Sadece Michelin yıldızları ile değeri ispatlanmış mutfağıyla değil limanı, sanat sokağı, tarihi eserleri, arkeolojik kalıntıları, kültürel değerleri ve bu topraklarda 7500 yılın üstünde yaşam bulmuş insan faktörüyle de tam bir mozaikler bütünü.
Her ne kadar çok bilinmese de Urla antik çağlardan bu yana bir şarap cenneti olarak adını duyurmuş. Urla’yı son dönemlerde en çok gündeme getiren şüphesiz dünya çapında şöhrete sahip Urla Şarapcılık’ın sahibi Can Ortabaş’ın vizyoner önderliğinde 2016’da diğer şarapçılarla birlikte hayata geçirdiği “Bağ Rotası” projesi.
İzmir’in batısında, Urla’nın güneyinde, bu bölgedeki tüm şarap üreticilerini birbirine bağlayan Bağ Yolu güzergahı üstünde dilediğiniz şarap üreticisinin mekanını ziyaret edebiliyor, tadım yapabiliyor, bazısında konaklayabiliyor ve dilediğiniz ürünü satın alabiliyorsunuz.
Bir tür San Francisco Napa Vadisi, güney Fransa Provence ya da İtalya Toskana gibi düşünün.
Öncelikle bölgede Cabernet Sauvignon, Merlot, Shiraz, Chardonnay, Sangiovese, Nero Davola, Boğazkere üzümleriyle beraber yine bölgeye özgü Bornova Misketi, Sultaniye ve Foça Karasından şarap üretiliyor. Urla’daki şarap üreticilerinin hepsi kendilerine özgü butik şaraplarıyla farklı yarışmalardan çeşitli ödüllerle dönmüş. Hepsi ayrı ayrı deneyim sunuyor.
Roma’da kızarmış enginar
İki hafta önce Roma’da her turistin ilk duraklarından olan İspanyol Merdivenleri’nin hemen yanı başında, dostumuz Büyükelçi Ömer Gücük’ün tavsiye ettiği Alla Rampa adlı restorandaydık.
Bu restoranın en büyük özelliği mevsiminde menüsünün bel kemiğini oluşturan enginar yemekleri çeşnisi. Kızarmış enginar yemeye bir hafta boyunca tam üç kez gittik, aşçısıyla tanıştık, pişirme yöntemleri üzerine tüyolar aldık.
Ve “keşke bizde de böyle bir enginar yemekleri menüsü olsa” diye de iç çektik.
Keşke başka bir dilekte bulunsaymışız.
Zira Çeşme’ye döndüğümüzde can dostumuz Ege’nin en iyi yöresel sağlıklı yemeklerini sunan Beğendik Abi’nin şefi, sahibesi Handan Kaygusuzer aradı. Bizi özel konuğu olarak 3-5 Mayıs arasında düzenlenen, kurucularından olduğu Uluslararası Urla Enginar Festivali galasına davet etti.
Urla ve gastronomi birlikte anılıyor
Enginar festivali gala yemeğinin düzenlendiği tarihi Urla Karantina adasını ziyaret sırasında en can alıcı bilgileri Urla Kaymakamı Mustafa Gözlet’ten dinledik. 323 bin metrekare alana yayılmış olan Karantina Adası Osmanlı İmparatorluğu döneminde bulaşıcı hastalıkla mücadelede kullanılmış. Kurulduğu döneme göre oldukça ileri bir teknoloji kullanarak Fransızlarca oluşturulan tesislerde 1865-1869 arasında yoğun olarak karantina uygulanmış.
Karantina Adası dünyada ayakta kalmayı başarmış üç “tahaffuzhane” adasından birisi. Diğerleri; New York’taki Ellis Adası ve Dubrovnik’teki Zupa Dubrovaçka Adası.
Antik Klazomenai kenti kalıntılarının olduğu adanın karaya bağlanması ilk kez Büyük İskender devrinde olmuş. Bağlantı yolları zamanla yıkılınca 1955’te dolgu alanlar yapılmış. Adanın müzeye dönüştürülmesinin planlandığını söyledi bize heyecanla hikayesini anlatan Mustafa Gözlet.
Ayaküstü sohbetimizde kaymakamın Mülkiyeli bir kardeşimiz olduğunu öğrendik. Sırasıyla Mersin’in Çamlıyayla, Isparta’nın Yenisarbademli ve Adana’nın Pozantı ilçelerinde kaymakam vekilliği görevlerinde bulunmuş. İngiltere’de yurtdışı stajını tamamlarken Essex Üniversitesinde yüksek lisans yapmış. Sonra Yeşilhisar, Dikmen, Sivaslı ve Kulp kaymakamlıklarının ardından gelmiş Urla’ya. Şimdi aynı zamanda doktorasını sürdürüyor.
Enginar ve Zeus
Sağlıklı beslenmede en önemli sebzelerden enginarın üretim alanı ve üretim miktarı bakımından en çok yetiştirildiği yer Urla Yarımadası.
Bir efsaneye göre tanrıların tanrısı Zeus güzelliği dillere destan Cynara isimli bir kıza âsık olur. Onu birlikte yaşamak için Olimpos’a götürür. Cynara ilk zamanlar bundan hoşnut olsa da zamanla kendi eski yaşantısına özlem duyduğu için Zeus’u istemez. Bir gün gizlice yaşadığı yeri ziyarete gider. Zeus bu duruma çok sinirlenir ve onu bir bitkiye çevirerek yeryüzüne fırlatır.
İşte bu bitkidir enginar.
Taze olduğu dönemde çiçek sapının öz kısmının çiçek tablası ile birlikte tüketildiği enginarın potasyumca zengin bir sebze olduğu, içeriğindeki cynarin maddesinin safra kesesi salgısını arttırdığı, böylece karaciğerin daha rahat çalışmasını sağladığı bilimsel çalışmalarda kanıtlandı.
Urla Sakız Enginarı ayırt edici özellikleri tescillenerek yerel coğrafi işaret ile korunuyor. Bardak biçimindeki tomurcuk formu, yenebilen taze taç yaprakları ve liflenmeyen yapısıyla ılıman Urla Yarımadasından karasal iklimlere doğru gittikçe niteliklerini ve verimini kaybediyor.
Kimler yoktu ki?
Gala yemeği tam Fellini filminden çıkmış bir şenlik gibi geçti. Müthiş keyif aldık. Sadece menü değil katılım da çok zengin idi.
Hem eski dostları gördük hem de yeni dostlukların temelini attık. Festivalin evsahipliğini yeni seçilen Urla Belediye Başkanı Selçuk Balkan yapıyordu. Çok çarpıcı ve içten bir açılış konuşması yaptı, Urla’nın tarihine ve çeşnisine, renklerine atıflarda bulunan.
Özbeöz Urlalı bir siyasetçi. Yağcılar Köyü’nde çiftçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş. İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Mimarlık Fakültesinde okumuş. Paraşütle inmediği aşikar, zira Urla Belediyesinde iki dönem meclis üyeliği, imar komisyonu başkanlığı, divan katipliği ve Kıyı Ege Belediyeler Birliği komisyon üyeliği görevlerini üstlenmiş. İzmir Mimarlar Odasının 2013-2018 yılları arasında Urla Temsilcisi idi.
Yemek sırasında dostumuz, İzmir’de “CHP’nin abisi” olarak bilinen Alaattin Yüksel ve yeni seçilen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay ile de kısaca görüştük. CHP genel başkan yardımcısı Murat Bakan, sözcüsü Deniz Yücel, eski milletvekili Aykut Erdoğdu ile tanıştık, konuştuk. CHP Urla İlçe Başkanı, eski Gençlik Kolları Başkanı Pelin Karasakal da Urla’ya gençlik iksiri aşılayanlar arasında.
Sürdürülebilir Gastronomi
“Ege’nin Yeşili ve Mavisi”ni usta şef Ahmet Güzelyağdöken anlattı. “Michelin Yıldızlı Urla Şeflerinin Gözünden Sürdürülebilir Gastronomi”yi Nedim Atilla’nın moderatürlüğünde Osman Sezener, Osman Serdaroğlu, Ozan Kumbasar, ve Handan Kaygusuzer tartıştı. “Geçmişten Günümüze Pazar-ı Urla”yı da Doç. Dr. Neval Konuk Halaçoğlu’dan dinledik.
Şarap deyince Urla’da akan sular duruyor. Bizim tesbit edebildiklerimiz şunlar: Kurtel Ailesi tarafından üretilen Mozaik/Mahrem, Urla Şarapçılığın Bornava Misketi ile yaptıkları Symposium, Reha-Bilge Öğünlü çiftinin Urlice’si, Bornova Misketi, Mourvedre, Cabernet Sauvignon, Merlot, Syrah, Viognier, Kara Misket’ten şarap yapmakta olan MMG Şarapçılık, ürettikleri şaraplarının ismini Shakespeare’nin sonelerinden veren USCA, üzüm bağlarının tam ortasında üçü de avukat olan Erol, Sevinç ve Ceren’in Şato tipi Şarapçılık mekanı Çakır, İzmir’den Urla’ya, Urla’dan Yağcılar Köyü’ne geldiğinizde iki deniz arasında yer alan İkidenizarası, yine tam Toskana havasındaki Hus, ödüllü mimarisi ile göze çarpan Perdix ve yeni yeni başka şarap üreticileri.
Hepsi ulusal gururumuz
Urla bugün butik şarap üreticilerinin yanında gurme lezzet duraklarıyla da keyifli ve şaşırtıcı seyahat rotalarından biri. Menüler kesinlikle yerel, mevsiminde yetiştirilen –hatta birçoğu kendi üretimleri- ürünlerle oluşturuluyor.
Gala yemeğinde sekiz usta şefin yönetimindeki mutfakların yemeklerini tattık: Beğendik Abi’den Handan ve Hikmet Kaygusuzer’i, Ayşe Hanım Konağı Gia Urla Sezer Dermenci, Hus Wines, Atilla Heilbronn, Vino Locale, Akın’ın Yeri, Od Urla, Teruar Urla ve İrmik Hanım Patisserie.
Akşam yemeğinden ayrılırken yemeklerin, her bir yemek için ayrı servis edilen şarapların ve de sohbetlerin tadı hala damaklarımızdaydı.
Urla’yı geliştirirken korumak da lazım
Tebrik ediyoruz Urla Enginar Festivali’ni düzenleyenleri, Bağ Yolu’nu hayata geçirenleri ve de lezzet duraklarını yaratanları. Bölgenin karakterini koruyarak sabırlı gelişmeyi hedeflemek gerekiyor, yoksa tüm çabalar heba olabilir on yıla kalmadan. Tabii ki belediye ve kaymakamlığın destekleri olmadan bu tür girişimlerin hayata geçmesi ve ayakta kalması mümkün olamazdı. Akıllı bir liderlik var sahada hem tasarımda hem icrada.
Dileriz, Cemil Tugay’ın da belirttiği gibi diğer kentlerimiz için de Urla’daki bu “imece” usulü festival örnek teşkil eder, benzer cennet köşeleri ülkemizin dört bir tarafına kurulur, hem bize keyif ve gurur verir, hem de uluslararası arenada hak ettiği yeri kazanır.
Nitekim, Karaburun’da belediye başkanı İlkay Girgin Erdoğan Nergis Festivali, Çeşme’de Lal Denizli Alaçatı Ot Festivali ile aynı güzergahta diğer başarılı örnekleri şimdiden örgütlüyorlar.