Deniz Akkaya ve kızı arasındaki cep telefonu krizi, aile içi dijital ekran sorunlarını gündeme taşıdı. Prof. Akbaş anlatıyor: Ebeveynler bu sorunla nasıl başa çıkabilir? Çocuklar dijital dünyada nasıl güvende tutulur? Ekran bağımlılığı nasıl önlenir?

Anne babalarımız çocuk büyütürken daha mı rahat bir dünyada yaşıyorlardı? Belki siz de bu soru üzerinde zaman zaman düşünmüşsünüzdür. Bundan 20-30 yıl önce aileler, çocuklarını mahallede oynarken ya da okulda karşılaşabilecekleri tehditlere karşı uyarırlardı. Tanımadıkları kişilere karşı dikkatli olmalarını tembihler, daha ziyade fiziksel güvenliklerine odaklanırlardı. Mahallede oynayan çocukların, okuldan eve yürüyerek dönen gençlerin güvenliği ailelerin en büyük kaygısıydı. Bu tehditler somut ve netti.

Ancak şimdi durum çok farklı. Tanımadıkları insanlar, zorbalık, uygunsuz içerikler, bağımlılık yapan oyunlar ve sosyal medya baskıları çocuklarımızın elinden düşürmediği telefonların içinde saklı. Bu tehditler görünmez ve çok daha sinsi. Eskiden bir çocuğun okuldaki zorbayla yaşadığı sorun okul müdahalesi ve aile desteğiyle çözülebilirdi. Ancak günümüzde siber zorbalık, evlerinde bile çocukların peşini bırakmıyor. Bir çocuğun sosyal medyada maruz kaldığı zorbalık tüm okul arkadaşlarının önünde gerçekleşiyor.

Ayrıca dijital bağımlılıklar da günümüzün önemli sorunlarından biri. Çocuklar saatlerce süren video oyunları ve sosyal medya kullanımı nedeniyle gerçek dünyadan kopabiliyor. Bir diğer önemli konu ise çocukların internette maruz kaldıkları uygunsuz içerikler. Ebeveynler çocuklarının ne izlediğini, kimlerle iletişim kurduğunu ve hangi bilgilere eriştiğini bilmiyor. Kısacası geçmişte ebeveynlerin karşılaştığı tehditler daha somut ve yönetilebilirken günümüzdeki tehditler çok daha karmaşık ve yaygın.

Son günlerde gündemden düşmeyen bir tartışma var: Eski manken Deniz Akkaya ve 15 yaşındaki kızı arasında yaşananlar. Görünüşe göre anne-kız arasında birikmiş sorunlar bir telefon kriziyle su yüzüne çıktı. Akkaya’nın kızıyla yaşadıklarını sosyal medyadan öfkeyle duyurması, aile sırlarını paylaşması eleştiri yağmuruna tutuldu. Bütün bunlar bir yana eski manken ve kızı arasında yaşananlar, dijital cihazların aile içindeki dinamikleri nasıl değiştirebileceğini ve sorunları nasıl tetikleyebileceğini bir kez daha ortaya koydu.

Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Seher Akbaş’a göre dijital cihazlar ailelerde büyük çatışmalara yol açıyor ve bu durum sandığımızdan çok daha yaygın: “Pek çok evde gerginlik, huzursuzluk var. Dijital cihazlar çocukların sosyal ve akademik hayatını felç ediyor. Aile içi iletişimi kopma noktasına getiriyor. Çocuk-aile ilişkilerindeki sorunları katlanarak artırıyor.”

Peki bu cihazlarla nasıl başa çıkabiliriz? Ebeveynler çocuklarının dijital dünyada güvende olduğundan nasıl emin olabilir? Sosyal medya ve video oyunlarının olumsuz etkilerinden çocuklarımızı nasıl koruyabiliriz? Gençlerin telefonlarına el koyup kontrol etmek doğru mu? Bu soruların cevaplarını ve daha fazlasını Prof. Dr. Seher Akbaş ile yaptığımız söyleşide bulacaksınız.

Prof. Dr. Seher Akbaş

Son yıllarda sorunlu dijital cihaz kullanımıyla ilgili sorunlarla sık karşılaşıyor musunuz?

Hem de çok sık. Dijital cihaz kullanımı zaten içinde bulunduğumuz çağın bir sorunu ama özellikle pandemiyle birlikte bu cihazlara olan bağımlılık arttı. Artık çok küçük yaşlardaki çocuklarda bile ekran kullanımı görüyoruz.

Bu kadar erken yaşta ekran kullanımı ne gibi sorunlara yol açabilir?

Özellikle sıfır-üç yaş grubu çocukların ekrana maruz kalmasını hiç önermiyoruz. Çünkü bu yaş grubu pek çok becerinin kazanılmaya başlandığı dönem. Çocuk yürümeye, konuşmaya başlıyor. Sosyal beceriler ediniyor ve dış dünyayı tanıyor. Bu becerileri kazanması ebeveynleriyle zaman geçirme, onları taklit etme yani kurdukları sosyal ilişkiyle oluyor.

Çocuk ekranda çok fazla zaman geçirdiğinde dil becerileri, göz kontağı kurma, yaşıtlarıyla oyun oynama, komut alma gibi yetenekleri sağlıklı gelişemiyor. Yine sosyal ilişki kurma, hayal gücü, yaratıcılık, dikkat ve öğrenme yetenekleri olumsuz etkileniyor.

Çocuklar bir yaş civarında tek kelimeleri, iki yaşında cümle kurmayı öğrenirler. Ne var ki çok fazla ekran başında kalan çocuklar konuşmaya başlamıyorlar. Bazen bize gecikmiş dil gelişimi, sosyal ilişki kurmada güçlük gibi sorunlarla iki-üç yaşındaki çocuklar getiriliyor. Ayrıntılı değerlendirdiğimizde ekran kullanımının bu sorunlara neden olduğunu görüyoruz.

Ekrana çok maruz kalan çocuklar ayrıca yaşıtlarıyla uygun oyun becerilerini geliştiremiyor, anne-baba seslendiğinde bakmıyorlar… Bu becerileri gelişmiş olsa bile ekrana maruz kalmaları daha sonraki yaşamlarında ciddi sorunlarla karşılaşma ihtimallerini artırıyor.

Gelecekte ne gibi sorunlarla karşılaşabilirler?

Örneğin ilkokul ve ergenlik döneminde öğrenmeleri olumsuz etkileniyor. Diyelim ki iki çocuk var: Biri son iki yıldır sürekli ekran başında, diğeri ise değil. Ekran başında kalan çocuğun sonraki dönemde matematik ve okuma-yazma becerilerinin olumsuz etkilendiğini biz artık öngörebiliyoruz.

Çocukların oyun oynarken, sohbet ederken ve okulda öğretmenlerini dinlerken dikkate ihtiyaçları var. Uzun süre ekran başında kalmanın bozduğu en önemli becerilerden biri dikkat işlevi. Dikkat sorunları beraberinde akademik sorunları getiriyor. Sonrasında dersleri dinleyememe, derslerden sıkılma, okula gitmek istememe başlayabiliyor. Özellikle LGS veya üniversiteye hazırlık dönemlerinde ekran bağımlılığı olan gençler ders çalışmakta büyük zorluk çekiyor. Ekrandan ayrılamıyor ve ders başına oturamıyorlar.

Bir şey daha ekleyeyim: Çok ekran başında kalmak ileriki dönemde depresyona, kaygı bozukluğuna, sosyal kaygı bozukluğu gibi ruhsal sorunlara yatkınlığı da artırıyor.

İşin bir de hareketsizlik kısmı var. Çocuklar odalarında izole biçimde saatlerce ekran başında oturabiliyorlar…

Kesinlikle. Geçmişte çocuklar sokakta oyun oynarken sosyal becerileri doğal olarak öğrenirlerdi. Örneğin futbol oynarken takım çalışması yapmayı, paylaşmayı, kurallara uymayı ve çatışmaları çözmeyi deneyimleyerek öğrenirlerdi. Sokak oyunları sırasında çocuklar aktif olarak hareket eder, fiziksel sağlıklarına katkıda bulunur ve enerjilerini atarlardı.

Şimdiyse çocuklar saatlerce ekran başında hareketsiz kalarak zaman geçiriyorlar. Sosyal becerilerin gelişimi büyük ölçüde kısıtlanıyor. Çocuklar yüz yüze iletişim kurma, empati geliştirme ve problem çözme gibi önemli sosyal becerileri yeterince deneyimleyemiyorlar. Sonuçta içe kapanık, sosyal olarak biraz daha kaygılı çocuklar haline geliyorlar.

Hareketsizliğin ikinci önemli sonucu kilo artışı ve obezite. Gençlik dönemdesiniz, vücudunuz değişiyor. Ekran başında saatler geçirirken doğal olarak kilo almaya başlıyorsunuz. Özellikle vücutlarındaki değişimi, küçük bir sivilceyi dahi tolore edemeyen bir gencin obeziteyle baş etmeye çalıştığını düşünün. Çok zorlanıyorlar. Ekran, zincirleme şekilde o kadar çok soruna yol açıyor ki… Sosyal beceri sorunları, akademik başarısızlıklar, aile içi problemler… Bir bakıyorsunuz, sorunlar birbirini doğuran bir yumak haline gelmiş.

Dijital ekranlar uykuyu nasıl etkiliyor?

Paramparça ediyor. Ekrandan yayılan mavi ışık melatonini baskılayarak uykuya geçişi zorlaştırıyor. Bu çocuklar daha az uyuyor. Daha az uyuyan çocukların ertesi günü daha huzursuz, hareketli, kaygılı geçirdiklerini ve işlevselliklerinin düştüğünü biliyoruz.

Özellikle gençler gece 03.00-04.00’e kadar ekran başında. Ertesi gün uyanamıyorlar, okul devamsızlıkları başlıyor. Gündüz tekrar ekran karşısındalar. Ben okul devamsızlığı başlığını çok önemsiyorum. Çünkü çok başvuru görüyorum. Ebeveynler okul devamsızlığıyla ilgili bir süreç başladığında lütfen çok uyanık olsunlar. Okul devamsızlığının ekran bağımlılığıyla bir bağlantısı olup olmadığını kontrol ederek gerekli desteği hızlı bir şekilde alsınlar. Dahası iş bu raddeye gelmeden ipuçlarını fark edip sürece müdahale etsinler. Çünkü şiddetli ekran kullanımını yönetmek gerçekten daha zor.

Peki ekran bağımlılığı konusunda erken uyarıcı işaretler neler?

📍 En önemli belirtilerden biri çocuğunuzun ekran kullanım süresi giderek artması ve belirlenen sürelerin yetmemesi.

📍 Günlük işlerini, aileyle zaman geçirmeyi veya ödev yapmayı ihmal edip sürekli ekran başında vakit geçirmek istemesi de önemli bir işaret.

📍 Ekranı bıraktığında tekrar geri dönmek için yoğun bir istek duyuyorsa, bırakmakta zorlanıyorsa ve ekran kullanımını sürdürmek için yalanlar söyleyip entrikalar yapıyorsa durum ciddiye alınmalı.

📍 Ekran başından ayrıldığında bile aklının sürekli ekranda olması dikkat çekmeli.

📍 Ekran kullanımı sosyal ilişkilerini ve akademik becerilerini olumsuz etkiliyorsa artık alarm zilleri çalıyor demektir. Ekran bağımlılığı çok ciddi bir durum. Tıpkı diğer bağımlılıklar gibi beynin ödül merkezini etkiliyor ve aynı derecede güçlü bir çekim yaratıyor.

Gözlemlerinize göre çocuklar ve gençler dijital dünyada en çok hangi platformlarda zaman geçiriyor?

YouTube, TikTok, Instagram, Snapchat… Ayrıca oyun platformları ciddi bir sorun. Çocuklar şiddet içerikli oyunlara o kadar çok maruz kalıyorlar ki… Bunu pek anormal görmeyen, “Bütün arkadaşları oynuyor” diyen çok sayıda aile var. Oysa şiddet içerikli oyun oynayan çocuklar şiddete eğilimli hale geliyor.

Zorbalığı çok tartışıyoruz bu dönemde. Biz biliyoruz ki okulda zorbalık gösteren çocuklar, şiddet içerikli oyunları daha fazla oynuyor. Bu oyunları sadece bir hafta oynamanın bile şiddete eğilimi artırdığını gösteren çalışmalar var. Bilgisayar oyunları, filmler, videolar ve haberlerdeki şiddet sahneleri çocuğa şiddeti meşru bir çözüm yolu gibi sunuyor. Çocuk bu içeriklerdeki argo kelimeleri, küfürleri günlük yaşamın olağan bir parçası gibi görüp kullanmaya başlıyor.

Tabii dijital dünyanın riskleri bunlarla sınırlı değil. Çocuklar tanımadıkları kişilerle iletişim kuruyor. Kötü niyetli, kendilerinden yaşça büyük insanlara kişisel bilgilerini, fotoğraflarını gönderebiliyorlar. Siber zorbalık, taciz hiç de azımsanmayacak oranlarda karşımıza çıkıyor.

Deniz Akkaya ve 15 yaşındaki kızı arasında yaşanan olayları muhtemelen siz de takip etmişsinizdir. Ebeveynler çocuklarının telefonunda şüpheli aktiviteler fark ettiğinde ve onun tehlikede olduğunu düşündüğünde telefona el koymak bir çözüm mü? Bu tür kriz anlarında doğru yaklaşım nasıl olmalı?

Ergenlik öyle bir dönem ki gençler kendi alanlarının olmasına, kendi fikirlerine değer verilmesine, kabul görmeye inanılmaz önem veriyorlar. Haklılar da… Çünkü size uysun uymasın kendi dünya görüşlerini oluşturmaya çalışıyorlar. Kendileriyle ilgili bir yol bulmaya, kimliklerini oluşturmaya çabalıyorlar. Bu süreçte de dijital dünyanın olumsuzluklarından nasiplerini alabiliyorlar.

Tabii yaşanan sorunu bir anda çözmek, elinden cep telefonunu almak ya da telefonu yasaklamak genci daha da agresif yapacaktır. Sizinle iş birliği içine girmelerini engelleyecektir. Zaten bir kere kriz yarattığınız zaman iş birliği ve çözüm sunma şansı olasılık dışı olmaya başlıyor. Bir kriz varsa “Sonra konuşalım, mesela yarın… Ama lütfen konuşalım” deyip konuyu orada bırakmak lazım. Herkes sakinleştiğinde de endişenizi paylaşıp birlikte bir çerçeve çizmelisiniz.

Yani ayak üstü konuşmalarla “Sen telefonda ne işler çeviriyorsun” veya “Gözünü telefondan ayırmıyorsun” deyip öfkeyle telefonu elinden almak yerine bu sorunun üzerinde kafa yorup çözüm için zaman ayırmalılar. Çocuklarına olası tehlikeler konusunda geri bildirimler vermeliler. Gençler nasıl kendilerinin dinlenmesini istiyorsa anne babalarını da dinleyecektir. Ama konuşmanın çerçevesi gençlerin de duygularını önemseyerek onların da fikirlerini alacak tarzda olmalı. Kalıcı bir çözüm için karşılıklı anlayış ve sabır şart.

Gençlerin telefonunu ailelerin kontrol etmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?

Gençlerin özel alanlarına ne kadar önem verdiklerini hepimiz biliyoruz. Anne-babalar bazen çocuklarının telefonunu alarak Instagram veya WhatsApp mesajlarını okuyup kontrol edebiliyor. Bu doğru değil. Gençlerin bir alanları olmalı, aileler de o mahremiyete saygı göstermeli. Yoksa ebeveynle genç arasındaki güven ilişkisi zedeleniyor ve daha ciddi problemler ortaya çıkıyor.

Gençleri dijital dünyadan korumanın yolu anne-babanın çocuklarına doğru rehberlik yapması ve onları güvenli internet kullanımı konusunda bilinçlendirmesinden geçiyor. Mesela kendileriyle ve ailesiyle ilgili bilgileri neden vermemeleri, özel fotoğraflarını neden paylaşmamaları gerektiğini anlatırlarsa ergen bunu anlayacaktır.

Açık ve karşılıklı güvene dayalı bir iletişim o kadar önemli ki… O kapı hiçbir zaman kapanmamalı. Yoksa gençler dijital dünyada başlarına bir şey geldiğinde dönüp yardım isteyecekleri kişi anne-babaları olmaz. Bazen gerçekten başları belada oluyor ve uzun süre yardım arama davranışını göstermiyorlar. Çocuk “Başıma bir şey gelirse annem-babam bana ne olursa olsun destek olacaktır” diyebilmeli. O güveni aile tesis edebilmeli.

Konuşmamızın başında sıfır-üç yaş arası çocukların ekranla tanışmaması gerektiğini net bir şekilde belirttiniz. Peki daha büyük çocuklar ve gençler için ekranda geçirilen süre ne kadar olmalı?

Daha büyük çocukların bir saati, ergenlerin iki saati aşmamalarını öneriyoruz. Ebeveynler baştan bu şekilde bir sınır koyarlarsa ekran kullanımı en azından aile içinde sorun olmaktan çıkar.

Bazen ailelere “Çocuğunuz günde kaç saat ekran kullanıyor?” diye soruyorum. “İki-üç saat” diye yanıt veriyorlar. “Sonra bir gününü nasıl geçiriyor, bana anlatır mısınız?” diye detay istediğimde ekran kullanım saatinin beş-altı saat hatta yedi-sekiz saat olduğunu beraber görüyoruz. Yani aileler bazen sorunun ciddiyetinin farkında olmuyorlar.

Diyelim ki aile ekran kullanımı konusunda sınır koymayı bugüne kadar başaramadı. Çocuk ekranda çok fazla vakit geçiriyor. Anne-baba ekran süresini nasıl kontrol altına alabilir?

Öncelikle çok temel bir öneriyle başlayayım: Ebeveynler, bilgisayar oyunlarını çocuğun evde yaramazlık yapmaması, kendilerini rahatsız etmemesi ve onları oyalaması için kullanılmamalı. Ekran, küçük çocukların huzursuzluğunu, ağlamasını yatıştıracak veya yemek yemesini teşvik edecek bir araç olmamalı. Yoksa çocuk giderek ekranı artırmaya yönelik bir eğilim içine girecektir. Ne yazık ki ailelerde bu tür tutumlara çok sık rastlıyoruz.

Sınırların nasıl inşa edileceğine gelince… Ebeveynlerin yaptığı en büyük yanlış çocukların eline telefonu, tableti sınırsız verip belli bir süre sonra da “Hayır artık kullanmayacaksın, alacağız” demeleri. Bu ikili yaklaşımlar çocuğun ve ailenin ekran kullanımıyla ilgili süreci yönetmesini bozuyor. Bunun yerine sınırlar net olmalı ve baştan belirlenmeli. “Şu saatler arasında telefonunla veya tabletle zaman geçirebilirsin. Ama sonra bırakacaksın”, “Yemek masasında veya yatmadan önce ekran kullanmayacaksın” gibi.

Ekran süresini belirlerken çocuk mutlaka sürece dahil edilmeli. Örneğin sekiz saat ekranda vakit geçiren çocuğa veya gence “Bundan sonra iki saat ekranda kalacaksın, fazlası yasak” demek doğru bir tutum değil. Bunun yerine çocuğun ya da gencin içinde olduğu, kararların birlikte alındığı, onun da fikrinin sorulduğu bir süreci başlatmak önemli. Çünkü çocuğa sorsanız “Benim ekran kullanımım sorunlu değil” diyecektir. Öncelikle gerçekte ne kadar süre ekran başında kaldığını somut bir biçimde ortaya koymanız lazım. “Günde altı saatin ekran başında geçiyor. Bu da derslerine, arkadaşlarına, ailenle ilişkilerine şöyle yansıyor” derseniz çocuk ekranın hayatını nasıl etkilendiğini keşfedecek. Böylece belirlediğiniz ekran süresine de uyumu kolaylaşacak.

Tabii ekran süresini sınırladığınızda yerine alternatif aktiviteler sunmanız önemli. Kitap okumak, spor yapmak, arkadaşlarıyla yüz yüze birlikte vakit geçirmek gibi etkinliklere yönlendirebilirsiniz.

Bir diğer önemli konu çocuğunuza iyi model olmak. Küçük çocuklar da ergenler de ebeveynlerini model alır. Cep telefonu elinizden düşmüyorsa çocuğunuzdan telefona sınır koymasını beklemek gerçekçi olmaz. O nedenle evinizde mutlaka ekransız zaman geçireceğiniz bir zaman dilimi ayarlayın. Bu beraber vakit geçirmek açısından da bir fırsat aslında.

Bir de çocuğunuz ekran kurallarına uyduğunda onu övmeyi unutmayın. Böylece kurallara uymak konusunda motivasyonu sürdürmesi kolaylaşır.

Bu önlemlerle işler istediğiniz gibi gitmezse biraz daha net, sınır koyucu yaklaşıma geçebilirsiniz.

Mesela?

Bir çizelge oluşturabilirsiniz. Çocuğunuz bu çizelgeye uyduğunda olumlu stickerlar, uymadığında ise olumsuz stickerlar kullanabilirsiniz. Ergenler için artı-eksi sistemi uygulanabilir. Çizelgeyi başarıyla tamamladığında beraber belirlediğiniz bir ödülü çocuğunuza verirsiniz.

Eğer ekran kullanımı biraz daha sorunluysa başlangıçta iki-üç günlük bir program öneriyorum. Çocuk sisteme uyum sağladığında bir haftalık çizelgeler belirlenebilir. Programa uyduğunda ödülünü alır. Süreyi aşarsa ne olacağını yine beraber belirlemek önemli. Bunun içinde ceza da yer alabilir.

Ceza konusunu biraz daha açar mısınız?

Ceza bazen kulağa kötü bir şey gibi geliyor ama nasıl ödüller olumlu davranışların pekiştirilmesinde önemliyse ceza da istenmeyen davranışların azalmasında etkili bir yöntem aslında. Süreyi aştığında benim önerim ertesi günkü iki saatlik ekran süresinden azaltmak.

Ya sıraladığınız bu öneriler işe yaramazsa?

Ekran kullanımı, yaşamı daha da zorlaştıracağından ailelere profesyonel destek almalarını tavsiye ederim.

Peki günün hangi zaman diliminde ekrana izin vermek daha ideal?

Aileler genellikle çocuk okuldan eve gelir gelmez ekrana izin veriyor. Fakat ben bunu hiç önermiyorum. Eve geldikten sonra yemek, arkadaşlarıyla oyun için zaman ayrılmalı. Ardından okuldan verilen ödevler bitirilmeli, daha sonra ekrana izin verilmeli. Yine ödev aralarında ekran başına geçilmemeli. Bu hem dikkati bozar hem de tekrar dersin başına geçişi güçleştirir.

Çocukların dijital dünyada güvenliğini nasıl sağlayabiliriz?

Önce çocuğun interneti kullanım amacı denetlenmeli. İnternet için ideal kullanım biçimlerini bilgi edinme, okulla ilgili aktiviteler ve haberleşme olarak sıralayabilirim.

Aileler “Uygunsuz sitelere giriyorlar mı?”, “Şiddet içerikli oyunlar oynuyorlar mı?” gibi sorular üzerinde düşünmeli. Biz bazen hem ergenlerin hem de küçük çocukların kendilerinden büyük, uygunsuz kişilerle konuştuklarını, güvenlikleriyle ilgili riskli bilgileri bu kişilere verdiklerini görüyoruz. Bazen de uygunsuz görüntüler alma verme şeklinde iletişimler olabiliyor.

Açık iletişim kurarak dijital dünyada karşılaşabilecekleri bu riskler hakkında çocuğunuzu bilgilendirmeniz çok önemli. “Biri sana uygunsuz mesajlar, görüntüler gönderdiğinde veya kişisel bilgilerini paylaşmanı istediğinde sessiz kalma. Bana mutlaka haber ver. Güvenliğin ve sağlığın her şeyden önce gelir” deyin. Sanal dünyada karşılaştığı her türlü tehdit veya zorbalığı ciddiye aldığınızı ve ona her zaman destek olacağınızı hissettirin.

Küçük çocuğunuz varsa ebeveyn kontrolü yazılımları kullanarak hangi sitelere girdiğini izleyebilir ve zararlı içeriklere erişimini engelleyebilirsiniz. Ayrıca çocuklarınıza sosyal medya hesaplarının gizlilik ayarlarını düzenlemesini öğretin. Böylece kimlerin çocuğunuzu görebileceğini ve onunla iletişim kurabileceğini sınırlayabilirsiniz.

Bir anne ile ergen kızının kavgası hepimizin gözünün önünde mi yaşanmalıydı? Üstelik kavga dün de devam etti