Vizyon coştu. 14 film vizyona giriyor. Lakin iki film öne çıkıyor Tülin Özen'in oynadığı İstanbul Film Festivali'nde üç ödül olan 'Tereddüt Çizgisi' ile Amy Winehouse'un biyografi filmi 'Back to Black'.

AMY WINEHOUSE VE HAYATIN KORİDORLARI

BACK TO BLACK

27 yaşında yaşamını yitiren ikonik sanatçılardan Amy Winehouse’un hayat hikayesi ‘Amy’ adlı belgeselle 2015’te beyazperdeye taşınmıştı. Kamera arkasında da Asif Kapadia vardı. Belgesel beğenilmişti. Lakin Sam Taylor-Johnson’ın elinde çıkma Winehouse’un biyografi filmi ‘Back To Black’a o kadar toleranslı yaklaşılmıyor.

Yurtdışında bizden önce vizyona giren film sanatçıya yaklaşımı nedeniye eleştirilerin odağında. Film Amy’nın öyküsünü sevgilisi Blake’le olan ilişkisi üzerinden anlatıyor. Bir anlamda Amy’nın içine düştüğü çıkışsızlığın sebebini bu ilişkiye bağlıyor. Eleştirilen noktalardan biri de bu zaten.

Ama filmde ortada derli toplu bir Amy portresi çizildiğini de söylemek gerek. Yönetmen “Amy’nin bakış açısından, onun gözlerinden izlediğimiz bir film yapmak istedim. Onun gerçeğinin bulunabileceği tek yer şarkı sözlerinde ve müziğindeydi. Hikâyesini onun sözleriyle, yazdığı ve içini döktüğü şarkılarla anlatmak istedim” diyor. Amy’nin şarkılarında aşkını, acısını, hayal kırıklığını derin duygularla ve çoğu zaman çok sert bir dille söylediğini anlatıyor ve kamerasını da bu şekilde konumlandığını belirtiyor. Yine de karar verici olan sizsiniz.


ADALETİN TAVANI ÇÖKÜYOR

TEREDDÜT ÇİZGİSİ

Uşak’tayız annesi hastanede bitkisel hayatta olan bir avukat Canan, cinayetle yargılanan müvekkilini savunmak için tavanı çöken adalet sarayında mücadele veriyor. Müvekkilinin cinayeti işlemediğine emin ama bir noktadan sonra şüphe etmeye başlıyor.

‘İki Şafak Arasında’ filminde Uşak’ta bir fabrikada yaşanan kaza sonrası ölen işçinin ailesiyle fabrika sahipleri arasındaki ilişkiden adalete yaklaşımı sorgulayan yönetmen Selman Nacar ‘Tereddüt Çizgisi’nde yine Uşak’ı mesken tutuyor. Bu sefer adelet sarayının koridorlarında ne kadar adil olabiliyoruz diye soruyor. Ki ba adalet sarayının tavanının çökmesi zaten pek çok şeyin metaforu.

Venedik Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan, Türkiye’de ilk gösterimi geçen hafta biten 43. İstanbul Film Festivali’nde yapılan ve En İyi Yönetmen, En İyi Kadın Oyuncu (Tülin Özen) ve FIPRESCİ ödüllerini kazanan film yılın öne çıkan yerli yapımlarından. Tülin Özen’in performansıyla filmi sırtladığı yapım, adaletsizliğin inceden inceye içimize nasıl sızdığının da bir resmi! Kaçırmayın derim.


KAMERA 6 ŞUBAT’IN HATAY’INDA

ŞAHSİ MESELEMİZ MERKEZ ÜSSÜ HATAY

Yalan değil Hatay 6 Şubat depremleri sonrasında kaderine terk edildi. Depremin birinci yıldönümünde bile hala enkaz bir şehirdi. Yönetmen Gürsel Ateş’in de dikkat çekmeye çalıştığı bu gerçek. Bülent Durgun, İskender Bağcılar, Emre Özmen, Cezmi Baskın, Suzan Aksoy’un rol aldığı film bu gerçeği öğretmen Baran’ın hikayesi üzerinden anlatıyor.

Öğretmen olan Erzurumlu Baran’ın ataması Hatay’a yapılır. Yaşadığı yerden ayrılıp, mesleği için Hatay’a yerleşen Baran, yıllar içerisinde Hatay’da evlenir. Baran, evliliklerinin yıldönümü olan 6 Şubat’taki depremde Hatay’da  hayatını kaybeder. Oğlunu kaybetmenin acısını yaşayan Baran’ın babası, Atatürk’ün ‘şahsi meselemiz’ dediği Hatay’ı terk etmez…


BU BİZİM HAFIZAMIZ

VAZGEÇME

Haftanın bir diğer Türk filmi ama Cezmi Baskın yine karşımızda. Baskın bu sefer yaşadığı travma nedeniyle hafızasını kaybetmiş bir hastaya yardımcı olmaya çalışan doktor rolünde. Mustafa Kemal Kara’nın yönettiği filmin ana karakterleri depremde yaşadıkları nedeniyle bildiklerini unutan Neslihan ve ona her ne olursa olsun yardımcı olmaya çalışan kocası Kerem. Lakin Kerem doktorlara güvenmez ama kendisi de pek makbul biri değildir. Ama herkes Neslihan için uğraşır.


KARTLAR YANLIŞ MI DAĞITILDI

TAROT

Spenser Cohen, Anna Halberg ikilisinin yönettiği Harriet Slater, Jacob Batalon, Alana Boden’ın oynadığı film, bir gurup gencin lanetli bir desteden tarot falı bakmaya çalışmaları sonrası başlarına geleni anlatıyor. Filmin konusu bile ne kadar filmin ne kadar klişe olduğunu ortaya koyuyor. Şöyle düşünün iyi bir prodüksiyona sahip yerli korku gerilim filmlerimizin tipik bir örneği gibi… İlginiz ve bu tür filmlere toleransınız varsa fragman burada…


SAKALLI BEBEK ASPAGASINDAN İLHAMLA

SOBE: SAKALLI BEBEK

Tan gazetesinin ‘Sakallı bebek’ asparagas haberinin günün birinde bir filme ilham vereceğini ne yalan söyleyeyim hiç düşünmemiştim. Ama yönetmen Mustafa Miraç Kaya düşünmüş. Filmimiz genç Saadet’in geçmişiyle yüzleşmek için çıktığı gerilim dolu bir yolculuğun hikayesini anlatıyor. Bu yolculukta da paralel bir evren içerisinde sıkışıp kalacak Saadet. Türün meraklıları var, onlardan biriyseniz buyurun sinemaya.


BU KASABA YABANCILARI SEVMEZ

GRABUNA

Arkeologlar sinemamıza pek uğramaz. Ama yönetmen Tolga Savu bir arkeologun hikayesini anlatarak bir istisna yapıyor. Arkeolog Önder’in tayini Ankara’dan Edirne’nin Keşan’a çıkar. Buradaki müzede çalışarak hayatına yeni bir başlangıç yapmak ister. Ama atandığı yerde yabancılar pek sevilmez. Öykü Gürman, Hakan Akgün, Kaan Yılmaz, Bahtiyar Engin’in rol aldığı filmin hikayesi kağıt üzerinde iyi duruyor ama sineması derseniz fragman burada efendim bir bakın fikir verecektir.


ÇOCUKLAR İÇİN BİR UYARLAMA

ÇOCUK KALBİ

Edmondo de Amicis’in klasik kitabı ‘Çocuk Kalbi’nin aynı adla sinemaya uyarlanması… Sinan Biçici’nin yönettiği filmde İlker Aksum, Alihan Türkdemir, Eser Eyüboğlu, Deniz Oral gibi oyuncular rol alıyor. Hikayemiz kahramanı Emre ve arkadaşları. Emre babasının işlerinin kötü gitmesi nedeniyle taşınmak, arkadaşlarını ve okulunu kaybetmek zorunda kalacaktır. Ama arkadaşları buna izin vermez.


KAHRAMANLIK ZAMANI

KÜÇÜK PRENS KARLAR ÜLKESİ  / The Swiss Adventure

Haftanın iki animasyonundan öne çıkanı ‘Küçük Prens Karlar Ülkesi’nde. Yönetmen Boris Chertkov. Hayal gücü güçlü maceracı bir çocuğun gerçek bir kahramana dönüşmesinin öyküsü film. Kahramanımız Grisha, zorunlu bir yolculuğa çıkarılır ve yolu İsviçre Alplerine düşer.


BUNLAR DA VAR