Türkiye’de yarış atı yetiştiriciliğinde bir ilk yaşandı. Embriyo transferi yöntemiyle dünyaya gelen ‘Tüp Tay Balat’ Arnavutköy’de kameralar karşısına çıktı. Biyolojik annesi Angora, taşıyıcı annesi Ezo olan Balat ile ilgilili bilgiler veren Balıkesir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Mehmet Can Gündüz, “Yanımızda Balat var, Türkiye’nin ilk embriyo transferiyle doğan tayı. Biyolojik annesi yanımızdaki Angora, taşıyıcı annesi ise sol tarafımızda duran Ezo ve babamız da yan tarafta duran Friesian ırkı Alp” şeklinde konuştu.
Balıkesir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Can Gündüz ve ekibi tarafından gerçekleştirilen çalışmayla Türkiye’de ilk kez, “Friesian” ırkı atlardan elde edilen embriyoların farklı ırklardaki kısraklara aktarılmasıyla tüp taylar elde edildi.
11 aylık gebelik sürecinin sonunda taşıyıcı kısrak Ezo’dan dünyaya gelen Tüp Tay ‘Balat’, Arnavutköy’de kameralar karşısındaydı. Projenin başkanlığını yapan Prof. Gündüz, “Normal şartlarda atların gebelik süresi 11 ay sürüyor ve senede bir yavru almak mümkün. Bu yöntemle bir aşım sezonunda, yani bir çiftleşme sezonunda, bir kısraktan birden fazla yavru alabiliyoruz.Türk hayvancılığı olarak bir başarı elde etmek istiyorsak özellikle teknolojik yöntemleri hızlı bir şekilde kullanmalıyız” dedi.
20 yıllık çalışma
Proje başkanı Prof. Dr. Gündüz, yaklaşık 25 yıldır çalışmaların sürdüğünü belirterek, “Akademisyen olarak 20 yıldan fazla bir süredir At Reprodüksiyonu üzerine çalışıyoruz. Uzmanlık alanım ise Atlarda Yardımcı Üreme Teknikleri, kısaca buna Atlarda Tüp Bebek diyebiliriz. 2000’li yılların başlarından itibaren İstanbul Üniversitesinde başladığımız çalışmanın ilk ürünlerini Balıkesir Üniversitesi’nde almaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Bu aşamaya gelinceye kadar çok fazla sıkıntı çektik, birçok problemle karşılaştık. Bu konularda bizden yardımını esirgemeyen dönemimizin rektörü bugünün YÖK üyesi olan Sayın Prof. Dr. Mahmut Ak’a, bizlere Balıkesir Üniversitesi’nin kapılarını açan ve her konuda desteğini esirgemeyen Balıkesir Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. Yücel Oğurlu ve ekibine de çok teşekkür ederim. Ben bu projenin gözüken yüzüyüm ama arkamda büyük bir ekip var. Bu ekip olmadan bu projeyi tamamlamız mümkün olamazdı. Hocasından asistanına, teknisyeninden öğrencisine, işçisinden memuruna kadar olan tüm arkadaşlarıma minnettarım onlara” ifadelerini kullandı.
Normal şartlarda bir kısrağın senede bir yavrulayabildiğini vurgulayan Gündüz, “Bu işin temellerini aslında 2000’li yıllarda atmaya başladık. İlk önce ben öğrenciliğin son yıllarında internlüğümün bir kısmını Amerika Birleşik Devletleri’nde gerçekleştirdim. Orada, ilk defa bu teknikleri görmeye başladım. Sonrasında da farklı ülkelere giderek kendimizi geliştirerek bu teknikleri uygulamaya başladık. Aslında uyguladığımız bu teknik; yardımcı üreme tekniklerinin temel basamağını oluşturuyor. Amacımız, bunu çok daha ileriye taşıyıp daha yüksek teknolojiyle, çok daha farklı yöntemlerde başarıyla oturtabilmek. Normal şartlarda atların gebelik süresi 11 ay sürüyor ve senede bir yavru almak mümkün. Bu yöntemle bir aşım sezonunda, yani bir çiftleşme sezonunda, bir kısraktan birden fazla yavru alabiliyoruz ve bu şekilde de fazlaca sayıda tay elde edebiliyoruz. Bunun dışında gebeliği sıkıntılı süreçte olan kısraklar olabiliyor, gebeliği devam etmeyen kısraklar olabiliyor. Biz bu kısrakların taylarını alarak, taşıyıcı annelere naklederek; onların da üretkenliklerini devam ettirebiliyoruz” diye konuştu.
Bu projenin aynı zamanda hayvancılık ticareti ile de ilişkili olduğunu vurgulayan Gündüz, “Bu tekniklerin bir avantajı da, biz elde ettiğimiz embriyoları donör kısraklardan yani verici kısraklardan aldığımız gibi, alıcı kısraklara nakledebiliyoruz ya da bunları laboratuvar ortamında dondurup uzun yıllar boyunca saklayabiliyoruz. Sonrasında da bunun şehirlerarası, milletler arası transportunu sağlayıp aynı zamanda ticaretini de yapabiliriz. Bir başka sebep de şu olabiliyor: normal şartlarda yine kısraklar, aktif spor hayatları yarış hayatları bittikten sonra damızlığa ayrılıyor ve üretkenlikleri başlıyor. Bizim yaptığımız çalışmayla, kısrakların aktif spor hayatları bitmeden, yine onların embriyolarını taşıyıcı kısraklara naklederek onların yavrularını spor hayatları da devam ediyorken alabiliriz” şeklinde konuştu.
“Biyolojik annesi Angora, taşıyıcı annesi Ezo”
Tüp Tayın dünyaya geliş sürecini açıklayan proje başkanı Gündüz, “Embriyo transferi demek; donör kısraktan yani verici kısraktan alınarak taşıyıcı kısrağa transferi şeklinde tanımlanabilir. Bu da belli aşamalardan oluşuyor. Öncelikle biz donör kısrakları seçiyoruz. Belli kriterler doğrultusunda uygun olan kısrakları çalışmamıza alıyoruz. Sonra alıcı kısrakları belirliyoruz. Gebeliğin sonuna kadar devamını sağlayacak sağlıklı bir şekilde doğurabilecek emzirebilecek taşıyıcı kısrakları belirliyoruz. Sonrasında bunların senkronizasyon aşaması geliyor. Sonra da verici kısraklardan embriyoları alarak taşıyıcı annelere naklediyoruz. Sonrasında da gebelik yine taşıyıcı annede devam ediyor. Doğum taşıyıcı annede oluyor yine emzirme işlemini de taşıyıcı anne gerçekleştiriyor. Yanımızda Balat var, Türkiye’nin ilk embriyo transferiyle doğan tayı. Biyolojik annesi yanımızdaki Angora, taşıyıcı annesi ise sol tarafımızda duran Ezo ve babamız da yan tarafta duran Friesian ırkı Alp” şeklinde konuştu.
Gündüz, bir sonraki aşamada embriyo oluşumunun laboratuvar ortamında ve daha hızlı bir şekilde gerçekleşeceğini aktararak, “Türk hayvancılığı olarak Türk atçılığı olarak bir başarı elde etmek istiyorsak özellikle teknolojik yöntemleri hızlı bir şekilde kullanmalıyız. Biz genetik ilerlemeyi elde etmek istiyorsak dediğim gibi bu yöntemlerden fazlasıyla yararlanmalıyız. Hem çok fazla sayıda hızlı bir şekilde yavru elde edebiliyoruz, hem gebeliği devam etmeyen kısrakların üretkenliklerini devam ettirebiliyoruz. Bu açıdan, bu tarz yardımcı üreme teknikleri, Türk hayvancılığının gelişmesi için oldukça önemli. Bundan sonraki çalışmalarımızda, laboratuvar ortamında döllenen embriyoların, yine annelere nakli şeklinde çalışmamız devam ediyor. Eğer bunları da oturtabilirsek o zaman süreç çok daha hızlı bir şekilde ilerleyecek. Tek bir yumurtayla uğraşmaktansa laboratuvar ortamında hızlı bir şekilde çok daha hızlı embriyo elde etmek mümkün” açıklamalarında bulundu.
Projede yer alan, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Veterinerlik Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Dr. İbrahim Kurban ise, anne Ezo’nun hayata dönmesini sağladıklarının altını çizerek, “Hepimiz biliyoruz ki atların ayakları kırıldığı zaman atlar uyutulur, acı çekmeden hayatları sonlandırılır. Bunun sebebi aslında atın ayağı kırıldıktan sonra ayağının iyileşmeyeceği değil; spor hayatının bitmesinden kaynaklıdır. Şimdi Ezo da bu atlardan bir tanesi. Yaklaşık 14-15 yıl önce, bacağı kırıldığı için üniversiteye bırakılan bir attı. Sonrasında operasyonlar oldu, ayağı iyileşti ve biz de onu damızlık olarak, damızlık kısrak olarak değerlendirdik. Ne mutlu ki bize, onun hayata dönmesini sağladık. Aynı zamanda da ne mutlu ki, Ezo için de çok değerli bir durum bu; Türkiye’nin ilk embriyo nakli tayını taşımış, doğurmuş ve şu anda da onu büyütüyor. Bu yüzden Ezo, bizim için, benim için, bu proje için çok önemli. Atçılık için de, atların ayağı kırıldıktan sonra bile insanlığa fayda sağlayacağının bir ispatı aslında” ifadelerini kullandı.