İş yerinde kahvaltı ederken bir arkadaşa denk geldim. Muhabbet sırasında konu meditasyonda yaptığım içsel diyaloglara geldi. Eğer beni deli sanmazsan bir iki örnek vereyim dedim. O da bu yaptığın şeyin bir adı var dedi ve ‘İçsel Aile Sistemi’nden (IFS Internal Family System) bahsetti.
IFS’in temel bakış açısı hepimizin birçok farklı parçaya sahip olduğumuz ve bu parçaların her birinin kendi rolü ve bakış açısı olduğudur. Arkadaşım da içsel diyaloglarımı bununla açıkladı. Schwartz, ‘Bozuk Parçan Yok’ adlı kitabında, parçalarımızı tanımlamak, anlamak ve onlarla iletişim kurmak için araçlar ve alıştırmalar sağlıyor.
10Haber’de soğukta kalmanın faydalarını okuduktan sonra bir daha deneyeyim dedim. Daha önce defalarca denemiştim. Her seferinde keyifsiz bir anı kaldı geriye. Hayatıma entegre edemedim. Bu sefer farklı bir yol deneyeyim. Hem alışkanlık oluşturmanın temel prensiplerini uygulayayım, hem de içsel farkındalık pratiğine dönüştüreyim. Süreci sizlerle paylaşıyorum. Belli mi olur belki siz de denersiniz ya da başka bir alışkanlık için benzer bir süreç uygularsınız.
Küçük adımlarla başlamak daha kolay. Üniversite yıllarımda bu bilgiyi henüz içselleştirmemiştim. Mesala bir keresinde koşmaya başlayayım dedim. Koşan bir arkadaşa takıldım ve koştukça koştum. Ertesi gün acayip bir ağrı ve koşuya dair bir isteksizlik oluştu. Bunun yerine küçük küçük başlasaydım, hem vücudum alışırdı, hem de devam etmek için daha istekli olurdum. Küçük adımlarla başlamak adına 10 saniyelik duş ile yola çıktım.
Soğuk duşu bir içsel yolculuk pratiğine nasıl dönüştürebilirim? Bu sürecin üç farklı aşamasını kullanmaya karar verdim. Duşa girmeden önce kısa bir süre içimdeki düşünceleri dinleyecektim. Duş sırasında vücudumun bu soğuk saldırısı karşısında kendini nasıl savunduğunu gözleyecektim. Duş sonrasında ise hislerimde olan değişiklikleri not edecektim. İşte bu süreçteki gözlemlerim.
Bir seferinde, duştan önce, “Yapma” diyen yanıma sordum: “Neden istemiyorsun?”. Cevabı oldukça mantıklıydı: “Acı çekmeni istemiyorum.” Ne kadar doğal bir duygu değil mi? Kendimi ikna etmek için ona şöyle cevap verdim: “Beni korumaya çalıştığın için teşekkür ederim. Soğuk suyun birçok faydası var. Bana uzun vadede daha iyi gelecek bu. Eğer gelmezse bırakırım.”
Başka bir seferinde, “Yapma” diyen yanıma inat bir ses kendini gösterdi: “Hadi vır vır vır uzatma artık. Gir suya bitsin bu iş.” Anlayışsız ve katıydı. Bu sese, “Niye zorla ittiriyorsun” diye sordum. “Ben ittirmesem, olduğun yerde bekleyeceksin” dedi. Şöyle bir geçmişe bakınca, korkularıma rağmen beni maceralara sürükleyen sesti bu. Hem de ne maceralar. Şükür duydum bu sesin varlığına. O sesi yatıştıran konuşmam: “Beni korkunun sıkışmışlığından kurtarıp harekete geçirdiğin için teşekkür ederim. Artık korkularımla baş etmek ve kendimi motive etmek için daha zengin yöntemlerim var. Bana güvenebilirsin.”
Daha başka bir seferinde, “Yapma” diyen yanıma aynı soruyu sordum, “Neden istemiyorsun?” Bu seferki cevabı beni şaşırttı: “Başarısız olmandan korkuyorum.” Halbuki soğuk duş alma denemesinde başarılı olsam ne olur olmasam ne olur, değil mi?
Tam da öyle değil. Biraz daha derinden bakınca ilginç bir durum fark ediyorum. Beynim başarı kavramını bir bütün olarak görüyor ve değişik başarılar arasında ayrım yapamıyor. Mesela önemli bir sınav ile soğuk suyla duş almayı aynı kefeye koyuyor. Bu içgörüyü kullanarak, “Yapma” diyen yanımı yatıştırdım: “Beni koruduğun için teşekkür ederim. Burada başarı yok. Bir yolculuk, deney ve öğrenmek var. Hadi yola çıkalım.”
Alışkanlık üzerine yazılar, ödül kavramına özellikle vurgu yapıyorlar. Alışkanlık olmasını istediğimiz olaydan sonra bir ödül tavsiye ediyorlar. Eminim bir bildikleri vardır. Kişisel olarak bana çok uymuyor bu yaklaşım. Ödülü eylemin içinde arayıp bulmayı tercih ediyorum. Duş sonrasındaki hislerimi incelemem ödülü bulmak için yeterli oldu. Soğuk duş sonrası temel hissim ferahlık. Ferahlık duygusunun tadını çıkarmak için kendime verdiğim kısa bir süre oldukça güzel bir ödül.