Serenay Sarıkaya İstanbul’da yeni ev arayışına girdiğinde ne istediğinden çok emindi; saçlarını salıp spot ışıklarından uzaklaşabileceği bir yer: “Evim benim kozam ve kozamdayken güvende hissediyorum. En sevdiğim yolculuk evimde biten. Eve döndüğümde bütün o kaosu dışarıda bırakıp kendimi resetleyebiliyorum.”
Ekranların aranan ismi, magazin basının sevgilisi, hayranlarının gözbebeği, lüks devi Bvlgari’nin Türkiye’deki ilk marka elçisi Serenay Sarıkaya evinin kapılarını Architectural Digest dergisinin Ortadoğu edisyonuna açtı.
İstanbul’un kalbinde, Avrupa yakasında modern bir binada olan endüstriyel tasarım esintili loft dairesini ilk gördüğünde bambaşka bir haldeymiş: “Evimin tapınağım gibi hissettirmesi benim için çok önemliydi. Biraz karanlık, rahat yerleri seviyorum. Bu evi ilk gördüğümde çok farklı haldeydi ama ben ne kadar harika bir ev olabileceğini anlamıştım.”
Evin tasarımı için çalıştığı mimara evin yaşam alanını tasarlarken “Arkadaşlarımın gelip mutfakta yemek pişirebileceği, müzik yapabileceği, benim gibi tadını çıkarabileceği bir yer olsun istiyorum” demiş. Sonuç olarak evin ilk katı birden çok amaca hizmet eden ve dev leopar desenli kanepeyi merkeze alan bir alana dönüşmüş: “Neden bilmiyorum ama evdeki her şeyin sade olması ve yalnızca bu kanepenin imza parçam olarak kalması fikrine kafayı takmıştım. Evin ortasında duran bir sanat eseri gibi… Eve girer girmez kendimi bu kanepenin üzerinde buluyorum.”
Evini şu sözlerle anlatıyor Sarıkaya: “Benim perspektifimden bakınca evim zarif, parti elektriği olan ama aynı zamanda güvenli bölgem gibi hissettiren bir yer oldu. İnsanlar evime ilk kez gelip ‘Tam Serenay olmuş’ demesine bayılıyorum.”