Sabancı Üniversitesi Onursal Başkanı Sakıp Sabancı, ölümünün 20’nci yılında Sabancı Center’da gerçekleştirilen özel bir törenle anıldı. 30 Nisan’da yapılan törende “Sakıp Sabancı’nın Vizyonu: Küreselleşen Dünyamızda Geleceğe Yol Alırken Trendler, Riskler ve Fırsatlar” başlıklı bir panel de düzenlendi. Panele Türkiye ve dünya çapından seçkin bilim insanları katıldı. O bilim insanlarından biri de İngiltere’deki University College London Davranışsal Değişim Merkezi’nin direktörü olan Susan Michie’ydi.
Susan Michie, davranış değişimi üzerine yürüttüğü bilimsel çalışmalarla pandemi mücadelesine uluslararası düzeyde önemli katkılarda bulunmuş bir psikoloji profesörü. Bu önemli katkılarından ötürü 2021 yılında “Sakıp Sabancı Uluslararası Araştırma Ödülleri” töreninde “Jüri Özel Ödülü” ile onurlandırılmıştı. Dünya Sağlık Örgütü Davranışsal Öngörüler ve Bilimler Teknik Kurulu üyesi de olan Profesör Susan Michie 10haber’e özel açıklamalarda bulundu. Prof. Michie, pandemi sürecinde karşılaşılan sorunları ve gelecek pandemilere daha iyi hazırlanmak için yapılması gerekenleri anlattı.
COVID-19 pandemisi sırasında hükümetinize davranış bilimleri konusunda danışmanlık yaptınız. O dönemde karşılaştığınız zorluklar nelerdi?
Açıkçası davranış bilimi danışmanları olarak hazırladığımız öneriler politika yapıcılar tarafından yeterince dikkate alınmadı. COVID-19 ve sonuçlarıyla ilgili davranışlarla nasıl başa çıkılacağına dair kanıta dayalı tavsiyelerden oluşan yaklaşık 100 rapor yayınlandı. Fakat bu tavsiyelerin çoğu politika ve uygulamada yerini bulamadı.
Neden yer bulamadı ve bunun ne tür sonuçları oldu?
İnsanlar çok farklı koşullarda, farklı geçmişlere ve kültürlere sahip olarak yaşıyor. Stratejiler tasarlanırken de bu faktörlerin hepsinin dikkate alınması lazım. Politika geliştirme sürecinde toplumun fikirlerini almak ve insanları bu sürece katmak önemli. Davranış bilimleri uzmanları olarak biz de bu yönde tavsiyelerde bulunduk. Fakat ne yazık ki Birleşik Krallık hükümeti önerilerimize uymadı. Bu durum da hastalık döneminde izolasyona gitme, sosyal mesafeyi koruma ve yüksek bulaş riski olan durumlarda maske takma gibi kurallara yeterince uyulmamasına yol açtı. Ayrıca aşılama beklenen etkinliği sağlayamadı. İnsanların iş yerinde ve mahallelerinde yaşadıkları deneyimler daha iyi anlaşılsaydı ve bu politikalar toplumla birlikte tasarlansaydı COVID-19 ile daha etkili mücadele edilirdi.
Peki salgın sırasında insanlarda gözlemlediğiniz başarılı davranış değişiklikleri hangileriydi?
Birleşik Krallık hükümetinin zayıf tutumuna ve hükümetin bazı üst düzey yöneticilerinin kuralları ihlal etmelerine rağmen insanlar genellikle sosyal mesafe, maske gibi kurallara bağlı kaldı. Çok etkileyici davranış değişikliklerinden biri ise şuydu: İnsanlar sosyal yardımlaşma ve gıda ihtiyacı olanlara destek olmak için karşılıklı yardım ağları ve programları oluşturdu.
Pandemiden çıkarılan dersler neler? Gelecekteki olası salgınlara karşı daha iyi hazırlanabilmek için sizce hangi eksiklikler giderilmeli?
Çoğu toplum pandemiden önce oldukça eşitsizdi. Az sayıda çok zengin insan ve çok sayıda yoksul insan vardı. Pandemi toplumsal eşitsizlikleri daha da derinleştirdi. Gelecekteki salgınlara hazırlanmak için halk sağlığı altyapımızı oluşturmamız ve toplumları genel olarak daha dirençli hale getirmemiz gerekiyor. Bunun için hem eğitim ve sağlık hizmetlerinin hem de çalışma ve yaşam şartlarının iyileştirilmesi lazım.
Hükümetler özellikle COVID-19’dan en çok zarar gören kesimler arasında güveni yeniden tesis etmeli. Ayrıca ülkelerin birbirine bağlı olduğu gerçeği kabul edilmeli. Aşıların, tanı ve tedavi yöntemlerinin dünya çapında paylaşılmasını sağlamak için uluslararası anlaşmalar yapılmalı.
COVID pandemisi sırasında aşılar milyonlarca insanın hayatını kurtarmasına rağmen bir yandan da aşı karşıtlığı arttı. Siz aşı karşıtlığını bir tehdit gibi görüyor musunuz? Aşı karşıtlığına karşı hangi stratejileri önerirsiniz?
Aşı karşıtlığı ve bilim karşıtı tutumlar gelecekteki pandemi yönetimi için büyük bir sorun, evet. Buna karşı koymak için toplumun her düzeyinde iyi bir eğitime ihtiyacımız var. İnsanlar ancak bu sayede aşılar ve genel olarak bilim hakkında iyi bir bilgi düzeyine sahip olabilirler.
Ayrıca hükümetlerin toplum içindeki güveni yeniden kazanması gerekiyor. Bizim de işyerleri ve farklı toplum kesimlerinde sağlık profesyonelleri, inanç liderleri, çeşitli türden toplum liderleri gibi güvenilir kaynaklardan oluşan bir ağ oluşturmamız lazım.
Aşılarla ilgili yanlış bilgilendirmenin önlenmesi için medya ve sosyal medyanın daha iyi düzenleme altına alınması da çok önemli.