Metallica, Iron Maiden, Judas Priest, Lynyrd Skynyrd ve Dream Theater. Hepsi onlardan etkilendi. İngiliz rock efsanesi Wishbone Ash, yarın akşam AKM'de müzikseverlerle buluşuyor. Öncesinde de grubun solisti Andy Powell sorularımızı yanıtladı.

Melodik ve enerjik. Onların sesini tanımlamak için kullanılacak iki kelime bu olsa gerek. 1969 yılında Martin Turner, Andy Powell ve Steve Upton tarafından kurulan Wishbone Ash, o tarihten bu yana müzikal yolculuğunu sürdürüyor. 1970’lerde altın çağını yaşayan ve kendisinden sonra gelen pek çok grubu etkileyen İngiliz topluluk 1980’li yıllarda da çalışmalarını sürdürdü.

Metallica, Thin Lizzy, Judas Priest, Iron Maiden, Lynyrd Skynyrd ve Dream Theater gibi toplulukları etkileyen Wishbone Ash, 1990 ve 2000’lerde de klasik seslerini koruyarak çalışmalarını bugünlere kadar taşımayı başardı. Bugüne kadar 25 stüdyo albüm, 11 d konser albümü yayınlayan topluluk üretkenliğinden hiçbir şey kaybetmedi. Grup son olarak 2021’de ‘From California to Kawasaki’ adını taşıyan albümlerini yayınlamıştı. Geçen yıl başkent Ankara’daki CSO Ada Ankara’da sahne alan İngiliz topluluğun bu seferki rotası İstanbul. Yarın akşam AKM’de konser verecek grubun solisti Andy Powell ile konser öncesi konuşma fırsatı bulduk.

‘Geleneksel Türk müziği dinliyoruz’

-Bir yıl aradan sonra Türkiye’ye geri döndünüz. Bu seferki rotanız İstanbul. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

Ben ve grup şu anda harika hissediyoruz. Yol tecrübemiz var, zaten bu yıl çok fazla turne yaptık. Türkiye bizim için çok şey ifade ediyor. Çünkü diğer yerlerden farklı. Buranın tarihini hissediyor ve görüyorsunuz. İstanbul doğu ile batı arasında gerçek bir kavşak noktası. Pek çok kültürden etkilenmiş. Türkiye’de sahne aldığımızda insanların tutkusu her zaman kendini gösteriyor. Bir keresinde pek çok geleneksel Türk müziği dinledik ve oğlum da yanımdaydı. Kendisi harika bir perküsyoncu ve müziği bu açıdan çok ilham verici buldu. Tıpkı benim gibi. Gösterimizde yeni ve eski müzikler yer alacak. Argus’un klasik materyallerinin yanı sıra bazı enstrümanlar ve umarım birkaç sürpriz de olacak.

-Rock tarihi siz olmadan yazılamaz. Öte yandan şarkılarınızda özellikle Ortaçağ temalarını kullanmayı seviyorsunuz. Tarihle ilişkiniz nasıl?

İlkokuldayken tarihten pek hoşlanmazdım ama bugünlerde ona bayılıyorum. Benim yaşımda, zaman içinde bir yüzyılı kolayca gözümde canlandırabiliyorum ve bu yüzden… Amerikan Devrimi ya da İngiltere’de Tudorlar’ın hükümdarlığı gibi bir şey artık çok uzun zaman önceymiş gibi gelmiyor.

‘Eskiden daha az ticari kısıtlamalar vardı’

-Geriye dönüp baktığımızda, albümlerinizle birçok rock grubuna ilham verdiniz ve kariyerlerini şekillendirdiniz. Bu noktada özellikle rock müziğin gidişatı hakkında neler söylersiniz?

Benim için rock müziğin şu anki yönü, her şeyin belirli trendlere ve türlere hapsedilmesi gereken bir dönem. Bu oldukça kısıtlayıcı. Oysa eskiden gruplar daha eklektik ve daha belirsizdi. Daha az ticari kısıtlamaları vardı. Daha geniş bir müzikal spektrumları vardı. Elbette bazı fikirler ve gruplar öne çıkmaya devam ediyor ve bu umut verici.

-Peki sizce teknoloji ve müziğe daha kolay erişim müziği nasıl etkiledi?

Bugünlerde hayal gücünüzün istediği her şeyi elde edebilirsiniz. Ancak teknolojinin akıllıca kullanımı sanatçının gerçek sorumluluğudur. Teknoloji bir şeyler verebilir ve aynı zamanda eksiltebilir ve dahası sizi her türlü çıkmaz sokağa götürebilir. Son derece dikkat dağıtıcı olabilir. Rock organiktir, bu yüzden bir noktada bir odada terleyen ve müziği ortaya çıkarmak için mücadele eden dört adama ihtiyacınız vardır. Öte yandan, bazı zahmetli teknikler teknoloji sayesinde daha kolay hale geliyor.

-Rock grupları hala doğru düzgün konser verebilen ve salonları doldurabilen müzikal topluluklar. Belli ki bir bağlılık var. Bunu neye bağlıyorsunuz?

Bedelini ödemek, zaman ayırmak, dinleyicinin güveni, hayran topluluğu oluşturmak ve yaptığımız işe duyduğumuz tutkunun ateşini söndürmemek. Seyirciler bunun farkında ve her şeyi destekliyor.

-Geçtiğimiz yıl ‘Argus‘ albümünüzün 50. yıl kutlamaları için Türkiye’ye geldiniz. Bu albüm için bir parantez açmak gerekiyor. Bu albümü kariyerinizde ve rock tarihinde nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Tek kelimeyle benzersiz! Bu albümle hem müzikal yönümüz hem de sound ve tarzımız açısından gelecek için mavi baskıyı oluşturduk. Bir gitar grubu olan C için gerçekten yaratıcı bir albümdü. Bir konsept albüm olma özelliği taşıyordu.

-2021 yılında ‘From California to Kawasaki‘ adlı stüdyo albümünüzü yayınladınız. Ufukta yeni bir proje var mı?

Bu yaz bazı yeni şarkıları kaydetmeye başlayabiliriz.

Chris Botti konser öncesi 10Haber’e konuştu: İstanbul’da çalmayı özellikle istedim