Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei’in Davos’taki Dünya Ekonomik Forum’unda yaptığı konuşmayı izlediniz mi? Bana Bülent Ortaçgil’in çok sevdiğim şarkısındaki gibi “Yoksa ben miyim anormal” dedirtti.
Konuşma şöyle başlıyor (çeviri bana ait): “Bugün Batı dünyasının tehlikede olduğunu söylemek için buradayım. Tehlikede çünkü Batı’nın değerlerini savunması gerekenler dünyayı sosyalizme ve dolayısıyla fakirliğe sürükleyecek bir vizyonun eline düşmüş durumdalar.”
Konuşmanın devamında Milei, sosyalist veya toplumcu diye tanımladığı bütün yönetimlerin insanların hayatlarının her yönünü daha fazla devlet müdahalesine açık hale getirdiğini öne sürüyor. İnsanlığın, tarihsel olarak en büyük refahı getiren döneme özgü ekonomik özgürlük, minimum devlet müdahalesi ve özel mülke sınırsız saygı prensiplerine geri dönmesi gerektiğini savunuyor.
Ekonomik süreçleri feministler aksatıyor
Milei’nin vurguladığı bazı noktalar:
* Sosyalizm dünyanın başına gelmiş kötü bir şeydir. Sosyalizm yüzünden 100 milyon insan öldü.
* Dünyada açlığı ve yoksulluğu sonlandıracak tek şey serbest piyasa ekonomisi ve kapitalizmdir.
* Batı serbest piyasa ekonomisinin uygulanmasına engel birtakım tehditler altındadır.
Radikal feminist gündem daha fazla devlet müdahalesine yol açmış ve ekonomik süreçlerin akışını aksatmıştır.
* Sosyalistlerin bir gündemi gezegenimizin her koşulda korunması gerektiği, insanların gezegenimize zarar verdiği ve bu nedenle kürtaj ve nüfus kontrolüne varan önlemler alınması gerektiğidir.
Milei, konuşmasını şöyle bitiriyor: “Buradaki tüm iş insanlarına mesajım şu: Politik kast veya devletten geçinen parazitler sizi sindirmesin. İktidarda kalıp imtiyazlardan yararlanmak isteyen politik sınıfa teslim olmayın. Siz topluma yarar sağlıyorsunuz. Sizler kahramansınız. Dünyanın gördüğü en olağandışı refah döneminin yaratıcılarısınız. Kimseye size hırsınızın ahlaksızca olduğunu söyletmeyin. Para kazanıyorsanız, daha iyi bir ürünü, daha iyi fiyata satıp, genel afiyete katkıda bulunduğunuz içindir.”
Bu konuşmayı gelir dağılımındaki eşitsizliğe ve yapay zekaya bir kere bile değinmeden tamamladığı için Arjantin Başkanı’nı tebrik etmek lazım. Ya bu Batı odaklı bakış açısına ne demeli?
Milei kimlerden alkış aldı?
Peki bilin bakalım bu konuşmayı en çok kimler alkışladı? Teknolojinin önde gelen isimleri. Mesela dünyanın ilk web browserlarından Mosaic’i yaratan Marc Andreessen. Milei’nin konuşması üzerine “Arjantin dinamizmi. Arjantin tekno-optimizmi. Hakikati konuşmak. 21. Yüzyılın konuşması” diye tweet attı.
Tekno optimizm ne diyecek olursanız, kapitalizm ve teknolojinin dünyanın sorunlarını çözeceğine dair inanç diye kabaca özetleyebiliriz. Elon Musk’ın Arjantin Başkanı’na attığı açık saçık bir görüntü içeren tweet ise beni şok etti. Vakar ölmüş, ağlayanı yok.
Teknolojinin sağladığı güç, insanlara böyle fütursuz şeyler yaptırabiliyorsa, ben pek de optimist değilim. Pornografik görüntü bir yana, Musk Milei’in konuşmasını beğenmiş görünüyor. Ama gerçekten öyle mi?
Bir an için düşünelim: Devletin veya herhangi bir üst yapının kontrol etmediği bir yapay zekâ düzeni nasıldır? Daha birkaç ay önce Elon Musk, devletleri yapay zekâ gelişimini kontrol etmeye davet eden bir açık mektuba katkı vermedi mi? Bu çıkışı kendi ticari kaygısı mıydı? İnsanlık namına mıydı? Donald Trump JR’ın “haklı” diyerek Elon Musk’ı retweet ettiğini de belirteyim.
Yeni bir lider sınıfı oluşuyor
Benim kafam karıştı, ama şurası kesin, yepyeni bir lider sınıfı oluştu: Ulvi olmayan liderler. Kusurları, bayağılıkları, açık ettikleri kişisel menfaatleri, hatta olası suçlarıyla ve bunlara rağmen toplumda söz sahibi olan, kabul etmek durumunda kaldığımız liderler.
Ursula le Guin’in ta 2014 yılında Amerikan edebiyatına özel katkısından dolayı verilen Ulusal Kitap Vakfı Madalyası’nı kabul ederken yaptığı konuşmayı, senede birkaç kere döner döner okurum (kısaltılmış metin, çeviri bana ait):
“Zor zamanlar geliyor ve saplantılı teknolojilerle donanmış, korkuyla terbiye edilen toplumumuzdan ötesini, başka türlü varoluşları görebilen, hatta umut etmek için gerçek sebepler hayal eden yazarların seslerine ihtiyacımız olacak. Kapitalizmde yaşıyoruz, gücünden kaçış yok gibi duruyor- oysa bir zamanlar kralların tanrısal konumları da böyleydi. Her tür insan gücüne karşı konabilir, her güç insanlar tarafından dönüştürülebilir. Direniş ve değişim çoğunlukla sanatta başlar. En başta da bizim sanatımızda, sözcüklerin sanatında.”
Benim Arjantin Başkanı’nın bu sıra dışı konuşmasını ve aldığı tepkiyi/ tepkisizliği doğru bağlamsal çerçeveye oturtacak yazarların seslerini duymaya ihtiyacım var. Onları duyana kadar Ursula le Guin’in külliyatıyla idare edeceğiz. Mesela Mülksüzler.