Atmosferi şık, personeli donanımlı, porsiyonları adı gibi "çok çok" olmasa da leziz... Modern Thai mutfağının iyi örneklerinden 'Çok Çok Pera'da bunların hepsini deneyimleyebilirsiniz, tabii şehrin en iyi barlarından 'Ernest'le vedalaşabilirseniz.

Yoldan geldiğimiz bir akşam ben şort sweatshirt, eşim eşofman. Çok aç değiliz halbuki, hafif de güneş çarpmış canım Bozcaada sahilinde; öyle miskin bir haller… Ama nasıl olduysa bir anda bulduk kendimizi ‘Çok Çok Pera’da.

Çok uzun zaman olmadı aslında burası açılalı, uzun yıllardır Taksim’de hizmet veren ‘Çok Çok Thai’ ve ardından açılan ‘Az Çok Thai’den sonraki üçüncü mekanı işletmenin. Ben de açıldığı günden beri hevesle takip ediyordum. Uzak Doğu mutfağına olan merakım kendi restoranımın menüsünü ve hatta evimin sofrasındaki yemekleri bile sıkça etkisi altına almıştır. Burası da o açıdan kendi tabirleriyle ‘modern Thai’ diye adlandırdıkları menüleri ve şık tasarımıyla bende aynı merakı uyandırmıştı. Ancak yoldan geçerken üst baş düşünmeden girmeyi hiç planlamıyordum.

Mekan, Taksim Pera’da bulunan bir zamanlar Amerikan Konsolosluğu olarak da hizmet vermiş tarihi postane binasının bir köşesine kurulmuş. Girişte sizi yöresel kıyafetlerle Tayland’lı olduğunu düşündüğüm son derece güler yüzlü bir genç hanım karşılıyor. Öncelikle bara buyur ediyorlar, tabii ki tercihen direkt olarak yemek salonuna da geçilebilir ama şiddetli tavsiyemdir barı es geçmeyin.

Çok Çok Pera’da Ernest Bar’ı es geçmeyin

Ernest’s Bar, adını Ernest Hemingway’den alıyor. Bunun hikayesini hafif geçmek istemiyorum, ileride küçük bir röportajla barın yaratıcısı Master Mixolojist Fatih Akerdem Beyefendi’nin ağzından size aktarmak isterim.

Fatih bey müthiş kibar ve ilgili ev sahipliğiyle, üstümüzün başımızın paspallığına bile aldırmadan bizlere süper kompleks ve lezzetli kokteyllerinin ve barın hikayelerini anlatarak başladı bizi ağırlamaya. Oldukça tatminkar sayıdaki çeşitleriyle kokteyl menüsünü inceleyip ister klasik ister Fatih bey ve genç ekibinin yarattığı leziz içkilerden isterseniz de zevkinize göre hazırladıkları kokteyllerden siparişini vermeniz bu keyifli ortamda yapılması gereken ilk şey.

O andan itibaren samimi bir sohbet zaten kendiliğinden geliyor. Hele bir de yeme içme işleriyle biraz alakalı iseniz ve içtiğiniz içkilere hakimseniz geceyi burada bitirebilirsiniz aman dikkat. Ernest, birkaç bistro masalı küçük samimi bir bar. Gelen misafirlerin çoğu yabancı, bu enteresan geldi ilk başta ama hoşuma da gitti açıkçası; bu kaliteli ambiyans ve leziz içkiler ile bir de yabancı misafirlerle hoş sohbet ortamı sanki yurt dışında hissettirdi kendimizi.

Çok Çok Pera yüksek tavanlı ve şık, menü bir fine dining restorandan bekleneceği gibi sade ve kısa

Aklımız içkilerde kalsa da yol yorgunu zorlamayalım kendimizi diye yemeğe geçmeye karar verdik. Kapalı kapılı ayrı bir salona buyur edildik. Son derece şık, bol mobilyalı yüksel tavanlı bir salonda masamıza oturduk ve yine etnik kökenli bir kadın garson tarafından hoş karşılandık. İngilizce konuşan bir servis personeliydi kendisi ama Türkçe olarak da siparişlerinizi veya derdinizi anlatmanızda bir mani yok, son derece iyi eğitilmişler orası kesin.

Menu, bir ‘fine dining’ restorandan beklenebileceği gibi sade ve az sayıda yemek içeriyor. Soğuk ve sıcak başlangıçlar, salata, ana yemekler ve tatlı olarak 5 bölüme ayrılmış.

Acı, ekşi ve tatlı yemeklerle rakılı kokteyller çok uyumlu

Biz menümüzü incelerken Fatih bey bizi burada da ziyaret etti ve yemek eşlikçisi içkilerimiz için öneriler verdi. Rakı ile özenle çalışılmış bir kokteyl menüsü var, sadece bir iki çeşitten bahsetmiyorum bir sayfa dolusu rakılı kokteyl tasarlamışlar. Fatih bey acı, ekşi, tatlı notları bolca içeren bu menü ile özellikle anasonun çok iyi uyum sağladığını ve rakılı kokteylleri tavsiye ettiğini söyledi. Eşim böyle bir kokteyl seçimi yaptı ben ise soğuk bir roze şarap ile devam ettim.

Siparişlerimizi verirken çok aç olmadığımızdan paylaşımlı yemek istedik, iki başlangıç, bir salata ve bir ana yemek seçimi yaptık. A la carte seçenekleri yanı sıra bir de tadım menüsü var aslında. Aç olsam bunu tercih edebilirdim, yedi çeşit yemek ile sunuluyormuş.

Başlangıçtan önce bir ‘amuse bouche’, ağız tatlandırıcı, ikramı geldi. Tek lokmalık, oldukça acı ama dengeli lezzetli bir sos üzerinde bir adet ince panelenmiş kızarmış midye.

Porsiyonlar biraz küçük, sunum sade ve şık

Başlangıçlarımız uzun marine edilmiş satay kuzu şiş ‘Grilled lamb satay’ ve ‘Karidesli prawn & kaffir lime’ geldi. İlk dikkatimi çeken porsiyonların beklediğimden küçük olmasıydı. Sunumları sade ama şıktı. Tabaklar özel tasarım mıdır bilmiyorum ama zarifti. Salata için tavsiyelerine uyduk ve ‘Papaya salatası’ seçtik. Taze, henüz tatlanmamış papayadan yapılmış bol ekşili çok ince kıyım, neredeyse incecik rende kıvamında bir sunumdu.

Ana yemekte geleneksel bir yemekten şaşmadık, ‘Pad Thai Prawn’; karidesli pirinç noodle tercih ettik. Bunun porsiyonu yeterli ve doyurucuydu diyebilirim. Yanında servis edilen acı chili biber ve bir doku yaratan kırılmış yer fıstığı yemekle uyumluydu.

Ben tatlıcı değilimdir neredeyse hiç yemem, eşim sever ama bu sefer o da pas geçti o yüzden buna yorum yapamıyorum.

Tadım notları: Vegan seçenekler var

‘Grilled Lamb Satay’ son derece lezzetli, satay sos gayet uyumlu, ağızda eriyen bir lokma diyebilirim. Ama gerçekten bir lokma.

‘Prawn & Kaffir Lime’ lezzetli, kaffir lime yapraklarının verdiği ferahlık ile iyi bir kombin.

‘Papaya Salad’ bana evde sık sık yaptığım ince kıyım mandalina soslu alabaş turp salatası tadını hatırlattı. Açıkçası papaya deyince olgun papaya tadı bekliyordum ve biraz daha kompleks bir lezzet ama şu bir gerçek ki baharatlı bir ana yemek yanında süper uyumlu ferah bir salata seçimi olur.

‘Pad Thai Prawn’ bir noodle olarak lezzetli, eğer rice noodle (pirinç eriştesi) seviyorsanız… Thai mutfağında en çok kullanılan çeşit budur. Ama bir dahaki seferde tercihim net başka bir ana yemek olacaktır çünkü memnun etse de bu ambiyansa ve bu fiyatlara biraz daha şaşırmayı, özel bir lezzet deneyimlemeyi tercih ederim.

Eklemem gereken önemli bir nokta var. Örneğin Pad Thai istiyorsunuz ama karides yemek istemiyorsunuz, size etli, tavuklu hatta vejetaryen olarak hazırlıyorlar. Bunu birkaç yemek için daha yaptıklarını öğrendim. Tadım menüsünü arzu ederseniz tamamen vegan tercih  edebiliyorsunuz. Bunlar da misafirlere çeşitlilik sunma konusunda bence önemli detay.

Genel görüş: Bar İstanbul’un en iyilerinden, personel çok donanımlı

Çok kibar, menü ve konsept hakkında iyi eğitilmiş her türlü bilgiye hakim güler yüzlü personel. Bu bile bence bir restoranda yemek yemeği keyifli hale getirmeye yetebilecek bir özellik. Bir mutfak şefi olarak benim için restoranın başrolü yemekleridir ama aynı zamanda restoran sahibi olarak söylüyorum ki assolist ne kadar önemliyse orkestra da o kadar önemlidir. Restoranda da servis personeli bu orkestranın kıymetli elemanlarıdır.

Bar bence İstanbul’un en özellerinden. Dünya standartlarında sunumlar ve lezzetler sunuyor. Fatih Akerdem beyefendinin tutkusu her detayda kendini belli ediyor.

Restoran deneyimimizde porsiyonların küçüklüğü biraz beni şaşırtmış olabilir ama sanırım asıl yapmak gereken tadım menüsü tercih etmek. Belki de porsiyonlar bunun için tasarlanmıştır. Biz eşimle paylaşımlı ilerlediğimizden bize az gelmiş olabilir. Yine de ürün kalitesi ve özen kendisini belli ediyor. Bir restorana yorum yapmak kolay değil, genellikle de kişiseldir yorumlar. Bu da benim kişisel yorumum olarak görün lütfen. Afiyetle kalın efendim.