocuklarımızın esenliğini sağlayacak oluşumlara özlem duyuyoruz: Hukukun üstünlüğünün tartışılmaz olduğu, düşünce ve söz özgürlüğünün özenle korunduğu, yoksulluk ve işsizlik sorunlarını aşmış,  dil, din, ırk, cinsiyet ayrımcılığından arınmış, çocuk haklarına saygılı, genç kuşağın eğitimi adına doğru yatırımlara yönelmiş, kavga ve çekişmeleri geride bırakmış, barışçıl bir toplumda yaşamak istiyoruz” diyen Yüksel “Bu doğrultuda, tiyatromuza, hem ülkemiz hem de dünya insanları adına, bugünden geleceğe ulaşacak, iyiye ve doğruya sahip çıkacak duygusal-düşünsel yaşantıları oluşturma görevi düşüyor” diyor.

Bu yıl uluslararası tiyatro bildirisini Mısırlı oyuncu Samiha Ayoub yazdı.

Savaşlar ve afetler dünyası istikrarsızlaştırıyor

Dünya Tiyatro Günü Uluslararası Bildirisi‘ni ise bu yıl Mısır’ın duayen tiyatro ve sinema sanatçısı Samiha Ayoub kaleme aldı. Ayoub’un kaygıları da Yüksel ile benzer: ” Sizlere bu mesajı Dünya Tiyatro Günü vesilesiyle yazıyorum ve sizlere hitap edebilme olanağını bulduğum için çok mutlu olsam da hep birlikte -tiyatro sanatçıları ve diğer insanlar- maruz kaldığımız ağırlığın altında varlığımın her lifi tir tir titriyor; ezici baskıların ve dünyanın bugünkü halinin uyandırdığı çelişkili duyguların ağırlığı altındayız. Gezegenimizin içinden geçtiği ve sadece maddi dünyamızda değil, manevi dünyamız ve psikolojik huzurumuz üzerinde de yıkıcı etkiler yaratan çatışmaların, savaşların ve doğal afetlerin dolaysız bir sonucu var: İstikrarsızlık.”

Hiç bu kadar birbirimizden uzaklaşmamıştık

“Hiç bugünkü kadar birbirimizle yakından bağlantılı hale gelmemiştik ama aynı zamanda dünyamız hiç bu kadar uyumsuz, bizi birbirimizden uzaklaştıran bir yer de olmamıştı” diyen Ayoub nasıl bir toplumsal iklimde yaşadığımızı da tarifliyor: “Çağdaş dünyanın karşımıza çıkardığı dramatik paradoks burada yatıyor. Haberlerin dolaşımında, her türlü coğrafi sınırı parçalayan iletişim olanakları sayesinde hep birlikte tanık olduğumuz yakınsamaya rağmen, dünyanın tanık olduğu çatışmalar ve gerilimler de mantıkla algılanabilecek sınırları aştı ve bu zahiri yakınsamanın ortasında bizi en sade biçimiyle insanlığın hakiki özünden uzaklaştıran derin bir ıraksama yarattı.”

İnsanlık için avazımız çıktığı kadar bağırmalıyız

Ve Ayoub da Yüksel gibi bir çağrıda bulunuyor: “Bugün size Dünya Tiyatro Günü vesilesiyle tüm sanatların babası olan “tiyatro”dan söz etmek, hatta tiyatroyu kutlamak için seslenmiyorum. Hayır, ben sizi hep birlikte ayağa kalkmaya, el ele tutuşmaya, omuz omuza durmaya ve tiyatro sahnelerinden alışkın olduğumuz gibi avazınız çıktığı kadar haykırmaya, tüm dünyanın bilincini uyandırmak, insanlığın yitirilmiş özünü içimizde aramak için sözcüklerimizi dışarı vurmaya çağırıyorum: Özgür, hoşgörülü, seven, sempatik, yumuşak ve kabul edici insanın; kabalığı, ırkçılığı, kanlı çatışmaları, tek taraflı düşünceyi ve aşırılığı reddetme gücüne sahip özünü aramaya çağırıyorum.”

Tiyatroda seyircinin fotoğraf veya video çekmemesi için önlem arayışı