Şehirlerimizin kimliğini şekillendiren sokak sanatının binbir yüzü var. Politik de oluyor erotik de, bazen kışkırtıyor bazen sadece güzelleştiriyor ve bir güncel sanat tarzı olarak galerilerin duvarlarına taşınıyor.

Çalışma masamın manzarasına avludaki dev bir duvar resmi hakim. Dışarı her baktığımda bıçak tutan bir el ve kurban edilmek üzere yatırılmış bir çocuğun korku içindeki yüzünü görüyorum. Brüksel’in duvar resimlerinden bizim şansımıza düşen, İbrahim peygamberin oğlunu kurban etme hikayesine dair ve Caravaggio’nun 17. yüzyılda yaptığı bir tablodan ayrıntı. On metrelik boyutuyla görkemli. Şok etkisi yaratıyor ama merak da uyandırıyor. Kim çizmiş bunu?

Çizerin adı Bonom. Brüksel’de yaşayan, geceleri gizlice duvarları boyayan bir Fransız sokak sanatçısı. Eskiden dev hayvanlar çiziyordu. 2010’da bir gece polise yakalanınca kimliği ortaya çıktı, mahkemelik oldu, sergi açtı, kitap çıkardı. Ama sonra birden –her ne kadar kendisi kabul etmese de– duvarlara bambaşka bir tarzla geri dönüş yaptı. Şimdi karnı deşilip kurbanlık koyun gibi bacağından asılmış adam, anüs, penis, mastürbasyon yapan kadın çizimleriyle şehrin sakinlerine “rahatsızlık” veriyor, ama özür dilemiyor. 

Bonom’un Brüksel’in bir mahallesine çizdiği dev penis, altı yıl duvarda kaldıktan sonra bir gece ansızın badanayla kapatıldı

 

Brüksel’deki bir sosyal konut binasındaki bu çarpıcı mural, Bonom tarafından 17. yüzyıl Hollandalı ressam Jan De Baen’in bir tablosundan ilham alıyor

Bonom kışkırtıcı, polemik yaratmayı seviyor. Bir binanın tepesine çizdiği dev penis, altı yıl mahalleye hakim olduktan sonra bir gece ansızın beyaza boyandı. Eskiden balık pazarının kurulduğu, Brüksel’in en güzel meydanındaki yüksek bir binanın yan duvarına çizdiği vajinadan dışarı bakan bebek yüzünün üzeri iki yıl önce kapatıldı. Yerine çizilen balıklı şirin mural –duvar resminin İngilizceden dilimize giren yeni adı– şimdilerde turist beğenisinin odak noktası. Halbuki oradan ilk Bonom geçmişti, tehlikeyi göze alıp 25 metre tırmanmış, duvara iple bağlanmış, yaptığı çizimle belki de bir bebeğin doğumunu müjdelemişti. 

Brüksel merkezindeki dar bir sokaktaki bu korsan afişte TenTen, dibine kadar sömürdüğü Kongo’da ceza olarak el kestiren Belçika kralı II. Leopold’ün heykelinden elini kesip almış kaçıyor. Altında ‘İntikam’ yazıyor.

Brüksel’de sokak sanatı keşfine çıkarsanız, Roa’nın uyuyan domuz ailesini, elektrik kutularına çizilmiş “zararlı değilim” diyen tilkiyi, ünlü Fransız sokak sanatçısı Jef Aerosol’ün bir saz sanatçısıyla Belçika’nın ünlü şarkıcısı Arno’yu yan yana koyduğu “her şeyden önce müzik” şablon duvar resmini, Fransız piksel sanatçısı Invader’in 8 bitlik video oyunlarından esinle yarattığı mozaikleri görebilirsiniz. 

Ya da turistik sokak sanatı rotalarını takip etmeyi tercih ederseniz, çizgi roman ülkesi Belçika’nın tanınmış karakterlerinin -Tenten, Şirinler, Spirou- sokağa taşan maceralarını izleyebilir, sanatçı-belediye iş birlikleriyle onlara daha sonra katılan duvar resimlerinin izini sürebilirsiniz. 

Belçikalı sokak sanatçısı Roa ile Galli Phlegm, Londra’da aynı duvarı paylaşıyor.

Duvar resminin amaçları ve tarzları çok çeşitli. Bazen güzelleştirici bazen politik, bazen birleştirici bazen bölücü, ısmarlama veya anlık, yüceltici veya eleştirel, figüratif veya soyut çizimler şehirlerimizin kimliğini giderek daha çok şekillendiriyor.

Politik duvarlar

Bizim avludaki duvar resmi sadece dini kitaplarda geçen bir hikayeyi anlatmıyor, Brüksel ve Paris’teki İslamcı terör saldırılarının hemen ardından 2017’de yapıldığı için politik bir yanı da var. Muhtemelen “katliama son” diyor. 

Günümüzdeki duvar resimlerinin öncülü, Meksika’da 1920 devriminin hemen ardından başlayan muralizm hareketiydi. Meksika’nın en büyük isimlerinden Diego Rivera da dahil sosyalist hükümet tarafından görevlendirilen sanatçılar, resmi binalara ülkenin tarihini anlatan duvar resimleri yapmışlardı.

1960’ların sonlarında marjinelleştirildikleri mahallelerde kültürel değerlerini duvar resimlerinde yansıtan Çikanolar’ın (ABD’de doğmuş Meksika asıllılar) ilham kaynağı, Meksika muralizmiydi. Aynı yıllarda Siyah Sanat Hareketi’ni başlatan Afrika Amerikalılar, Şikago’da ilk kolektif sokak sanatı olarak kendi kültürlerinin ünlü isimlerini resmettikleri –ama ömrü kısa süren– Saygı Duvarı’nı çizdiler.

 

Kuzey İrlanda, hiç tartışmasız politik duvar sanatının en önemli örneklerini barındırıyor. Birleşik Krallık’a bağlı kalmak isteyen Protestanlarla İrlanda Cumhuriyeti’ne katılmak isteyen Katolikler arasında 1968’de başlayan siyasi ve dini çatışmaları yansıtan duvar resimleri, ülkenin sorunlu tarihini belgeliyor. İngiliz askerlerinin 1972’de protestoculara ateş açarak 14 kişiyi öldürdüğü Derry şehrinde Kanlı Pazar 12 duvar resmiyle anılıyor. Başkent Belfast’ta çeşitli bölgelerde Katolik ve Protestan mahallelerini ayırmak için dikilen Barış Duvarları’nın hepsi artık birer mural alanı.

Halkları ve ideolojileri birbirinden ayıran duvarlar politik sanat için çekim alanları oluşturuyor. Berlin Duvarı’ndaki Rus lideri Brejnev ile Doğu Alman liderinin öpüşme sahnesi hepimizin aklına kazınan bir imaj haline geldi. İsrail’in Batı Şeria’ya diktiği duvara Banksy, Blu, JR, Lushsux gibi büyük isimler çizim yaptılar.

Sokak sanatı sever şehirler

Markalaşmak ve destinasyon haline gelmek isteyen şehirlerin de etkisiyle duvar sanatı tüm dünyada patlama yaptı. Grafitileri silme kampanyaları düzenleyen yerel yönetimler, duvar resimlerine sıcak bakıyor. Birçok kentte belediye destekli mural festivalleri düzenleniyor, büyük şirketler binalarının yüzeylerine görkemli duvar resimleri çizdiriyor, internette mutlaka gidilmesi gereken mural şehirleri listeleri yayınlanıyor.

İstanbul da, Kadıköy’de ilki 2012’de gerçekleştirilen ve 2018’e kadar Mural İstanbul ekibinin küratörlüğü ve organizasyonunda gerçekleşen festivalle adını mural şehirleri arasına dahil etti. 

Dünyanın en tanınmış sokak sanatçılarından JR, 2015’te İstanbul’a gelerek “Şehrin Kırışıklıkları” projesi kapsamında 15 farklı duvara 15 semt sakininin fotoğraflarını çekerek duvarlara uyguladı. Balat’taki muralin üzeri birkaç gün sonra badanayla kapatıldı, diğerleri de zarar gördü.

Londra’daki Tate Modern’in dış duvarlarında 2008’de ‘Street Art’ sergisi düzenleyen antropolog Rafael Schacter, sokak sanatında süsleme yerine marjinalliğe değinen anlatılara yer vermenin, kente özgü yeni bir görsellik türü yaratmak için çaba göstermenin önemini vurguluyor. 

Güncel sanatın mahallelerde yarattığı mutenalaştırma –önce sanatçı atölyeleri, sonra kafe-barlar, galeriler ve dışarıdan gelip yerleşenler– sokak sanatıyla da artık gündeme geliyor. Sanatçı ve mimar Sinan Logie, sokak sanatının mutenalaştırma aracı haline gelişini, “Kapitalizm o kadar güçlü ki, tüm karşıt kültürleri hegemonyasına dahil edebiliyor” diye açıklıyor.  

Brezilyalı sokak sanatçısı Kobra, bu murali Covid pandemisi için yapmış. Genelde büyük binalara ısmarlama işler yapıyor, bazı sokak sanatçıları tarafından aşırı ticari çizimlere yönelmekle eleştiriliyor

Kentlerin yapısında olumsuz rol oynadıklarını düşünen bazı sokak sanatçıları,  çizimlerinin üzerini kapatmaktan geri durmuyorlar. Kimliğini gizli tutan İtalyan sokak sanatçısı Blu, mutenalaştırma karşıtı bir eylem olarak 2014’te Berlin’in Türklerin yoğun yaşadığı Kreuzberg semtindeki duvar resimlerini, birkaç yıl sonra da Bolonya’dakileri silmişti.

İstanbul’un sokak sanatıyla en büyük değişim geçiren yeri Kadıköy’ün Yeldeğirmeni mahallesi oldu. Ama belki de her kentin sokak sanatını ülke şartları çerçevesinde değerlendirmek gerekiyor. Sanat yazarı ve küratör Sinan Eren Erk, duvar sanatı projelerinin sanatı herkes için biraz daha erişilebilir kıldığına inanıyor. Kentin kendi içindeki sanatsal çeşitlilikle barışmasını, siyasi, ekonomik, toplumsal tüm kısıtlamalara, baskılara ve ötekileştirme çabalarına rağmen geleceğe dair umut olarak gördüğünü söylüyor. 

Sokak sanatı etkili en büyük kentsel değişim 2009’da, Amerika’nın Miami kentindeki Wynwood’da bir emlak şirketi tarafından düzenlenen duvar resmi projesiyle başladı ve semt sakini Porto Rikolu göçmenler mecburen burayı terk etmek zorunda kaldı. Şu anda son derece lüks bir bölge haline gelen Wynwood’un Mural Festivali on beş yıldır sürüyor ve dünyanın en büyük güncel sanat fuarlarından Art Basel Miami’nin başlamasından hemen öncesinde düzenleniyor.

Banksy etkisi ve Fransız Çelik Blek

Banksy’nin 2006’da Bristol’deki bir cinsel sağlık kliğinin duvarına yaptığı bu resim, halk oylamasıyla belediye tarafından silinmekten kurtuldu. Daha sonra mavi boyayla bombalandı

Sokak sanatının, milyonerlerin akın ettiği bir fuarla ilişkilendirilecek derecede kabul görür hale gelmesinde dünyanın en tanınmış grafiti sanatçısı Banksy’nin rolü çok büyük. Kimliğinin gizli oluşu etrafındaki esrarın yarattığı ilgi, grafiti sanatını “underground” olmaktan çıkarıp güncel sanata dahil etti. 

Banksy, 2003 yılında verdiği bir röportajda ailesinin kendisini badanacı zannettiğini söylemişti. 1990’lar başında Bristol’de duvarlara çizmeye başladığı, yaşının 50’ye yaklaştığı ve evli olduğu biliniyor. Sanılanın aksine şablon sokak sanatının öncüsü değil. Ondan önce Blek Le Rat vardı, 1980’lerin başında Paris’i şablon farelerle ve gerçek boyutlu insan figürleriyle donatıyordu. İsmini Teksas  çizgi romanının kahramanı Çelik Blek’in  Fransızcası Blek Le Roc’tan almıştı. “Yeni fikir diye düşündüğüm her şeyi Blek Le Rat 20 yıl önce zaten yapmış” diyen Banksy tarafından da bu stilin yaratıcısı olarak onurlandırılmıştı.

2010’da Time dergisinin hazırladığı dünyanın en nüfuzlu 100 kişisi listesine giren, şehir duvarlarına yaptığı grafiti sanatını kağıda ve kavramsal heykellere taşıyan, sergiler açan ve hatta  Oscar’a aday gösterilen ‘Exit Through the Gift Shop’ adlı bir film çeken Banksy’nin bir zamanlar sanat dünyasında küçümsenen çizimleri artık milyonerlerin koleksiyonlarında yer alıyor.

Savaşa, eşitsizliğe, şiddete karşı bir aktivist o ve bir provokatör. Ayrıca dalga geçmeyi de seviyor. 2018’de Sotheby’s müzayede evi tarafından 1 milyon pounda satılan Balonlu Kız çizimi, sanatçının tablo çerçevesine yerleştirdiği kağıt kesme mekanizmasını uzaktan kumandayla harekete geçirmesiyle yarı yarıya kesildi. İki yıl ardından  “Çöplükteki Aşk” ismiyle, bu kez 18,5 milyon pounda satıldı. 

Banksy’den önce de sokak sanatından galerilere giren sanatçılar olmuştu. Ancak Banksy adeta bir devrim yaptı. Bu devrim çocuğunu yemedi ama sokak sanatına dair bir çok soruyu gündeme getirdi:  Sokak sanatı tuvale taşındığında da sokak sanatı sayılır mı? Doğası gereği zaman içinde kent coğrafyasında yok olması gerekmiyor mu? Kurumların duvarları arasına girdiğinde isyankar ruhunu yitirmiyor mu?

Bir Banksy eseri mi almak istiyorsunuz? Bu bina Banksy’siyle birlikte satılık