2019’un Eylül ayında İstanbul özel bir sergiye ev sahipliği yapmaya başlamıştı. “Video sanatının Rembrand’ı” olarak anılan Bill Viola’nın çalışmaları ilk kez Türkiye’deydi. Çalışmalarıyla büyük ilgi uyandıran ABD’li sanatçı 73 yaşında hayatını kaybetti. Yeni medya, video ve enstalasyon sanatı alanlarında öncü bir isim olan sanatçının Kaliforniya’daki evinde öldüğü açıklandı.
Bill Viola 50 yıllık sanat yaşamı boyunca ses ve görüntü teknolojisine yeni kullanım alanları buldu. Bununla birlikte Doğu ve Batı’nın felsefi geleneklerinden ilham alan çalışmalarında insanın doğum, ölüm, bilinç gibi durumlarını sorguladı. Bu sorgulama onun en çok tanınan eserlerinden birini ortaya çıkarmıştı. ‘Going Forth by Day’ adlı çalışması Berlin ve New York’taki Guggenheim müzelerinde sergilendi ve büyük ilgi gördü.
Bill Viola sufizme büyük ilgi duyuyordu
Sanat yaşamı boyunca A.B.D – Japonya Yaratıcı Sanatçı Bursu (1980), MacArthur Vakfı Bursu (1989), 21. Uluslararası Katalonya Uluslararası Ödülleri (2009) ile Japonya Sanat Birliği’nin layık gördüğü Praemium Imperiale (2011) aracılığıyla ve dünyanın çeşitli şehirlerindeki sergileriyle işleri gösterilen sanatçı, Zen Budizmi, İslam sufizmi ve Hıristiyan mistisizmini kullanarak Doğu ve Batı kültürleri arasında bir köprü kurdu.
Nine Inch Nails ile işbirliği
Bill Viola sadece videoyla anlatmadı insanın bu yolculuğuna dair düşüncelerini. Sses yerleştirmeleri konusunda da dikkat çeken işlere imza attı. Hatta her ikisini de harmanladı. 1994’te Frankfurt Ensemble Modern’den rock grubu Nine Inch Nails’te ve 2004’ten itibaren uluslararası turneye çıkan Richard Wagner’in ‘Tristan ve Isolde’ operasının görkemli prodüksiyonunda onun imzası vardı.
1951 yılında New York’ta dünyaya gelen Bill Viola’nın çalışmalarının etkisi ödüller ve retrospektiflerle tanındı. Guggenheim Bilbao Müzesi 2017 yılında sanatçının 1976-2014 yılları arasındaki eserlerini sergiledi ve 700 binden fazla ziyaretçi çekti.
Dünyanın dört bir yanında sergiler açan video sanatı eserleri sanatseverlerle buluşan Bill Viola 1989’da şöyle yazmıştı: “Çalışmalarımın var olduğu en önemli yerin müze galerisi, gösterim odası ya da televizyon olmadığını, hatta video ekranının kendisi bile olmadığını, onu gören izleyicinin zihninde olduğunu fark ettim.”