Bİ KONSER İZLETMEDİNİZ
TUZAK / Trap
M. Night Shyamalan ‘Altıncı His’le başlayan sinema yolculuğunda, ‘Ölümsüz’, ‘İşaretler’, ‘The Village’ gibi kalburüstü filmler çektikten sonra, kimileri tarafından Hitchcock’un varisi ilan edildiğinden midir yoksa başka sebeplerden mi bilinmez bir bocalama evresine girdi. Bu bocalamanın sonunda ‘Son Hava Bükücü’ gibi kötü bir film çekince seyirci epey mesafelendi kendisine. Ama o da eski görkemli günlerinin peşinde. Her çektiği film için içimizden acaba bu Shyamalan’ın dönüş filmi mi diye geçirmemiz de biraz ondan umudu kesmediğimiz için galiba.
‘Tuzak’ için bu cümleyi kuranlar var. Ama kurmayanlar için de izlenebilir bir yapım. Filmin merkezinde kızını konsere götüren bir baba (Josh Hartnett) bulunuyor. Bir de manyak bir seri katil. Baba konserin aslında bu manyak katilin yakalanması için polis tarafından kurulmuş bir tuzak olduğunu öğrenince olayların rengi değişiyor. Shyamalan için dönüş filmi mi buna karar vermek zor ama ‘Tuzak’ Josh Hartnett için kesinlikle bir dönüş filmi. Uzun zaman sonra belki de en iyi performansıyla karşımızda kendisi.
BU DA HİNTLİ GADDAR
GEBER / Kill
Toronto Film Festivali’nde gösterildikten adını duymaya başlamıştık ‘Geber’in, sonra Tribeca Film Festivali’nde gösterilince bu filmde iş var dedirtti. Hintli yönetmen Nikhil Nagesh Bhat’ın kendi yaşadığı bir olaydan ilhamla yazdığı bir senaryonun ürünü ‘Geber’. Bu senaryoyu çekmenin yıllarını aldığını kendisi anlatıyor. Bir aksiyon gerilim filmi denilebilir ‘Geber’ için. Ama baştan söyleyeyim fazla şiddetli bir aksiyon.
Orduda komando olarak görev yapan Amrit hayatının aşkı Tulika’nın zorla başka bir adamla evlendirileceğini öğrendiğinde Yeni Delhi’ye gitmek üzere yola çıkar. Lakin bindiği trene silahlı hırsızlar saldırı düzenler. Amrit tabii ki trendeki insanları kurtarmak için öne çıkacaktır.
Geçen sezon ‘Gaddar’ dizisini hatırlatan bir yanı var ‘Geber’in… Kahramanımızın gözü dönünce bir şey görmüyor. Karşısındaki için adeta bir canavara da dönüşüyor. ABD’de çok beğenildi bakalım bizde ne kadar sevilecek.
YAĞMURUN ELLERİ
BİRAZ YAĞMUR YAĞMALI / Some Rain Must Fall
Dünya prömiyerini Berlin Film Festivali’nde yaptıktan sonra Tribeca ve Hong Kong film festivallerinde gösterilen ‘Biraz Yağmur Yağmalı’ bir ilk film. Ama hiç de ilk film gibi değil. Çinli yönetmen Qiu Yang 40’lı yaşlarında bir kadının hikayesini anlatıyor.
Kahramanımız ev hanımı Cai. Sıradan hayatı, günlük rutinleri derken artık o hayatın elinden kaçtığını anlıyor. Kızının basketbol maçlarından birinde yanlışlıkla yaşlı bir kadının yaralanmasına sebep oluyor. İşte bu kaza onun nasıl bir hayat sürdüğünü anlamasını sağlıyor. O noktada hayatı tutamıyor. Ama bir noktada bununla yüzleşmesi gerektiğini düşünüyor.
Etkileyici bir sinematografisi var ‘Biraz Yağmur Yağmalı’ filminin. Bir artısı da tabii ki şiir gibi ismi. Ama şu kesin bize geleceği parlak bir yönetmen müjdeliyor bu film.
KALEMİN GÜCÜ!
HAROLD VE MOR TEBEŞİR / Harold and the Purple Crayon
Crockett Johnson’ın klasik çocuk kitabından uyarlanan film, mor tebeşiriyle çizdiği her şeyi hayata geçirebilen Harold’ın, büyüyüp kendini ve iki arkadaşını kitap sayfalarından gerçek dünyaya taşımasıyla başlarından geçenleri anlatıyor.
Gerçek hayat hayal gücünü ne kadar kaldırabiliyor? Filmin sorusu bu, en azından başlarda böyle. Lakin sonraları bu kalemi ele geçirip güç gösterisi yapmak isteyenler de çıkıyor. Pazar günleri aile çocuk filmleri olurdu eskiden. O kıvamda ‘Harold ve Mor Tebeşir’. Kamera arkasında ‘Buz Devri’ serisinin birkaç filmini, ‘Rio’ ve ‘Ferdinand’ gibi animasyonları yöneten Carlos Saldanha var ama bu film animasyon değil. Ki Saldanha için de oyuncularla çalışma biraz zor olmuş anlaşılan.
ANNE VE BABAMIZ NEREDE?
BENİM UÇAN DEV MACERAM / Una Aventura Gigante
Her şeyden önce kötü fragman kesmek nedir derseniz buyurun izleyin. Haftanın tek animasyonu olarak ‘Benim Uçan Dev Maceram’ biraz TV filmi tadında. Annesi ve babası kaybolan Sebastian, Sophia’nın ve köpekleri Wawa’nın macerasını anlatıyor. Maceranın sebebi de ikilinin anne ve babasını bulmak istemeleri.
AH KIZLAR NİYE CİN ÇAĞIRDINIZ!
VELHAN
Yıllar önce O Ses Türkiye’ye çıkan bir Anastasiya Budakva vardı. O Anastasiya Budakva acaba bu filmin yönetmeni olan Anastasiya Budakva mı bilemedim. Lakin ‘Velhan’, yönetmeninin beşinci filmi. Yönetmeninin yabancı isimli olduğuna bakmayın Türk usulü korku / gerilim fimki var karşımızda. Konusu ne derseniz şöyle: Birlikte eve çıkan üç genç kız arkadaşın kendilerine Velhan cinlerinin musallat olmasıyla yaşadıkları anlatılıyor.
BAŞKA BİR CİN VAKASI
ENASAR: SİRAYET-İ CİN
Haftanın ikinci Türk korku gerilim filmi olan ‘Enasar: Siyaret-i Cin’de de isminden de anlaşılacağı üzere bir insana musallat olan cin macerası anlatılıyor. Kahramanız Kenan. Askerde musallat olan bir cinden, muska ile kurtulmuş. Ama sonra yine yolları cinle buluşuyor. Enes Hakan Tokyay’ın yönettiği filmde Gökhan Güneş, Zeynep Ece Çekim, Fidan Özen oynuyor.