Üniversite yıllarındayım. Güneşli bir Ankara gününde ODTÜ’nün çimenlerinde arkadaşlarla buluşmuş zaman öldürüyoruz. Araba almış bir arkadaşı kutluyoruz. “Hak ettim tabi ortağım. Geçen sene ortalamamı düzelttim. Bizimkiler de arabayı aldı” dedi. Onun perspektifinden bakıldığında elbette hak etmişti. Ama bu, araba sahibi olmayan diğer arkadaşlarımızın hak etmediği anlamına gelir mi?
Başımıza gelenlere ya da hayatımıza hak edip etmemek diye bakmanın oldukça kısıtlayıcı ve yargılayıcı olduğunu keşfediyorum. İmkanlara odaklanmanın ise hem daha gerçekçi hem de daha özgürleştirici olduğunu düşünüyorum. Bakalım sizi de ikna edebilecek miyim?
“Hak etmek” kavramı, ilk bakışta adil ve objektif bir değerlendirme gibi görünse de, ölçütleri her zaman net değildir ve kişiden kişiye, toplumdan topluma değişebilir. Ayrıca, “hak etmek”, sahip olduklarımızın veya başardıklarımızın sadece kendi emeğimizin sonucu olduğu önkabulünden gelir. Bu bakış şans, imkan, çevre gibi dış faktörlerin rolünü göz ardı etmiyor mu?
İmkan nedir üzerine de biraz konuşalım. Kafamızı kaldırıp dünyanın çeşitli bölgelerine bakacak olursak, imkanlar arasındaki uçurum hemen dikkati çekiyor. En temel saydığımız eğitime erişim, sokakta güvenli bir şekilde yürümek, basın özgürlüğü ve hatta içilebilir bir suya ulaşmak bile bir imkan meselesi oluyor.
Kişisel olarak bakınca imkan nedir? Çalışabileceğimiz projeler, konuşabileceğimiz arkadaşlar, alabileceğimiz eğitimler, gidebileceğimiz tatiller, oynayabileceğimiz oyunlar, yiyebileceğimiz dondurmalar, yürüyebileceğimiz sokaklar imkan kümemizin bir parçası. Şu ana, aklımıza, canlılığa, dünyaya ve evrene tanıklık edebiliyor oluşumuz ise elimizdeki en büyük imkan.
Hak ve imkan bakış açılarına dair birkaç örnekle devam edelim.
Hak ettiğiniz bir terfiyi almadığınızı düşünmek sizi gergin ve mutsuz yapabilir. Ancak, mevcut becerilerinizi nasıl geliştirebileceğinize, ağınızı nasıl genişletebileceğinize veya kariyerinizi ilerletecek yeni projelerde nasıl yer alabileceğinize odaklanmak size çok daha olumlu bir yol sunar. Bu şekilde, terfi etmek için gereken koşulları doğal olarak oluşturabilirsiniz.
Sosyal çevrenizde kendinizi dışlanmış hissettiğinizde, yakın arkadaşlığı hak etmediğinizi düşünebilirsiniz. Bunun tersi olarak onların sizi hak etmediğini de düşünebilirsiniz. Halbuki hak etmek kavramıyla oyalanmak yerine, yeni insanlarla tanışma ve mevcut arkadaşlıklarınızı derinleştirme imkanlarını araştırmak sosyal hayatınızı zenginleştirir.
İçten içe mutlu olmayı hak etmediğinizi düşünüyorsanız, mutlu olma imkanınız var mı diye bakmaya ne dersiniz?
İçten içe dinlenmeye hakkınız yok diye düşünüyorsanız, beş dakikalığına olsa da dinlenme imkanınızın olduğu anların tadını çıkarmaya ne dersiniz?