Göz kuruluğu dünya çapında milyonlarca insanı etkileyen en yaygın göz rahatsızlıklarından biri. Eskiden genellikle 50 yaşın üzerinde ortaya çıkan bu sorun ekran maruziyetinin artmasıyla artık genç yaşlarda da sık görülüyor. Gözlerde yanma, batma, kızarıklık ve kum kaçmış hissi hastalığın en sık rastlanan belirtileri arasında. Bazen bulanık görme, göz yorgunluğu, ışığa hassasiyet gibi sorunlara da yol açıyor.
Hastalığın yalnızca fiziksel sağlık değil, ruh sağlığı üzerinde de olumsuz etkileri var. Kuru göz hastalığı olanlar ve olmayanların karşılaştırıldığı bir çalışmaya göre kuru göz hastalığı olanların depresyon ve anksiyete oranları daha yüksek. Kuru göz hastalığı ayrıca okuma hızını yavaşlatabiliyor, uzun süre görsel konsantrasyon gerektiren günlük işleri bozabiliyor. Ekonomik sonuçlarını da unutmayalım: Doktor ziyaretleri, ilaç masrafları, iş veriminde düşüş, kayıp iş günleri… Türk Oftalmoloji Derneği Kornea ve Oküler Yüzey Birimi Başkanı ve Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Dilek Dursun Altınörs ile konuştuk.
Kuru göz sendromu nedir?
Gözlerimizin sağlıklı işlev görmesi için gözyaşına ihtiyacı var. Gözyaşı, gözlerimizi nemlendirip korumaktan sorumlu. Gözyaşı bir şekilde göz yüzeyinde yetersiz kaldığında gelişen tabloyu kuru göz sendromu olarak adlandırıyoruz. İki temel mekanizmayla ortaya çıkar. Birincisinde kişide gözyaşı üretimi azdır. İkincisinde kişinin gözyaşı tabakasının herhangi birinde bozulma vardır.
Hangi sorunlar varsa kuru göz hastalığından şüphelenmek gerekir?
Hastalık en sık gözlerde yanma, batma, kızarıklık, yabancı cisim hissi (kum veya kirpik varmış gibi), kaşıntı şeklinde kendini gösteriyor. Birkaç kez göz kırpmayla geçen görme bulanıklığı, ışığa hassasiyet, göz kapaklarında ağırlık hissi gibi yakınmalar yapabiliyor. Hastalık, adıyla çelişkili biçimde göz yaşarmasına da yol açabiliyor.
Peki sebepleri neler?
Kuru göz hastalığının pek çok sebebi var. En önemli sebeplerden biri ekran başında uzun süre vakit geçirmek. Ekrana çok fazla maruz kaldığımızda gözlerimizi kırpmıyoruz. Bu durum gözyaşı üretimi normal bile olsa göz kuruluğuyla sonuçlanabiliyor.
Romatizmal hastalıklar, tiroid bozuklukları, diyabet gibi bazı sağlık sorunları da gözyaşını olumsuz etkileyerek kuru göz hastalığına zemin hazırlayabiliyor. Özellikle romatoid artrit, lupus gibi romatizmal hastalıklarda daha fazla kuru göze rastlıyoruz. Çünkü bu hastalarda gözyaşı üretimini sağlayan ana gözyaşı bezinde tutulum oluyor.
Alerji, hipertansiyon, depresyon, akne tedavisinde kullanılan ilaçların bir kısmı ve doğum kontrol hapları da kuru göz hastalığına neden olabiliyor.
Ne tür sorunlara yol açabilir? Tehlikeli olabilir mi?
Özellikle ileri evrelerde enfeksiyonlara yatkınlığı artırıyor. Enfeksiyonların ve enfeksiyona bağlı bağlı kornea üzerinde açılan yaraların iyileşmesi çok zor hale geliyor. Bunlar iyileşse de bazen gözde leke kalıyor. Dolayısıyla görme kaybına giden sorunlarla karşılaşabiliyoruz.
Kuru göz hastalığı hayat kalitesini büyük ölçüde düşürüyor. Bilgisayarda çalışırken, kitap okurken ya da araba kullanırken sıkıntı yaşanıyor. Ayrıca bazı hastalar uzun süreli ilaç kullanmak zorunda. Sürekli göze damla koymak da kolay bir şey değil. O nedenle hastalığın belirtileri fark edildiği anda doktora başvurmak lazım. Maalesef bazen hastalar belirtileri hissetse de önemsemiyor ve tedaviyi erteliyor. Sorunun daha ciddi hale gelmemesi için erken dönemde önlem almak lazım.
Kuru göz hastalığı hangi yaşlarda daha sık?
Genellikle 50 yaşın üzerinde artışa geçiyor. Çünkü yaşımızın ilerlemesiyle gözyaşımız da azalıyor. Özellikle menopozdan sonra kadınlar bu sorunla daha fazla karşılaşıyor. Ama içinde yaşadığımız dijital çağda artık genç yaşlarda daha sık hasta görüyoruz.
Nasıl teşhis edilir?
Öncelikle kişinin hikayesini alıyoruz. Ardından işimizi kolaylaştıran bazı testlerden yararlanıyoruz. Onlardan biri gözyaşı üretimini ölçen ‘Schirmer gözyaşı testi’. Bu testte hastaların göz kapaklarına özel kağıtlar yerleştirip gözyaşı üretim miktarını belirliyoruz. Bunu kağıtla değil, dijital olarak da yapmak mümkün.
Ayrıca özel boyalarla göz yüzeyini boyayarak gözyaşı film tabakasının düzensizliğini görebiliyoruz.
Bir de son yıllarda bazı aletlerle gözden mikron düzeyde gözyaşı alıp ondaki değişikliklere bakarak kuru göz tanısını koymak mümkün hale geldi.
Özetle teşhis konusunda elimizde güçlü silahlarımız var ama bazen basit bir hikâye bile bize kuru göz hakkında bilgi verebiliyor.
Tedavisi nasıl yapılır?
Hastalığın şiddetine, ilave başka sorunların olup olmamasına göre tedavi planı değişiyor. Gözü aşırı kullanmaya, iyi uyumamaya veya bazı ilaçlara bağlı ortaya çıkan kuru gözde suni gözyaşı ya da gözyaşını artıran ilaçlardan yaralanıyoruz. Tedavinin bir parçası olarak göz kırpmayı hatırlatan cep telefonu aplikasyonları da çok işe yarıyor. Bu aplikasyonlar 15 dakikada bir gözünü kırpması için kişiye uyarı gönderiyor.
Bunlar yetmediğinde özel ilaçlar, kontakt lensler, gözyaşının aktığı gözyaşı kanallarının ucunu tıkaçla kapatmak gibi daha ileri tedaviler gündeme geliyor. Yine hastanın kendi kanından hazırladığımız bazı göz damlarına başvurabiliyoruz. Bu tür damlalar özellikle ileri evrelerde gözde ülser oluşumunu önlemek için yararlı.
Daha ileri evrelerde gözyaşı kanallarını yakarak gözyaşının akıp gitmesini engel olabiliyoruz.
Peki suni gözyaşı damlalarını ömür boyu kullanmak zorunda kalanlar var mı?
Evet, hem de çok sayıda… Özellikle göz kuruluğuna neden olan altta yatan bir sorun varsa uzun süreli tedaviler gerekli oluyor.
Kontakt lensin tedavide kullanıldığını söylediniz. Kontakt lens, göz kuruluğu riskini artırır diye bilinir. Bu bilgi yanlış mı?
Kontakt lens, kuru göz sorununu artırır ama bazen de kuru göz tedavisinde yer alır. Tıp alanı mühendislik gibi değil. Her zaman ‘iki kere iki dört eder’ gibi net kurallarımız yok. Kontakt lensi sabahtan akşama kadar takan ve sürekli ekrana bakan birinde lense bağlı göz kuruluğu fazlalaşabilir. Ama kapak bozukluğu olan bir hastada, yüzey problemlerinde lens işimize yarar.
Görme bozukluğunu düzeltmek için yapılan lazer tedavileri göz kuruluğuna yol açabilir mi?
Evet, yol açabilir. Fakat lazerden sonra ortaya çıkan göz kuruluğu kalıcı değildir, genellikle üç ay sonra düzelir. Korneamızı saran çok önemli bir sinir ağını, uyguladığımız lazerle geçici olarak bloke ediyoruz. Bu sinirler üç ay içinde tekrar iyileşiyor, birbirleriyle kaynaşıyor ve kuruluk giderek azalıyor. Lazere bağlı göz kuruluğu çok iyi bilinen bir konu olduğu için ameliyatın ardından hemen önlem alıyor ve hastalara bir süreliğine tedavi başlıyoruz.
Klimalar ya da ısıtıcılar göz kuruluğunu artırabilir mi?
Evet, ikisi de gözyaşı kalitesini ve miktarını bozarak yakınmaları artırabilir. Bulunduğunuz ortamın nemi çok önemli. Bu açıdan özellikle kaloriferlerin ortam nemini azalttığı kış günlerinde dikkatli olmak lazım. Ayrıca uzun uçuşlardaki kabin basıncının kuru gözü tetiklediğini aklımızda bulunduralım.
Yakınmaları azaltmak ve göz kuruluğundan korunmak için önerileriniz neler?
Buharlaşmayla gözyaşı sıvısının bir kısmı yok olur. Bu nedenle özellikle uzun okumalarda gözleri sık kırpmak, arada gözü uzağa bakarak dinlendirmek, bazen de kapatmak en önemli kurallardan.
Ortam nemini artırmak da önemli. Özellikle kaloriferlerin çok çalıştığı zamanlarda kaloriferin üzerine su kabı koymak nemi artıracağı için iyi bir çözüm olabilir. Klimanın ya da ısıtıcıların tam önünde oturmaktan kaçınılmalı. Rüzgarlı havalarda gözlerin rüzgardan etkilenmemesi için güneş gözlüğü kullanılabilir.
Gözdeki yağ bezlerindeki bozukluklar bazen göz kuruluğuna yol açar. Omega 3’ten fakir ve dengesiz beslenmek yağ bezlerini olumsuz etkiler. Dolayısıyla kuru göz hastalığını genel vücut sağlığından ayrı düşünmemek ve sağlıklı beslenmek çok önemli. Diyete özellikle omega 3’ten zengin balıklar ve ceviz eklenmesi faydalı olur.
Aydınlatmanın parlak beyaz ışıkla yapılmamasına dikkat edilmeli.
Bu önlemlerin yetmediği durumlarda suni gözyaşı kullanılabilir. Özellikle uzun uçuşlarda yanımızda gözyaşı damlası taşıyabiliriz.
Ekran süresi konusunda tavsiyeniz nedir? Hangi aralıklarla mola vermeliyiz?
Kişiden kişiye değişir ama ‘20-20-20 kuralı’ diye bir öneride bulunabilirim. Yani 20 dakikada bir 20 fit (yaklaşık 6 metre) uzakta bir şeye bakıp gözü 20 kere kırpın. Bu önlem gözünüzün nemli kalmasına yardımcı olabilir.
Uzun saatler bilgisayar başında çalıştığımızda önlem olarak suni gözyaşı kullanabilir miyiz?
Kullanabilirsiniz ama son kullanma tarihine dikkat etmek şartıyla. Tabii damla kullanımını çok abartmamakta fayda var. Çünkü bazılarının içeriğindeki koruyucu maddeler uzun vadede göz yüzeyine zararlı olabiliyor. O nedenle koruyucu içermeyen gözyaşı damlalarını tercih etmek lazım. Fakat koruyucu içermeyenlerin de çok çabuk bozulduğunu aklımızda bulundurmalıyız. Bu açıdan belki şişede değil de tek tek dozlar halinde satılan formları daha uygun olabilir.
Bir de ilaçlara yüklenmek yerine hayat tarzımızı biraz normale çevirmeye çalışmalıyız. İnsan gözü saatlerini ekranda geçirmek üzere evrimleşmedi.
Ekran dışında uzun süre kitap okumak da göz kuruluğu yapabilir mi?
Yapabilir. Dikkatimizi yoğunlaştırdığımız her faaliyette gözlerimizi kırpma refleksimiz azalır. Bu da göz kuruluğu riskinin artması demek.
Peki göz makyajı?
Kuru göze yol açmaz ama özellikle yatarken göz makyajına iyi temizlemek lazım. Çünkü makyaj kalıntıları alerjiyi tetikler.
Kuru göz hastalığı olanların bebe şampuanıyla gözlerini yıkamaları ya da gözlerine Hindistan cevizi yağı damlatmaları fayda sağlar mı?
Gözyaşı ve göz yapısı yüzeyinin PH’sını bozma riski olduğu için ikisini de önermiyorum. Ama işlenmemiş, içinde katkı maddesi olmayan Hindistan cevizi yağı, göze değdirilmemek şartıyla göz makyajını çıkarmada kullanılabilir. Bu arada bazen gözüne limon ya da sarımsak süren hastalarla da karşılaşıyoruz. Bu tür uygulamalardan kesinlikle uzak durmak lazım.