90’lı yıllardan beri muhafazakar dünyanın hedefindedir opera ve bale. Özellikle siyasiler opera ve baleyi ‘bizden’ bir sanat olarak görmez ve tukaka ederler. Ve ne zaman opera ve bale tartışması başlasa Osmanlı padişahlarının bu gösteri sanatlarına nasıl düşkün olduğu yazılır çizilir.
Yine aynı şey oldu. Opera ve bale ‘bizim kültürümüz’ değil tartışmaları aldı başını gitti. Lakin bu sefer Kültür ve Turizm Bakanlığı devreye girip bu sanat dallarının bu coğrafya da ne kadar köklü olduğunu hatırlattı.
Arkasında Yıldıray Oğur, Ertuğrul Özkök, Zülfü Livaneli gibi yazarlar koca bir tarihi bulunan opera ve balenin bu coğrafyadaki hikayesini yazıp özellikle Osmanlı padişahlarının bu sanat disiplinlerinin nasıl hayranı olduklarını anlattılar.
10Haber’den tartışmaya katkı
Tartışmaya 10Haber olarak, ünlü besteci Johann Strauss’un 2. Abdülhamit’e ithaf ettiği ‘Doğu Masalları’nın pek de bilinmeyen öyküsünü anlatarak katkı sunmak istedik.
‘Sanat Dünyamız’ dergisinin 2008’de yayımlanan 108 sayısında Ömer Eğecioğlu bu meseleyi ayrıntılarıyla yazmıştı. Biraz da tarihsel olarak farklı bilinen bu hikayeyi en doğru şekilde anlatmıştı.
2. Abdülhamit tahtta kaldığı 33 yıl boyunca aldığı kararlar ve uyguladığı politikalar nedeniyle tartışmalı bir padişah olsa da iflah olmaz bir opera ve bale hayranıydı. Hatta yaşadığı Yıldız Sarayı’na İstanbul’un ilk kalıcı opera binasını inşa ettirmişti.
Valsin kralı olarak anılan Strauss’un bestelediği ‘Doğu Masalları’ eserini, 2. Abdülhamit’e padişahın 50. doğum günü vesilesiyle 1892 yılında ithaf etmişti.
‘Doğu Masalları’ Abdülhamit’e 50. yaşgünü hediyesi
Eserin 2.Abdülhamid’e ‘sunulmasında aracı olan da Osmanlı devletinin o zamanki Viyana büyükelçisi Ziya Paşa’ydı. 2. Abdülhamit bu hediyeden ziyadesiyle memnun kalıyor. Ve bu doğum günü hediyesine karşılık jest olarak Strauss’u 3. rütbeden Mecidiye nişanı ile taltif ediyor. Bu nişanı 1895 yılında zamanın Osmanlı devleti büyükelçisi Galip Bey, Johann Strauss’a Viyana’da takdim ediyor.
Aslında padişahlara beste ithafı Sultan 2. Abdülhamit’ten öncesine dayanıyor. Viyanalı Strauss kardeşlerin en küçüğü olan Eduard Strauss, Sultan Abdülaziz’e 1872 yılında ‘Arz-ı Tazimat Valsi’ni (Huldigunden-Walzer) bestelemişti. Abdülaziz de bu jeste bir devlet nişanıyla karşılık vermişti.
Bu hediye Osmanlı’nın Batı müziğine yaklaşımına dair fikir verir
Ömer Eğecioğlu biraz da tarih içinde görmezden gelinen bu gerçeği 2008’de ayrıntılı bir şekilde yazdıktan sonra “Strauss ailesinin üyeleri tarafından Osmanlı padişahlarına ithaf edilen eserler ve karşılığında elde ettikleri armağanlar müzik tarihi açısından ve arşivsel olarak önemli olduğu gibi, 19. yüzyılda Batı’ya yakınlaşma süreci içinde bulunan Osmanlı devletinin Batı kültür ve müziğine nasıl bir tutumla yaklaştığı konusunda bize fikir vermektedir” yorumun yapmıştı.
Eğecioğlu söz konusu yazısında ‘Doğu Masalları’nın Türkiye’deki orkestralar tarafından repertuvarlarına alınmamasını da eleştiriyordu. Bu eserin ve eserin öyküsünün ülkemizde pek de bilinmemesinin sebebi olarak bunu gösteriyordu