Müzik Radarı bu haftaya daha sakin, daha melodik ve belki de biraz daha melankolik bir başlangıç yapmayı teklif ediyor. Bunda muhtemelen sonbaharın hem ruh hem de bedene yüklediği duygu hallerinin etkisi vardır. Zaten yazıya konu edindiğimiz şarkı ve albümler tam da bu duygu hallerini besleyecek türden. O halde hazırsanız bu melankolik yolculuğa Max Richter’in yeni albümüyle başlayalım.
Max Richter’den bir manzara albümü
Max Richter özellikle son 10 yıl baz alındığında çağdaş klasik müziğin en üretken ve en trend belirleyici isimlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. ‘Leftovers’ ve ‘Taboo’ gibi çok izlenen dizilere yaptığı müziklerle güçlendirdiği bestecilik yönüne klasik eserlere yaptığı yeni yorumlarla da büyük bir meydan okuma gerçekleştirdi. 2002 çıkışlı ilk albümü ‘Memoryhouse’ ile küçük bir çevrede ses getiren ancak sonrasında adım adım kendisini zirveye taşıyacak çalışmalara imza atmayı sürdüren Alman besteci bu istikrarlı gelişimiyle de dikkat çekti. Bu istikrarın en yeni halkası da son albümü ‘In a Landscape’.
Müzisyenden ilk albümlerine bir selam
‘In a Landscape’ çıkalı aslında tam bir ay oldu. 6 Eylül’de yayınlanan albüm hakkında bir şeyler yazmayı tabiri caizse demlenmesi için ekim ayına bırakmıştım. Sonbahar yağmurlarının başladığı bir gecede tekrardan dinlemeye başladığım albüm Max Richter’in o minimal ve buna rağmen zengin melodik bestelerinin bir devamı niteliğinde. Hatta ilk albümlerinin de bir yansıması. Piyanonun başrolde olduğu bu iki cdlik ya da plaklık albümde yaylılar da varlığını güçlü bir şekilde hissettiriyor. Daha önce Universal Music’e bağlı Deutsche Grammophone etiketiyle albümleri yayınlanan müzisyenin ‘In a Landscape’ adlı bu son çalışması yine aynı plak şirketinin bir alt koluğu olan Decca Records’tan çıktı.
18 şarkıdan oluşan ‘In a Landscape’ albümünün toplam süresi 76 dakika. Şarkıların bir bölümü aslında sadece bir sonraki parçaya geçiş özelliği taşıyor. Bir dakikayı bile bulmayan bu başlangıç, geçiş ya da sonuç parçaları çağdaş klasikçiler pek seviyor. Bir ayın sonunda albümün dikkat çekici bir ilgi gördüğünü söylemek mümkün. Albümde yüz binlik dinleme sayısının altında kalan şarkı yok.
Max Richter en çok İstanbul’da dinleniyor
Hazır rakamlara değinmişken Spotify verilerine göre Max Richter’in dünyada en çok dinlendiği beş kentten birinin İstanbul olduğunu hatırlatalım. Diğerleri de Londra, Paris, Sydney ve Berlin. Bilin bakalım bu kentlerden hangisinde müzisyen hiç konser vermedi? Cevabı ne yazık ki İstanbul. Daha önce gerçekleşmesi bir konseri terör saldırısı nedeniyle iptal olan müzisyeni çok da uzak olmayan bir gelecekte İstanbul’da dinleme ümidiyle son olarak albümde mutlaka dinlemeniz gereken parçalara geçiyorum. ‘And Some Will Fall’, ‘The Poetry of Earth’ ve ‘Late and Soon’ hem zengin melodik yapısı hem de melankolik yönüyle sonbahar listelerinizde üst sıralarda yer almayı hak ediyor.
Ludovico Einaudi’den sonbaharda tekli, kışta ise bir yaz albümü
Geçen ay İstanbul’da üst üste iki konser veren Ludovico Einaudi müzikal üretimine devam eden çağdaş klasikçilerden bir diğeri. Her ne kadar kendisi bu tip tanımlamalara biraz mesafeli olsa da dünya onu böyle adlandırmayı seviyor. Haksız da sayılmazlar. Son olarak ‘In a Time Lapse’ albümü için yaptığı yeni bir düzenlemeyi dinleyiciyle buluşturan hatta Harbiye’deki konserinde de bu albüme odaklanan Einaudi, internet sitesine üye olan takipçilerine gönderdiği bir e-mail ile yeni albümünü müjdeledi. Birkaç gün önce attığı bu e-mail aracılığıyla yeni albümünün ilk teklisini de duyuran müzisyen yine doğa ve hayat temalarıyla dinleyicinin karşısında.
31 Ocak 2025’te yayınlayacağı ve tamamı yeni şarkılardan oluşan albümü ‘The Summar Portraits’ öncesi Ludovico Einaudi, ‘Rose Bay’ adını taşıyan ilk teklisini geçen hafta dinleyiciyle buluşturdu. Ambiyans müziği öüelerinin dikkat çektiği şarkı, ufuktaki albüme dair de detaylar sunuyor. Belli ki İtalyan müzisyen yeni arayışlar içinde. 13 şarkıdan oluşacağını duyurduğu albümündeki diğer parçaların isimleri Spotify sayfasında yazılı olsa da şu an için dinlemeye kapalı. Gizem ve heyecanı artırmak için güzel bir yöntem doğrusu.
Ceyda Atay’dan bir ilk albüm hikâyesi
Bu melankolik seçimlerden sonra daha pop ve alternatif işlere birlikte göz atalım. İlk bahsedeceğimiz isim Ceyda Atay. Genç müzisyen, ‘Dün’ adını taşıyan ilk stüdyo albümünü yayınladı. Albümdeki tüm şarkııların söz ve müziğinde imzası olan Atay, akustik gitar, elektro gitar ve vurmalı çalgıları da kendisi çalmış. İTÜ MİAM Müzik İleri Araştırmalar Merkezi’nde yüksek lisansını tamamlayan 35 yaşındaki müzisyen dokuz şarkıdan oluşan albümü için “Bir gün kendi müziğimi yapabilmek en büyük hayalimdi, devamı da gelecek” diyor.
2000’lerde alternatif müziğin patlama yaptığı dönem müziğin eriştiği seviyeyi hatırlatan müzikler sözleriyle de dikkat çekiyor. Günümüz insanının sorunları ve yaşantısından izler taşıyan şarkı sözleri müziği tamamlayan unsur konumunda.
bodes’ten ‘Yarını Yok’
Müzik Radarı’na bu hafta için takılan son isim bodes. 2021 yılından beri, vokal ve gitarda Sarper Sonbay, tuşlularda Volkan Kanbur, bass gitarda Mert Gündüz ve davulda Emre Elibol ile yola devam eden grup yeni teklileri ‘Yarını Yok’u yayınladı. Pandemi sürecinde bir araya gelen topluluk ilk teklilerini de o zorlu günlerin sonlarında, yani 2022’de yayınlamıştı.
2024 yılında ‘Her Şeyden Beter’, ‘Bile Bile’ ve ‘Beni Durdur’ adını taşıyan oluşturdukları kendilerine has rock seslerine ‘Yarını Yok’ ile bir yenisini daha ekliyor. Ankara çıkışlı grup, son dönemde pek de rastlamadığımız enerjik müziklerle rock dünyasına yeni bir nefes de vadediyor.