ABD'li çoksatan yazar Sam Horn'un 'Bıçak Sırtında Diyaloglar' kitabı Boyner Yayınları'ndan çıktı. Etkili iletişimin nasıl olması gerektiği konusundaki çalışmalarıyla da tanınan Horn'la Türkçeye çevrilen kitabı hakkında konuştuk.

Bir süre önce Boyner Yayınları’ndan bir kitap okurla buluştu. İletişimin hem çok arttığı hem de yüzeyselleştiği bu çağda yayınlanan kitabın adı da dikkat çekiciydi. ABD’li çoksatan yazar Sam Horn’un kitabı ‘Bıçak Sırtında Diyaloglar’ insanı diğer canlılardan ayırt eden sözlü iletişim yeteneğini nasıl kullanması gerektiğine dair rehber niteliğinde bir kitap kaleme almış ve Sema Utkueri’nin çevirisiyle Türkçeye kazandırılmış. İçine kapalı biri ya da kesin inançlı biriyle nasıl konuşabiliriz? İnsanlara kendimizi en doğru şekilde nasıl anlatabiliriz? Bunun gibi çağın pek çok iletişim sorununa parmak basan kitabın yazarı 10Haber’in sorularını yanıtladı.

Dijital dünyadaki gelişmelerin gelecekte iletişimi tehdit edebileceğini söyleyen Sam Horn karşılıklı etkileşimin yolunun anlayış ve birbirini dinlemeden geçtiğini hatırlatıyor. ‘Tongue Fu: Sözlü Savaş Sanatı’, ’30 Adımda Özgüven’ ve ‘İletişim Altın Kuralları’ gibi kitapları Türkçeye çevrilen yazar iletişim kurmanın pratik yollarını da 10Haber’ anlattı.

-İnsanlar belki de tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar çok insanla iletişim halinde. Bu kadar çok insanla iletişim kurmak ve konuşmak normal mi?
Eskiden olduğundan daha fazla insanla mı konuşuyoruz? Evet. Eskiden hayatımızda bir “boşluk” vardı. İşten eve dönerdik ve bu zaman ailemize, ev işlerimize, eğlenceye, hobilere, spora, toplumsal faaliyetlere ayrılırdı. Artık öyle değil. Her zaman çevrimiçi durumdayız. Müşteriler ve yöneticiler acil talepler için bize e-posta gönderebiliyor. Sosyal medyada geziniyor ve mesajlar aracılığıyla arkadaşlarımızla sürekli iletişim halindeyiz. Yani eskiden olduğundan çok daha fazla insanla “temas halindeyiz”. Bu da sürekli bir “yanıt verme yükü” ve “geride kaldım, yetişemiyorum” hissi yaratıyor ki bu da stresli bir durum.

-Peki tam bu noktada bu kitabı yazma fikri nasıl oluştu?
Kitabı neden yazdım? Okulda matematik, fen, tarih öğreniyoruz. Zorlayıcı, hassas durumlarla nasıl başa çıkacağımız öğretilmiyor. Sonuç olarak, genellikle dilimizin ucuna geleni söyleriz ve istemeden insanların duygularını incitir veya daha da fazla çatışma yaratırız. Bu kitabı, insanların ne söyleyeceklerini bilemedikleri durumlarda ne söyleyeceklerine dair bir rehbere sahip olmaları için yazdım – böylece pişmanlıkları, kızgınlıkları ve “keşke söyleseydim” sendromunu önleyebilirler.

-Kitabınız yazarlardan ve düşünürlerden pek çok övgü aldı. Peki ya sokakta yürürken karşılaştığınız okurlarınız; onlar kitabınız hakkında neler söylüyor?

Sokakta karşılaştığım okurlar bu kadar gerçekçi bir kitap yazdığım için bana teşekkür ediyor. “Bu daha dün benim başıma geldi!” ya da ‘Artık ergenlik çağındaki çocuğumla nasıl konuşacağımı biliyorum!’ ya da ‘Kişisel ve profesyonel örnekler paylaştığın için teşekkürler.’ diyorlar. Örneğin bir adam bana “problem” kelimesini kullanma alışkanlığının bu kadar çok probleme neden olduğunu hiç fark etmediğini söyledi. Biri “Konuşabilir miyiz” dediğinde “Elbette, sorun nedir” diyordu ve gönderdiği mesajın, onunla konuşmak için tek nedenin bir şeylerin yanlış olması olduğunu fark etmemişti. Artık “Tabii, aklınızda ne var” diyor, böylece insanlar ona sadece sorunlar değil, iyi haberler ve ilerleme raporları da veriyor.

Sam Horn: ‘İletişimlerimizde insanlığı korumamız gerek’

-Günümüzde herkes konuşmayı tercih ediyor. Dinlemek eski bir erdem gibi görünüyor. Bu noktada kitapta bir bölümle karşılaşıyorum: ‘Sizi dinlemeyenlerle nasıl iletişim kurarsınız’ Bunu yapmanın en pratik yolu nedir?

Sizi dinlemek istemeyen kişilerle iletişim kurmanın en pratik yolu “Meşgul olduğunuzu biliyorum, iki dakikanızı alabilir miyim” diye başlamaktır. Ya da “İşinizin başınızdan aşkın olduğunu biliyorum, kısa bir soru sorabilir miyim” ya da “Düşündüğünüzü tahmin ediyorum… ” Sonra da itirazlarınızı belirtirsiniz. Çünkü itirazlarınızı önce dillendirmezseniz sizi dinlemeyecekler. Bunun neden kötü bir fikir olduğunu anlatmak için konuşmayı kesmenizi bekleyecekler.

-Gelecekte yüz yüze iletişimin azalacağına dair tahminler var. Bu iletişimi öldürecek mi?

Çevrimiçi veya uzaktan etkileşimler ve yüz yüze etkileşimlerin azalması iletişimi öldürecek mi? Eğer bunu önlemek için hiçbir şey yapmazsak öldürecek. İletişimlerimizde insanlığı korumamız gerektiğini hatırlatmak. Sıcak kelimeler kullanmak, saygılı konuşmak, söylediklerimizin etkisini düşünmek. Sözlerimizin etkisine karşı rahat, umursamaz veya duyarsız olmamalı. Onları dikkatli, bilinçli ve şefkatli bir şekilde kullanmalıyız.

-Türkiye bir Akdeniz ülkesi. Duygularını çabuk yansıtan insanlarız. Avantajları olduğu gibi dezavantajları da var. Sıcak ve soğuk iklim insanlarını karşılaştırdığınızda, iletişim açısından herhangi biri için bir avantaj var mı?

Çok haklısınız, duygularımızı o anda rahatça ifade etmenin avantajları var. Bu, “sessizlik içinde acı çekmekten” ve gerçekte nasıl hissettiğimizi asla ifade etmemekten ya da zor konuşmalar yapmaktan veya tartışmalı konuları tartışmaktan korkmaktan daha iyi. Aklımızdan ve kalbimizden geçenleri ağzımızdan kaçırırsak bunun dezavantajları da olabilir.

Antalya’da elektronik resital: Monolink’ten Akdeniz kıyısında unutulmaz performans