Çarşamba günü gerek Instagram akışım, gerek haber siteleri Victoria’s Secret şovundan görüntülerle, haberlerle kaynadı durdu. Konu ilgimi çekti. Bir zamanlar derste öğrencilerimle Victoria’s Secret’ı vaka olarak incelerdik. Bir marka zamanın ruhunu nasıl yakalayamaz, nasıl geri düşer, bunu göstermek için iyi bir örnekti. Hâlâ da iyi bir örnek.
Victoria’s Secret 2018 yılından beri meşhur melekler gösterisini yapmıyordu. Neden mi? 2018 yılında o zaman Victoria’s Secret’ın pazarlamasının başında olan Ed Razek Vogue’a çok tepki çeken bir röportaj vermişti. Büyük beden iç giyim üretmediklerini, buna talep olmadığını ve şovda da büyük beden modeller kullanmadıklarını, çünkü bunun hem markanın imajına hem de şovla ilgili beklentilere hizmet etmediğini, keza trans modellerin de markanın sunduğu fanteziye uygun olmadığını belirtmişti.
Bunun üzerine rakip bir iç giyim firması olan ThirdLove New York Times’da tam sayfa açık bir mektup yayınlamış, Victoria’s Secret’ın modern kadını tanımadığını, kadını cinsel obje olarak konumlandıran bir kadınlık anlayışında ısrar ettiğini, kadınların artık kapsayıcı iç giyim markaları arzu ettiklerini söylemişti.
Nitekim ThirdLove, her bedeni kucaklayan ürünleriyle ve iletişim faaliyetlerindeki kapsayıcı kadın imajıyla pazarlamada bu bağlamda bir dönüşüm olmasının başını çekti.
Peki Victoria’s Secret’a ne oldu? Razek’in talihsiz açıklamaları, markanın olumsuz gidişatını hızlandırdı, sonunda marka el değiştirdi, yönetim de ürünler de değişti. Ancak bu hafta gördük ki marka bir şeyi değiştirmemiş: Kadınlara imkansız standartlar dayatmaktaki ısrarını.
Size bulabildiğim kadarıyla verilerle geliyorum. Toplam 40 model olan bu seneki şovda, iki trans model ve dört plus-size model vardı. Esas farkı sanırım farklı yaş gruplarından modelleri dahil ederek yaratmaya çalışmışlar. 50 yaşındaki Kate Moss ilk kez bir Victoria’s Secret şovuna çıktı. Claudia Schiffer ve Tyra Banks de yaşı 50’yi geçen modellerdendi. Victoria’s Secret’ın en ünlü meleklerinden Adriana Lima bile artık 43 yaşında. Esas sürpriz eski bir First Lady’nin, 56 yaşındaki Carla Bruni’nin podyumda olmasıydı.
Yani göstermelik de olsa farklı bedenler, trans modeller vardı. Çoluk çocuk sahibi olmuş, yirmili yaşlarını geçmiş pek çok ünlü model de vardı şovda, doğru. Ama geçmişte maliyeti 12 milyon dolarla tırmanan, kendi de markaya büyük değer yaratan bu ticari faaliyetin ulvi bir kültürel devrim muamelesi görmesini de hoş görecek değiliz.
Bu sefer de başka bir imkansız güzellik standardı dolaşımda: Yaşsız kadın. Kadının hâlâ yaşını gösterme hakkı yok. Yaşı ne olursa olsun, kendini olduğu gibi kabullenmesine tanınan bir alan yok. İleri yaştaki kadınların bu bedenleri muhafaza etmesi, sporundan estetiğine gerçekten pahalı ve zaman alan bir çaba ve muhtemelen çoğunlukla yarı aç geziyorlar. Güzel yaş alalım tamam, ama bu gençlik dayatması da yorucu değil mi? Carla Bruni’ye bakarken, içimden geçen “helal olsun”dan ziyade, “ne gerek var” oldu.
Ertuğrul Özkök şovla ilgili değerlendirme yazısını Carla Bruni’ye atıfta bulunarak şöyle bitirmiş: “Bir erkeğin karısı 56 yaşındaysa…Ve böyle korumuşsa kendini…O noktada artık kadın değil, erkek düşünsün…”
Evet, erkeklerin düşünecek çok şeyi var, bunların başında da seksapelin erkek bakışına kadın tarafından sunulan bir şey olmadığı, çekiciliğin çift yönlü bir dinamik olduğu geliyor. Kadın, gelişmiş ülkelerde eğitimde, işte ve kazançta giderek erkeklerin önüne geçiyor. Financial Times’ın veri muhabiri John Burn-Murdoch 20 Eylül’de yayınladığı analizinde verilerle bu olguları ortaya koyuyor.
Tarihte ilk defa ekonominin dışına düşen erkek sayısı kadın sayısını pek çok ülkede geçmiş. Bunun akıl sağlığını etkilediğini, sağ partilerin yükselişine katkıda bulunduğu ve hatta şiddeti tetiklediği düşünülüyor.
Ayrıca kadınların giderek ‘mutlu olmak için biriyle eşleşmeye ihtiyacım yok’ diye düşünmeye başladığı görülüyor. Belki de tam da bu yüzden iç giyimde rahatlık ve konfor çok daha öne çıktı. Telsiz, dikişsiz sütyenler, 1990ların meşhur push-up sütyenlerinin yerini aldı.
Şimdi siz söyleyin bana, Victoria’s Secret bu denli temelden değişmekte olan bir dünyayı anlamış mı?