Ara ara aklıma düşüyordu Kenan Işık, iyileşip tekrar aramıza dönmesini umuyordum. Olmadı acı haber dün geldi. 10 yıldır tedavi gören Kenan Abi’yi 76 yaşında kaybettik…
O günü, spor salonunda beyin kanaması geçirdiği 21 Mart’ı unutmuyorum. Bir cuma günüydü, Sabah’ta çalışıyorum. Kenan Abi de Sabah grubunun icra kurulu üyesi olduğu için gazeteye sık sık gelir giderdi. Erken saatlerde telefon etti “Gazetede misin” diye, “Yok abi yoldayım” dedim. “Ben spora gidiyorum, dönünce bi konuşalım” dedi.
Ara ara arardı, kültür sanat dünyasıyla ilgili merak ettiği bir şey olunca çağırırdı odasına, konuşurduk. Ama o buluşma olmadı. Kenan Abi beyin kanaması geçirdi. Ne konuşacaktı, meçhul…
O yıllarda en çok tiyatroyla ilgili olumsuz yaklaşımlara çok kızardı. ‘Tiyatro öldü’ diye bir kibirli bir yaklaşım vardı, en çok da ona kızardı. 2012’de 27 Mart Dünya Tiyatro Günü Ulusal Bildirisi’ni yazmıştı. Bütün bildiriyi bu görüşe karşı yazmıştı: “Unutalım tiyatroyu, hayatı, insanı ve insanca olanı unutalım… Bırakalım kıyametini yaşasın dünya…”
Sohbetlerimizin ana konularından biriydi tiyatro. Tüm mesleki birikimiyle ‘Antigone’yi yönetmişti, oyun beğenilmişti. Yurtdışında birçok ülkede sahnelendi oyun. Böyle bir oyunu başarıyla yönetmek onu mutlu etmişti. Haklı bir gurur içindeydi.
Tiyatro virüsü erken girdi bünyesine
Malatyalıydı Kenan Işık. Babası devlet demiryolların çalışan bir emektar. Beş kardeşli bir evde büyüyor. Ki kardeşlerden biri arkeolog Prof. Fahri Işık, diğeri yine arkeolog Prof. Mehmet Cengiz Işık. Tiyatro virüsü erken yaşta giriyor Kenan Işık’ın bünyesine. Malatya’da Halkevi’nde başlıyor tiyatroya. Sonra Ankara günleri…
Ankara Atatürk Lisesi’nde tiyatro kulübü kuruluyor. Kuranlar arasında Kenan Işık ile birlikte İlber Ortaylı da var. Lise 1’e giderken profesyonel tiyatrocu oluyor. Yıl 1963. Gazi Üniversitesi’nde kamu yönetimi okusa bile tiyatroyla yoluna devam ediyor, 1970’lerde devlet tiyatrolarına giriyor. Oyuncu, yönetmen, oyun yazarı olarak sahneyle bütünleşiyor. Ama daha çok oyun yazarlığı ve yönetmenliği öne çıkıyor. Ki sonra da tiyatroda yöneticilik yapıyor.
Lakin bizim kuşak onu ‘Kurtuluş’ dizisindeki Kazım Karabekir rolüyle ve gazetelerdeki yazılarıyla tanıdı. 90’lı yıllarda İstanbul Üniversitesi’nde Öğrenci Kültür Merkezi’nin davetiyle üniversiteye söyleşiye gelmişti. Epey gergin bir söyleşi olmuştu. Öğrenciler olarak onu sistemle uyuşmakla itham ediyorduk. Sanatçının sistemle uyuşmaması gerektiğini düşünüyorduk.
Büyük bir serinkanlılıkla dinledi bizi. 60’lı ve 70’li yıllardaki Ankara’daki öğrenci hareketlerini anlattı. Tanığı olmuştu bu hareketlerin. Ulaş Bardakçı’nın sınıf arkadaşı olduğunu söyledi. O günün öğrenci liderlerinin kaybının bedelini Türkiye’nin nasıl çok ağır ödediğini anlatırken duygusallaşmıştı. Ve mücadelenin farklı şekilleri, yöntemleri olabileceğini söylemişti bize. Yıllar sonra bu söyleşiyi anımsattığım zaman “Her şeye rağmen gençleri dinlemek gerekiyor. Gençliğin heyecanını yabana atmamak gerek. Ama kavga vermek uzun bir maratondur” demişti.
Her gün evlerimize konuk olsa da tiyatrocu kaldı hep
Tiyatrodan hiç kopmadı, ama filmler, diziler sayesinde tüm Türkiye’nin sevdiği bir sanatçı oldu. ‘Dadı’, ‘Sayın Bakanım’ gibi dizilerle ve sunduğu yarışma programıyla yıllarca ekrandan evlerimize konuk oldu. Hülya Avşar ile birlikte ‘Yeşil Işık’ filminde oynamıştı. Beğendiğim bir film değildi. Bir sohbetimizde anlattım, gülerek “Tiyatrocu olmanın böyle bir talihsizliği var. Oynadığınız, yönettiğiniz, yazdığımız oyun film gibi gelecek kuşaklara kalamıyor” demişti.
O talihsiz kaza olmasaydı Kenan Işık en verimli döneminde belki de istediği gibi iyi filmlerde oynayacak, ‘Antigone’ gibi iyi oyunlar yönetecekti. Ama olmadı.
Kazadan sonra uzun süren tedavisinin çok iyi yapıldığını biliyorum. Ki ne zaman Kenan Abi aklıma gelse Deniz Çakır’ın çektiği bir fotoğraf var, o gelir aklıma. ‘Rabarba: Sesleri Görmek’ sergisinde görmüştüm fotoğrafı. Çakır fotoğrafın hikayesini de anlatmış “Kenan Bey’i aradığımızda, projeyi anlattığımızda çok sevindi ve hemen stüdyoya geldi. Onun da hayatında önemli bir yer tutuyor seslendirme. Çok disiplinliydi Kenan Bey ve tabii her zamanki gibi zarifti. Seslendirme stüdyolarında onun da birçok anısı var. Bir kısmını anlattı. İyi bir enerji tutturduk ve iyi çalıştık. Güzel bir gün olarak kaldı hafızamda. Düşündükçe beni mutlu eden bir gün. Keşke başta türlü olsaydı bazı şeyler. Özledik onu!” demişti.
Tiyatroya adanmış bir ömürdü Kenan Abi’ninki ve tiyatrocu olarak da kaldı. Sunuculuk ve seslendirme yapsa da, dizi ve filmlerde oynasa da aslolan tiyatroydu. Çünkü tiyatro onun için hayatın ta kendisiydi. Güle güle Kenan Abi…
🔴 Kenan Işık için bugün (30 Temmuz) saat 11.00’de İstanbul Atatürk Kültür Merkezi’nde (AKM) tören düzenlenecek. Işık’ın cenazesi, 31 Temmuz Çarşamba günü Ankara Ahmet Hamdi Akseki Cami’nde öğle namazını müteakip kılınacak cenaze namazının ardından Karşıyaka Mezarlığı’na defnedilecek.