Asya kaplan sivrisineği (Aedes albopictus) ve sarı humma sivrisineği (Aedes aegypti) Türkiye’nin pek çok yerinde görülmeye başladı. Diğer sivrisineklerden farklı olarak gündüz de ısıran bu sinek türleri ciltte kaşıntı, kızarıklık, şişlik ve yaralara neden oluyor. Daha da önemlisi bu istilacı sivrisinekler sarı humma, Zika, chikungunya, dang humması gibi tehlikeli hastalıklara yol açan virüsleri bulaştırabiliyor. Aslında Aedes türü sivrisineklerde bu hastalıklar yok. Sivrisinekler, hasta bir insanı ısırdıklarında virüsü vücutlarına alıyor. Sivrisinek bir kez enfekte olduğunda da yaşamının sonuna kadar ısırdığı sağlıklı kişilere virüs bulaştırabiliyor. Türkiye’nin farklı bölgelerinden alınan Aedes türü sivrisinek örneklerinde şimdiye kadar bu virüsler tespit edilmedi. Fakat uzmanlara göre virüs taşıyan Aedes riski her zaman için mevcut ve tehlikenin ne zaman ortaya çıkacağını kestirmek pek de mümkün değil.
Öte yandan bu sivrisinek türleri çok düşük ve yüksek sıcaklığa uyum sağlamaları ve yılda 120-125 kilometre mesafe alabilme yetenekleri sayesinde Türkiye’ye hızla yayılmaya devam ediyor. Halihazırda bu sivrisinekler Marmara Bölgesi’ni tamamen sarmış durumda, Karadeniz Bölgesi’ni ise sarmak üzere… İzmir, Antalya ve Aydın’da da görüldü.
Peki bu sivrisinek türlerini yok etmek mümkün mü? Mücadele için neler yapılmalı? Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Ekoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Vektör Ekolojisi Araştırma Grubu Laboratuvarı (VERG) Sorumlusu Prof. Dr. Salih Bülent Alten’e bu soruları yönelttik. Dr. Salih Bülent Alten önemli bir isim çünkü yaklaşık 40 yıldır sivrisinek, kum sineği gibi vektörler üzerinde araştırmalar yürütüyor. Kendisi aynı zamanda Türkiye’de Asya kaplan sivrisineğini ilk bulan ekip içinde yer alıyor. Anlattıkları oldukça çarpıcı…
Türkiye’de Asya kaplan sivrisineği ilk kez ne zaman görüldü?
Asya kaplan sivrisineğini (Aedes albopictus) 2009’da ülkemizde ilk kez biz bulduk, 2011’de de yayınladık. Bu sivrisinek türünü İpsala Hudut Kapısı’nda tespit etmiştik. Daha sonra yaptığımız çalışmalarla hem Asya kaplan sivrisineğinin hem de bir başka Aedes türü olan sarı humma sivrisineğinin (Aedes aegypti) eş zamanlı olarak Gürcistan’dan da girdiğini gördük. İki tür de tüm dünyaya önemli hastalıklar taşıyor, ayrıca ikisinin de popülasyonu hızla artıyor ve geniş bir coğrafyaya yayılıyor.
Sineklerin popülasyonunda ve yayılımındaki artışın sebepleri nelerdir?
Bunlar istilacı sinekler, çok yüksek adaptasyon kabiliyetleri var. Yalnızca bizim ülkemizin sorunu değil, Türkiye’den daha fazlasını Avrupa Akdeniz’inin tümü çekiyor, özellikle de İtalya… Aedes albopictus Güneydoğu Asya kökenli bir sivrisinek, değişik ulaşım araçlarıyla mesela uçakla, gemilerle, özellikle lucky bamboo (şans bambusu bitkisi) ya da ikinci el lastik taşıyan ticaret gemileriyle bütün dünyaya yayıldı. Aedes aegypti ise Afrika kökenli bir sivrisinek. Biz istilacı sinekleri ülkemizde ilk kez tespit ettiğimizde gerekli mercileri uyarmıştık. Bununla ilgili bir yönetim planı yayınlamıştık. Avrupa Hastalıkları Önleme ve Kontrol Merkezi’nin (ECDC) bir projesinde çok uzun süredir yönetici olarak görevliyim. Projenin kısımlarından biri de bu istilacı sineklerdi. Çok uzun süre uyarıları yaptık, raporlar yayınladık ama gerekli önlemlerin tam alındığını söyleyemem.
Alınmayan önlemler nelerdi?
Bu sineklerle mücadele çok zor, mutlaka bir yönetim planı gerekli. Gümrüklerden başlayıp gemilerin kontrolüne, ilaçlanmasına kadar bir dizi çalışma yapılmalıydı. Maalesef tedbirlerin hiçbiri yerine getirilmedi.
Aedes türlerinin diğer sivrisineklerden farkı nedir, daha mı tehlikeli?
Bir kere bunlar şehir sivrisineği, insanların yerleşim merkezlerini seviyor. “Diğer sivrisineklerden daha tehlikeli” gibi bir karşılaştırma yapmak doğru olmaz ama şöyle bir şey söylenebilir: Bunlar istilacı türler olduğu için adaptasyon kabiliyetleri çok yüksek.
Ne demek bu?
Sıcaklık örneği üzerinden bir açıklama yapabilirim. Laboratuvarda yaptığımız çalışmalar, bu sineklerin sıfır santigrat derece ile 37-38 santigrat derece arasında yaşayabildiğini gösteriyor. Diğer sivrisinek türlerinde böyle büyük aralıklar yok, Aedes türleri bu yetenekleri sayesinde her yere yayılabiliyorlar. İkincisi, birçok türe nazaran şehirlerde bulunuyorlar. İnsan eliyle yapılmış odaklar, örneğin balkonlarımızdaki saksıların altındaki su birikintileri, bahçelerdeki kuyular, hatta mezar taşlarına kuşların su içmesi için konulan su yalakları bu sinekler için çok uygun bir habitat. Bu alanlar genellikle ilaçlanmadığı için sinekler rahat bir şekilde yaşamını sürdürüp üreyebiliyor. Yaban hayatı alanlarında da özellikle ağaç kovuklarının içinde, gölgelik yerlerde, yağmur su birikintilerinde bulunuyorlar.
Türkiye’de bu sineklerin artışıyla ilgili bir çalışma var mı? Şimdiye kadar hangi bölgelerde görüldü?
Rize Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’nde bir akademisyen arkadaşımız, bu sinekleri sürekli izliyor ve popülasyonlarının arttığını gözlemliyor. Aslında popülasyonun artmasından ziyade yayılma hızları önemli. Normalde sivrisinekler kanatlarıyla senede 30 kilometre gider, rüzgarla 300-400 kilometre yayılabilirler. Aedes türleri ise kanatlarıyla 120-125 kilometre mesafe alabiliyorlar. Çok güçlü canlılar, o yüzden çok hızlı yayılıyorlar. Türkiye’deki duruma gelince… Marmara Bölgesi’ni sardılar, Karadeniz Bölgesi’ni sarmak üzereler… İzmir’de, Antalya’da, Aydın’da da görüldüler. Hatta Eskişehir’e kadar dayanmış durumdalar.
Bu sivrisinekleri yok etmek mümkün mü?
Bazı akademisyenler televizyonlara, gazetelere “Yok edilebilir” diye yanlış demeçler veriyor. Fakat şurası net: Günümüz teknolojisiyle hiçbir sivrisinek popülasyonunu yok edemezsiniz! Çünkü çok yüksek derecede üreme kabiliyetleri var. Bakın, Antalya’da yani yarı tropikal şartlarda eğer ilaçlama yapmazsanız tek bir dişi ve tek bir erkek sinekten sezon sonunda geometrik olarak 6 trilyon sinek çıkıyor. Şu an ilaçlamayla bastırılıyor bu.
Tabii ilaçlamanın da nasıl yapılacağı önemli. İlaçlamayı bilimsel temellere oturtmak gerekir. Önce bir yönetim planınız, sonra “Bunlar nerede ürüyor?” diye haritalandırmanız olacak. Haritalandırma aşamasından çıkan verilere göre uygun ilaçlama yöntemlerinden birini seçeceksiniz. Sizin ormanlık bir alana uçakla ilaçlama yapmanızın hiçbir anlamı yok çünkü bitkiler ilacı tutar. İlacın seçimi de çok önemli, Türkiye’de ne yazık ki buna dikkat edilmiyor. İnsanlardaki antibiyotik direncinde olduğu gibi bu sineklerde de bazı ilaçlara direnç gelişebiliyor. Boğaz enfeksiyonunda X antibiyotiğine direnci olan bakterilere X antibiyotiğini vermeye devam ettiğinizde o bakteri yok olmaz. Sinekle mücadelede kullanılan ilaçlar için de aynı durum geçerli. Yanlış ilaç kullanımı sineklerin daha hızlı direnç kazanmasına, popülasyonlarının artmasına yol açar. Dolayısıyla sineklerin direnç testlerinin mutlaka yapılması ve buna uygun ilaç seçilmesi lazım.
Peki Aedes türlerinin alerjik reaksiyon riski daha mı yüksek?
Sivrisinekler iki türlü kan emer. Birincinde sivrisinek, iğnesini batırıp çeker, ciltte bir havuz oluşturur ve havuzu emer. İkincisinde sivrisinek, proboscis olarak adlandırdığımız iğneye benzeyen ağzıyla orayı iyice zedeler ve ağzını kafasına kadar cilde sokar. Aedes türleri işte bu grupta. Sivrisineklerde kanın pıhtılaşmasını önleyen maddeler insanlar için alerjen. Aedes türleri, iğnesini kafasına kadar deriye soktuğu için diğer sivrisineklere göre daha fazla acıtıyor, yara yapıyor, alerjik reaksiyonlara yol açıyor. Bu sivrisineklerin bir özelliği daha var: Gündüz de sokuyorlar. Bu da yakınmaların daha fazla görülmesine neden oluyor.
Bu sinekler hangi virüsleri bulaştırabilir?
Dünyanın her tarafına ölümcül virüsleri taşıyabiliyorlar. Sarı humma, dang humması, chikungunya, Zika virüsleri bunlar arasında en önemlileri. Biz Türkiye’nin her tarafından örnekler alıp inceliyoruz. Bunların hiçbiri Türkiye’de yok şu anda.
Ama olmayacağı anlamına da gelmiyor sanırım?
Evet, her zaman bu risk var, ne zaman olacağını da bilemeyiz. İklim değişiklikleri dang humması, chikungunya, Zika gibi virüs salgınlarının ortaya çıkışında çok etkili. Artan sıcaklık, nem, seller istilacı sivrisineklerin üremeleri için daha uygun koşullar yaratıyor. İklim değişikliğine bağlı olarak subtropikal kuşak kuzey enlemlerine doğru genişliyor, artık Trakya bile meteorolojik değerlendirmelere göre subtropikal oldu. Tropikal ve subtropikal iklimlere sahip ülkelerde sivrisinek kaynaklı hastalıkların sıklığında son yıllarda ciddi artış var. Türkiye de iklim şeridi olarak bu virüsler açısından uygun bir yerde. Ayrıca günümüzde seyahat etmek çok kolaylaştı, seyahatle sarı humma, dang humması, chikungunya gibi hastalıkları ülkemizde görebiliriz. Artık Türkiye’de bu hastalıkları bulaştırmaya aracılık eden Aedes sivrisinek türleri de var. Dolayısıyla bu virüslerin ülkemizde de görülmesi için gereken parametreler kolaylıkla yan yana gelebilir.
Aedes aegypti ve Aedes albopictus… İstanbul’da bu istilacı Aedes türlerinin ikisi de var mı?
Hayır, İstanbul’da henüz Aedes aegypti bulunmadı, Aedes albopictus var. Karadeniz’de bu iki tür rekabet içinde ama Aedes albopictus baskın. Aedes aegypti 2022’den beri Kıbrıs’ta yerleşik durumda. Bu arada Aedes albopictus; chikungunya ve dang virüslerini, Aedes aegypti ise dang humması, sarı humma, chikungunya, Zika ve potansiyel olarak Batı Nil virüslerini bulaştırıyor.
Bu sivrisineklerle mücadele konusunda vatandaşların yapabileceği şeyler var mı?
Olmaz mı? Bu tür sineklerle mücadelenin yüzde 60-70’i vatandaşlarla yapılır. Konuşmamın başında bu sineklerin şehir sineği olduğundan söz ettim. İnsan eliyle oluşan küçük odaklarda daha çok bulunuyorlar. İlk kural, o odakları suyla bırakmayacağız. Örneğin saksıların altında su birikintisi kalmasına izin vermeyeceğiz, bahçemizde su birikintisi varsa temizleyeceğiz, kırsal alanlardaki yalaklarda suyun bir haftadan fazla kalmasına müsaade etmeyip suyu tazeleyeceğiz… Diğer taraftan elbette yerel yönetimlere de büyük görevler düşüyor, sivrisineklerle ilgili mutlaka bilimsel temellere dayanan bir yönetim planı hazırlamalılar.
YARIN: İstanbul’daki durumu İBB Sağlık Daire Başkanı Dr. Önder Yüksel Eryiğit anlatıyor: Aedes türü sivrisinek hangi ilçelerde daha yaygın? Ne tür önlemler alınıyor?