Tüm zamanların en iyi filmlerinden bir olarak kabul edilen Orson Welles'in 'Yuttaş Kane' filminin tek Oscar'ının başına gelenler Oscar'lık filmleri aratmıyor. Oscar heykelciği önce kayboldu, sonra yenisi yapıldı. İkisi de satışa çıktı. Satışlar davalara konu oldu...

Orson Welles’in 1941 yapımı ‘Yurttaş Kane’ filmi, sinema tarihinin tartışılmaz en önemli eserlerinden biri. ABD Ulusal Film Arşivi’nde koruma altında olan başyapıt 1942’deki Akademi’den En İyi Senaryo dalında Oscar kazanmıştı. Kült yapımın senaryosunda Herman Mankiewicz’ ile Welles’in imzası vardı. Film o yıl En İyi Yönetmen, En İyi Erkek Oyuncu ve En İyi Film dalları başta olmak üzere toplam dokuz dalda Oscar’a adaydı.

Sinema tarihi açısından baktığımızda Orson Welles’in başrolünde medya devi Charles Foster Kane’ni canlandırdığı yapım, dönemi için oldukça yenilikçi çekim açılarıyla da çığır açmıştı. Aradan geçen 82 yılın ardından film sinematografisiyle değil ama Oscar heykelciğiyle yeniden gündemde.

Orson Welles, En İyi Senaryo Ödülü’nü kazanmıştı.

1942 yılında gerçekleşen Akademi Ödül Töreni’ne Orson Welles katılmamıştı. En İyi Senaryo Oscar heykelciği de daha sonrasında kendisine takdim edilmişti. Ancak ne var ki insanların hayaliyle yatıp kalktığı bu heykel usta yönetmenin pek de umurunda olmayacak ki zaman içerisinde kaybolacaktı. 1985 yılında Los Angeles’ta hayata veda eden sinemanın büyük ustasının kızı, babasından kalan evi toparlarken Oscar heykelini bulamadı.

Babasına ait Oscar heykelini bir türlü bulamayan Beatrice Welles, Akademi’ye başvurarak yenisini talep etti. Büyük ustanın hatırına da Akademi bu isteği kabul etti. Eşine pek rastlanmayan bu uygulama sonrası 1942 yılına ait En İyi Senaryo Ödülü Oscar’ı bir kez daha Orson Welles adına kızı Beatrice’e takdim edildi. Modern sinema dilinin ortaya çıkmasında büyük katkı sunan bir isim için elbette bazı kurallar esnetilebilirdi.

Oscar heykeli Orson Welles’in kızı Beatrice verilirken 1950’den bu yana adet olduğu üzere de bir ibraname imzalatıldı. Buna göre heykel sadece Akademi’ye o da 1 dolar karşılığında satılabilecekti. Daha açık bir ifadeyle heykelin satışı kesinlikle yasaktı. Bu, Oscar heykellerinin ve Akademi’nin prestiji için mutlaka uyulması gereken bir kuraldı. Ancak insanlık tarihinde defalarca örneği görüldüğü üzere kurallar yine çiğnenecekti. Şimdi hikâyenin biraz daha karmaşık kısmı başlıyor.

Tek Oscar iki heykel

1994 yılında bir şekilde kayıp orijinal Oscar’ı Londra’daki Sothebys’de açık artırmaya çıkarıldı. Bunun izi, Orson Welles’in 1974 yapımı tamamlanmamış filmi ‘The Other Side of the Wind’de çalışan ve yönetmenin mali sıkıntı içindeki projesinin ödemesi için kendisine verdiğini iddia eden görüntü yönetmeni Gary Graver’a kadar sürüldü. Daha sonra bunu bir şirkete 50 bin dolara satar. Heykelin yeni sahibi olan şirket de Oscar heykelini Sotheby’s’de 250 bin  dolar rezervle açık artırmaya çıkarır. Ancak müzayede evi, satış öncesi durumdan yönetmenin yasal vârisi olan kızı Beatrice’i bilgilendirir. Bunun üzerine de Beatrice, orijinal heykelin sahibi olan şirkete dava açar ve doğal olarak da davayı kazanır. Artık Beatrice’in elinde iki heykel vardır.

İki heykelli Beatrice, 1942’de babası Orson Welles’in kazandığı heykeli korurken kendisine 1988’de hatır gönülle verilen heykeli iade etmeye yanaşmaz. Akademi’nin Beatrice aleyhine açtığı davada mahkeme yönetmenin kızını haklı bulur. Bunun üzerine de Beatrice elindeki ikinci Oscar heykelini satmak için bir müzayede eviyle anlaşır. 2011 yılında, Nate D. Sanders müzayede evi, bilinmeyen bir alıcıya bu ikinci Oscar heykelini tam 871.542 dolara satar. Bu olaydan bir yıl sonra da aslında filmin senaristi olan Herman Mankiewicz’e ait olması gereken orijinal heykel de satışa çıkarılır.

Şimdi bu heykelin nasıl satışa çıkarıldığı araştırılıyor. Yedek Oscar olarak da nitelendirebileceğimiz 1988 yapımı heykelin Beatrice’te kalması yönündeki karar, onun satışına müsaade eden bir madde barındırmıyordu. Heykel şu anda yaklaşık bir milyon dolarlık bir bedelle yeni sahibine satılmış durumda. Akademi’nin yasak olmasına rağmen gerçekleşen bu satış sonrası nasıl bir yol izleyeceği ise merak konusu.

‘Oppenheimer’ ve ‘Barbie’ çekişmesi müziğe de yansıdı