Büyük Amerikalı romancı Pulitzer ödüllü Cormac McCarthy’nin Augusta Britt ile 47 yıllık bir ilişkisi olduğu bu hafta ortaya çıktı. Britt neden bunca sene susmuş derseniz, işte orası bir hayli karışık.

Daha önce de yazdım, ünlü Amerikan romancı Cormac MacCarthy’nin kitapları kadar yaşantısı da ilginç.

Bu münzevi yazarın hayatıyla ilgili yeni bilgiler bu hafta su yüzüne çıktı: 47 yıl boyunca Cormac Mc Carthy’nin ilham perisi olduğunu gizleyen Augusta Britt Vanity Fair’den Vincenzo Barney’e uzun uzun konuştu. Bu konuşmadan edindiğimiz bilgiler şöyle:

“Bunca yıl sonra Britt neden ortaya çıktı” sorusundan başlayalım. Bu sene McCarthy’nin Texas Eyalet Üniversitesi’ne bağışladığı arşivi kamuya açılacak. Britt, bu arşivde McCarthy ile yazışmaları da olduğundan ve beraberlikleri nasılsa ortaya çıkacağından konuşmaya karar vermiş. Hem kendi anlatısını kendi sahiplenmek istemiş, hem de yazışmalar ortaya çıkınca McCarthy’e yönelecek eleştirileri göğsünde yumuşatmaya çalışmış.

McCarthy neden eleştirilecek derseniz, orası başlı başına roman konusu olabilir. Bu ilişkinin çok çarpıcı tarafları var. Britt, dertli bir aileden geliyor. Çocukluktan itibaren şiddet görmüş, hayatının bu kısmı ile fazla bilgi paylaşmasa da tacize uğramış. 16 yaşına geldiğinde kendini korumak için belinde silahla gezen bir ergen ve aynen bu halde bir motelin havuzunda McCarthy ile tanışıyor. Filmde görsek “amma abartmışlar, bu kadar tesadüf olur mu” diyebileceğimiz bir şekilde hem de… Britt, kendini kitaplarla avutan bir çocuk ve çok sevdiği kitaplardan biri de McCarthy’nin The Orchard Keeper (Bahçenin Bakıcısı). Havuz başında yazarı görüp tanıyor ve kitabını imzalatmak istiyor.

McCarthy belinde silahla gezen ve çok da hoş bir tipi olan Britt’e çarpılıyor, motelden ayrıldıktan sonra da düzenli olarak Britt’le haberleşiyor. Britt gene şiddet görünce, McCarthy beraber Meksika’ya kaçmalarını teklif ediyor, buluşup birçok kanunu da ihlal ederek kaçıyorlar. McCarthy o dönemde 42 yaşında, evli ve Britt yaşında çocuğu var. İlk kez Britt 17 yaşındayken, yani kaçtıktan sonra beraber oluyorlar.

Britt McCarthy’i tam bir kurtarıcı olarak görüyor. İlişkilerinin başlangıcına dair söyleyecek en ufak kötü sözü yok. McCarthy de Britt’e bayılıyor ve Britt, McCarthy’nin kitabındaki kadın kahramanlar için de erkek kahramanlar için de ilham kaynağı oluyor. Barney’e göre McCarthy’nin en az on kitabında Britt’ten yola çıkarak yazılmış karakterler var. Britt’in oyuncak kedisinin adı John Grady Cole. Mc Carthy’i kitlelerle buluşturan O Güzel Atlar romanındaki kahramanın adı da John Grady Cole. O Güzel Atlar adı da Britt’in oyuncak kedisine söylediği ninninden alınma. Suttree romanında tıpkı o zamanlar Britt’in hedeflediği gibi hemşire olmak isteyen yaşı küçük bir kadın karakter var, gene McCarthy’nin son romanı Yolcu’daki Alicia karakteri de Britt’le bağlantılı.

Ne kadar inanılmaz bir hikaye öyle değil mi? Britt McCarthy’i büyük ölçüde sevgiyle ansa da, 16 yaşında bir çocuğa bir yıl boyunca gayet erotik mektuplar yazan yetişkin bir adamın, sonra çocukla beraber kaçtığı, kaçmak için birkaç yasayı çiğnediği bir durum bu. Öyleyse bu adam çocuğu cinsel taciz jargonuyla “groom” etmiş (uşaklaştırmış) olmuyor mu? Kadının o dönemi güzel anması, çok şeyi bu adama borçlu olduğunu teslim etmesi, şiddet gördüğü bir ortamdan bu şekilde çıkabilmiş olması, cinsel beraberliklerinde herhangi bir zorlama olmadığını düşünmesi çok çarpıcı. Barney ile konuşmalarında “uşaklaştırma” ile ilgili kendince şaka yapıyor. İnsanın okurken içi parçalanıyor.

Durun daha bitmedi. McCarthy evli ve çocuk sahibi olduğunu Britt’e söylemiyor. Britt, bunu sonradan öğrenip yıkılıyor. Bir müddet sonra ailesinin yanına dönüyor. Ama yaşamları boyunca hiç kopmuyorlar, bazen beraber çoğunca ayrı yaşıyorlar. McCarthy iki kere daha evleniyor, başka çocuğu oluyor, ama Britt ile hep telefonlaşıyor ve sık sık ziyaret ediyor. Hatta vasiyetine Britt’i de dahil ediyor. Ancak McCarthy’nin gelip gitmeleri Britt’e olan sevgisi mi, onu ilham için sömürmek mi? Bu soru muhakkak Britt’in aklında. Kendi hayatının sürekli McCarthy’nin romanlarına malzeme olması Britt’i zaman zaman bunalıma sürüklüyor. Kendi kendiyle ilgili görüşünü McCarthy’nin romanlarında kendisini nasıl ele aldığına bakarak oluşturduğunu fark ediyor. Bir nevi tahakküm altında.

Son romanını Britt’e iletirken, Mc Carthy şöyle demiş: “Ben iyi sanatın ham malzemesinin insanın üzüntüsü olduğuna inanıyorum. O üzüntü bir başkasının üzüntüsü ise bunu büyük bir özenle ve haysiyeti koruyarak ele almak gerekir. Ama sevilen kişinin de bazı sorumlulukları var. Bu zorluklara zarafet ve haysiyetle dayanarak ayakta kalmak. Yoksa tüm çabamız kaderin eline kalır, icatlarımız da özenimiz de bizi kurtaramaz.”

Bu ithafı “Senin üzüntünü kullandım, bunu özenle yaptım, seni rencide etmedim, sana da bu durumun zorluklarını zarafetle göğüslemek düşer” diye yorumluyorum. Mc Carthy’nin zaman içinde çok zengin olduğunu, öldüğünde servetinin milyonlarca dolara ulaştığını, Britt’e de her zaman pahalı hediyeler (mesela araba) ve para gönderdiğini de belirtelim.

Hayat bazen çok zalim. İnsanlar bazen büyük hayal kırıklığı. Muhteşem bir yazar da olsalar…Alice Munro’nun kocasının çocuğunu taciz ettiğini öğrenmesine rağmen, kocasıyla evli kalmasına da çok şaşırmıştım, bu hikayeye de çok şaşırdım. Hakikati tam ele geçirmek imkansız, ama gene de bir şeyi biliyoruz: Bu hikayede romantize edilecek hiçbir bir taraf yok. Barney makalesinde uğraşmış, ama olmamış.

Cormac McCarthy: Büyük Amerikan bilgesinin zihni, ölüme yaklaşırken nelerle meşguldü?