Eve hapsolduğumuz, alışveriş poşetlerini dezenfekte ettiğimiz, kaldırımda insan görünce yolumuzu değiştirdiğimiz, her gün yüzlerce ölüm istatistiklerini izlemek zorunda kaldığımız o kâbus dolu pandemi dönemi neyse ki geride kaldı. Hem aşılar sayesinde hem de Covid virüsünün 2021’de değişime uğrayarak Omicron varyantının baskın hale gelmesiyle dünya derin bir nefes aldı. Covid-19 üç buçuk yıldır hayatımızdan hiç çıkmadı ama artık ilk günlerdeki gibi geniş çaplı hastane yatışlarına, ölümlere neden olmuyor.
Covid virüsü yaşamımızı alt üst ettiği 2020 yılından itibaren pek çok değişime uğradı. Öyle ki şimdiye kadar Covid’in dünya çapında yüzlerce varyasyonu tespit edildi. Bunların birçoğu önemli değişiklikler değildi fakat özellikle Alfa, Delta, Omicron, Arcturus varyantları kimi zaman yayılma hızlarıyla kimi zaman da hastalığın şiddeti konusunda belirleyici oldu. Son haftalarda sık duyduğumuz varyantlardan biri de Eris. Şu sıralar Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere tüm dünyaya hızla yayılıyor. Peki ya Türkiye? Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın dün yaptığı açıklamaya göre Eris henüz Türkiye’de yok: “Ülkemizde bu ve benzeri bir varyant görülmedi. Bu görülen varyantlar bizi endişelendirmesin, eski kapandığımız dönemlere geçme gibi bir durum asla söz konusu değil.”
Öte yandan Dünya Sağlık Örgütü’ne göre Eris diğer varyantlardan daha fazla bir sağlık tehdidi oluşturmuyor. Bu bilgi yüreğimize su serpse de şu sıralar bilim dünyasını huzursuz eden yepyeni bir varyant var: Pirola! Yaklaşık bir ay önce tespit edilen bu varyant 30’a yakın mutasyona sahip. Peki bu ne anlama geliyor? Yeni bir tehlike kapıda mı? Covid aşıları yeni varyantlara karşı koruyucu mu? Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Esin Şenol anlattı.
Covid-19 enfeksiyonuna yol açan virüs ilk kez görüldüğünden beri pek çok mutasyon geçirdi. Virüsün bugüne kadarki değişimini anlatabilir misiniz?
Aslında her virüste olduğu gibi covid virüsünün de değişmesi son derece normal. Ancak yine de değişimler yakından takip edilmeli çünkü değişimlerin bir kısmının virüsün daha kolay yayılması ya da daha ciddi hastalıklara neden olması gibi etkileri olabilir. Covid-19 enfeksiyonuna neden olan virüse gelince… Covid virüsünde şimdiye kadar bin 700’e yakın varyant saptandı. Bunlardan bulaşma hızı fazla olanlar baskın hale geldi ve dikkatimizi çekti. Başlangıçta Çin’den çıkan orijinal virüs vardı. Ardından o virüs Avrupa’da başkalaşımlar gösterdi, alfa, delta diye devam etti. Sonra virüsün başak (spike) proteinde yani virüsün insan vücudunda hücrelere tutunmasını sağlayan dikensi proteinde bazı değişiklikler oldu ve Omicron ortaya çıktı. Bir benzetme yaparsak Alfa ve Delta varyantları orijinal virüsün çocuklarıydı, Omicron ise kuzeni diyebiliriz.
Omicron hızlı yayıldı ama önceki varyantlara göre daha hafif seyreden bir karakteri vardı. Ayrıca Covid aşıları sayesinde daha güçlü, derin bir bağışıklığa sahip olmuştuk. O yüzden virüs bizi hafif hastalandırdı ya da bizden başkasına kolayca ulaşamadı. Bu sayede daha az hastane yatışı ve ölüm gerçekleşti.
Daha sonra Omicron’un da alt varyantları çıktı…
Evet, Omicron çok bereketli çıktı, o kadar ki bir sürü çocuğu, torunu oldu. Bilim dünyası da dedi ki “Artık Covid, 30 tane farklı mutasyonu olan Omicron üzerinden varlığını sürdürecek. Mücadele için de eski aşı yerine sadece Omicron varyantını hedefleyen bir aşı (monovalan) aşı kullanalım.” Sonuç olarak Avusturalya, İngiltere, Amerika ve İsrail’de bağışıklığı baskılanmış kişilere ve 50 yaşın üstündekilere bir ve iki tur olarak takviye monovalan aşı yapıldı. Türkiye bu monovalan aşıyı atladı, yerine bir tur daha klasik aşı yapmayı tercih etti. Bu da doğru bir uygulamaydı. Sonrasında Omicron’dan gelişen bazı değişik varyantlar izleme de alındı, yayılmaya da başladı. Bunlardan biri Arcturus lakaplı XBB.1.16 oldu, ilk olarak Ocak 2023’te Hindistan’dan bildirildi. Eris lakaplı EG.5.1 ise ilk olarak Şubat 2023’te Çin’de raporlandı.
Covid virüsündeki değişimler gelecekte bir tehdit olabilir mi?
Covid virüsünün 30 tane proteini var. Omicron, virüsün ana proteinindeki (spike) değişimlerden ortaya çıkmıştı. Fakat değişim bu proteinle sınırlı kalmayabilir, virüsün diğer proteinlerini de kapsayacak daha farklı genetik birleşmeler yaşanabilir. Bu tarz büyük değişimlerin bizi korkutan tarafı da şu: Şimdiye kadar edindiğimiz bağışıklıktan olabilir ve yeni baştan aynı şiddette bir tabloyla karşılaşabiliriz. Fakat bu öngörüde hep şunu söylüyoruz: Virüsün 2020’de yarattığı fırtınada vücudumuz virüsle hiç tanışmamıştı. Şimdi virüste en büyük değişim olsa bile daha önce yaşadığımız piklerin yüzde 20’si kadar bir pik olabilir. Buna da hazır oluruz çünkü MRNA teknolojisi dünyadaki en büyük buluşlardan biri, 26 saniyede yeni bir proteini kodlayacak ve yeni bir aşı üretecek durumdayız.
Peki bugüne baktığımızda Covid virüsünün diğer proteinlerinde büyük değişimler olabileceğine dair işaretler var mı?
Omicron’un Pirola adı verilen BA.2.86 varyantında bu tür büyük değişimlere yönelik bazı ipuçları geliyor son haftalarda. Pirola, ilk olarak 24 Temmuz’da Danimarka’da, ardından İsrail, İngiltere ve ABD’de tespit edildi. Önce Dünya Sağlık Örgütü bu varyantı izleme listesine aldı, 17 Ağustos’ta da ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri (CDC) izleme listesine ekledi. Pirola’dan henüz az sayıda vaka (altı kişi) bildirildi fakat bu varyant Arcturus ya da Eris dediğimiz son iki varyanttan oldukça farklı. Omicron’da orijinal virüse göre 30 değişim vardı, Pirola’da da Omicron’a göre 30 değişim var. Şöyle diyebiliriz: Pirola, orijinal virüsün torunları değil artık, kuzeninin kuzeni.
Bu akrabalık ilişkilerinin uzaklaşmasının bizim için nasıl bir önemi var?
Akrabalık ilişkileri uzaklaştıkça daha farklı karakterde virüs var demektir. Ben en yakın akrabayı daha fazla tanırım, akrabalık uzaklaştıkça onu tanıma şansım azalır. Sapasağlam değilsem akrabalık ilişkisi uzaklaştıkça ciddi biçimde hastalanma olasılığım artar. Mesela gribe yol açan virüs 500 yıllık, çok büyük değil de küçük değişimler yapıyor. Covid’de ise daha seyrek ve büyük değişimler oluyor. Şu ana kadar orijinal virüsün dışında Alfa, Delta, Omicron olmak üzere üç tane büyük değişim gördük. Omicron’dan önce küçük değişimler oldu yani Omicron’un Arcturus, Eris gibi çocukları doğdu. Şimdi Omicron’un uzak bir kuzeni gibi görünen bir mikropla yani Pirola ile karşı karşıyayız. Pirola’nın İngiltere, Danimarka, İsrail, ABD gibi farklı ülkelerde belirlenmesi ve tanı alan olguların bir seyahat ilişkisinin olmaması yani vakaların yerel olması huzursuzluk yaratıyor.
Pirola’nın izlemde olduğunu söylediniz. Bu varyantın tehlikeli olup olmayacağı ne zaman netleşebilir?
Öncelikle halihazırda Eris’te bir yaz dalgası var, tüm dünyada hastaneye yatışlar artmaya başladı. Hatta Amerika’da bazı eyaletler “Maske” demeye başladılar. Covid bir solunum yolu virüsü olduğu için toplumsal hareketlerimiz çok önemli. Yani kapalı alanlara girme dönemlerimiz risk oluşturacak. Dolayısıyla Eris’in piki, dünyayı varyant aşısıyla bir tekrara zorlayacak gibi duruyor. Fakat bu aşıyı bundan sonra sağlıklı erişkinlere önereceğimizi düşünmüyorum. Monovalan aşının yeni versiyonunu 70 yaş üzeri, diyabet gibi kronik hastalığı olan ya da bağışıklık sistemi sorunu olan 50 yaş üzerindekilere önereceğiz. Pirola’ya gelince… “Acaba Pirola hızlıca yayılıp Eris’in yerini alacak mı?” sorusunun yanıtını iki-üç ay içinde, özellikle okullar açıldıktan sonra hep beraber göreceğiz.
Türkiye’de Covid tanısı alanlarda varyant incelemesi yapılıyor mu?
Hayır, yapılmıyor. Testi sadece solunum enfeksiyonu bulguları olanlara yapıyoruz. İnceleme de genel panellerde yapılıyor. Yani test bize kabaca “Covid var ya da yok” bilgisini veriyor, alt varyant tanımı yapılmıyor. Halk Sağlığı Laboratuvarı bu yönde bizden bir talepte bulunmuyor, bize geri bildirimde de bulunmuyor. Sağlık Bakanı dün “Ülkemizde yeni varyantlar yok dedi” ama bakmazsanız bulamazsınız.
Eris varyantında yaz dalgasından söz ettiniz. Eris’te hangi belirtiler ön planda?
Eris; ateş, baş ağrısı, eklem ağrısı, burun tıkanıklığı, öksürük, halsizlik, ishal gibi yakınmalara neden oluyor. Bir de bu varyantta tat ve koku alma bozukluğu tekrar geldi. Dünya Sağlık Örgütü, Eris’in diğer varyantlardan daha fazla bir sağlık tehdidi oluşturmadığını söylüyor.
ABD Atlanta’da bir üniversitede Eris vakaları nedeniyle iki hafta boyunca maske kullanma zorunluluğu getirilmiş. Vakaların artmasıyla dünyada maske uygulamasına tekrar geçilebilir mi sizce?
Açıkçası hem Türkiye’de hem dünyada genel bir boş vermişlik hali var. Bunda insanlar biraz da haklı çünkü neredeyse dört senelik bir Covid sürecinden söz ediyoruz, herkes çok yoruldu. Doğrusunu isterseniz “Maske takılsın” diyemiyorum. Belki uçak, otobüs gibi kapalı ortamlarda kullanılabilir. Ben sadece hasta muayene ederken ve vizitlerimde maske takıyorum.
Aşılar konusunda durum nedir? Eski Covid aşıları kullanılmıyor değil mi artık?
Evrensel Covid aşılamasından koptuk. Omicron’un kalıcı olduğu anlaşıldığında yani 2022 Şubat’ından itibaren Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), Dünya Sağlık Örgütü, Avrupa İlaç Kurumu (EMA) gibi kuruluşlar aşı hazırlayan firmalara dedi ki “Buyurun, yeni varyant aşısını hazırlayın.” Bu aşılar da monovalan dediğimiz yani sadece varyantı hedefleyen aşılardı. Pek çok gelişmiş ülkede bu aşı iki tur yapıldı. Fakat monovalan aşılar Türkiye’ye gelmedi, ülkemizde o dönem eski aşıdan turlar uygulandı. Eski aşı turlarının ilkinde yani Şubat 2022’de bağışıklığı eksik olanlar için biz “Eski de olsa gidin, aşınızı olun” dedik. Fakat artık bir-bir buçuk senelik Omicron’un seyrinde eski aşıyla bir takviyeye ben katılmıyorum doğrusu. Üstelik Türkiye’de şu an sadece inaktif aşı yani Sinovac var. Sinovac’ın da spike proteinine karşı güçlü bir etkisi en baştan itibaren yoktu. Zaten uluslararası yayın yaptığımız çalışmalar da bunu gösteriyor. Türkiye’de inaktif aşı deneyimi olan ekipler çok sayıda yayın yaptı. Buna dayanarak ben artık “Sinovac ile aşılanın” diyemem kimseye.
Monovalan aşılarla ilgili Türkiye’nin bir hazırlığı var mı?
Biontech başlangıçta Türkiye için monovalan aşı rezervi yapmıştı. Fakat bizden herhangi bir talep olmadığını biliyorum. Aşı gelmiş olsa elimizde olur, biz de aşı merkezlerinden biriyiz. Tekrar aşı gelir mi doğrusu bunu da bilmiyorum. Aşılar ancak hükümetlerle anlaşıldığında uygun fiyatlı olur, serbest piyasaya geçtiğinde fiyatı çok yükselir. Belki Türkiye, aşının gelmesine ve ruhsat almasına izin verip serbest piyasada bulundurabilir. Ama bu da bizim ekonomik koşullarımız düşünüldüğünde amaca hiç uygun olmaz. O yüzden hükümetin bir anlaşma yapıp monovalan aşıyı en azından bir tur bu sonbaharda uygulaması, insanları emniyete alması lazım.
Birkaç hafta sonra okullar açılacak, sonbaharda havaların serinlemesiyle kapalı ortamlarda geçirilecek süre artacak. Sonbaharda grip, nezle, Covid gibi hastalıklardan korunmak için neler yapılabilir?
Aslında biz bu yıl söyledikleriniz dışında başka farklı virüsleri de izledik. Bunlardan biri üst solunum yolları etkeni olan metapnömovirüs’tü. Yaşlılarda, bağışıklığı baskılananlarda ve beş yaşından küçük çocuklarda zatürreye, hatta beyin zarı iltihabına neden oldu. Yine RSV denen ciddi solunum yolu hastalıklarına yol açan bir virüsü de sık gördük. Bu tür enfeksiyonları sık görmemizin nedenlerinden biri bağışıklık sistemimizin yorgun olması. Her şeyden önce Covid’in kendisi bağışıklık üzerinde baskı yapan bir virüs. İkincisi, bu kadar stres, telaş, yorgunluk, ekonomik zorluklar bağışıklık sistemimizi gerçekten hırpalıyor. Üçüncüsü, ülkemizde ciddi bir yeme içme sorunu var, yeterli ve dengeli beslenmesi için insanların alım gücü çok düşük, çoğunluk sağlıklı gıdaya ulaşamıyor. Ayrıca büyükşehirler deprem bölgesinden çok göç aldı, kentler arasında büyük bir hareketlilik oldu, sağlık sisteminde ciddi yoğunluk oluştu. Bütün bunlar özellikle viral enfeksiyonlar konusunda hasarlı olmamız anlamına geliyor. Biz nisan ayından itibaren grip taramasını bırakırız çünkü aktivitesi düşer. Fakat ilginç bir şekilde yaz aylarında grip gördük, görmeye devam ediyoruz.
Eller sık sık yıkanmalı
Kapalı alanlarda geçirilen sürenin artmasıyla sonbahardan itibaren şiddetli geçireceğimiz çok fazla gribal atak olacak. Özellikle yaşlıları, çocukları, gebeleri, kronik hastalığı olanları bu ataklardan korumak gerekiyor. Sık sık el yıkamak, bunun mümkün olmadığı yerlerde el dezenfektanı kullanmak, özellikle toplu taşımada el-ağız ilişkisine dikkat etmek alınabilecek tedbirler arasında. C vitaminine para harcamak yerine içine yarım limon suyu sıkılmış su içmek, uyku düzenine dikkat etmek, öpüşme-sarılma gibi alışkanlıklarımıza bir süre daha ara vermek gibi önlemler alabiliriz. Okullarda sınıfların havalandırılmasına, el yıkamaya kolay erişime dikkat etmeliyiz.
Şu anda solunum yolu virüslerden daha fazla ürküten hastalık aslında kızamık çünkü son aylarda tırmanarak ilerliyor. Kızamık, bağışıklık sistemini baskılamada bilinen en ciddi virüstür. Tüberkülozu ve zonayı aktive eder, zatürreye neden olur. Çocukluk çağı aşılamaları tamamen pasif hale getirildi. Acilen birinci basamak ve koruyucu sağlık sistemi reflekslerine dönmek, akademi ile iş birliği yaparak programlar hazırlamak, aşı karşıtlığı ile mücadele etmek gerekiyor. Aksi takdirde kızamık konusunda bizi çok vahim durumların beklediğini söylemeliyim.