Hava kirliliği konusunda yayımlanan yeni bir rapor sadece yedi ülkenin uluslararası hava kalitesi standartlarını karşıladığını ortaya koydu. 134 ülke ve bölgenin incelendiği rapora göre sadece Avustralya, Estonya, Finlandiya, Grenada, İzlanda, Mauritius ve Yeni Zelanda endüstriyel süreçler tarafından salınan mikroskobik partiküller için DSÖ tarafından belirlenen alt sınırı karşılıyor.
Rapor IQAir adlı İsviçre hava kalitesi organizasyonunun dünya çapında 30 binden fazla takip istasyonundan veri topladığını, çoğu ülkenin standardı karşılayamadığını belirtiyor.
Dünya genelinde hava genellikle geçmiş yüzyıllardaki kadar temiz olsa da hâlâ kirlilik seviyelerinin özellikle tehlikeli olduğu yerler var. Pakistan PM2.5 seviyelerinin DSÖ standardının 14 katından fazla olduğu en kirli ülke olarak bulunurken Hindistan, Tacikistan ve Burkina Faso da en kirli ülkeler arasında.
Only seven countries meet WHO air quality standard, research finds https://t.co/8hzY3oMwO8
— The Guardian (@guardian) March 19, 2024
Zengin ve hızla gelişen ülkelerde bile hava kirliliğini azaltma konusundaki ilerleme tehdit altında. Kanada geçen yıl ülkeyi kasıp kavuran ve rekorlar kıran orman yangınları nedeniyle PM2.5 açısından Batı’da en kötü duruma düştü. Çin’de ise Kovid-19 pandemisinin ardından ekonomik faaliyetlerdeki artışın hava kalitesindeki iyileşmeleri karmaşık hâle getirdiği rapor edildi. Türkiye ise listede 84 milyonu aşkın nüfusuyla 44. sırada yer aldı. Listenin ilk 10’u ise şöyle:
- Bangladeş
- Pakistan
- Hindistan
- Tacikistan
- Burkina Faso
- Irak
- Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)
- Nepal
- Mısır
- Demokratik Kongo Cumhuriyeti
Hava kirliliğinin en fazla olduğu şehirler sıralamasında ise Hindistan yine liderliği kaptırmadı. Güney Asya ülkesinden toplamda 42 kentin ilk 50’de yer alması dikkat çekti.
‘Bilim bu konuda net’
IQAir’ın Kuzey Amerika CEO’su Glory Dolphin Hammes hava kirliliğinin etkileri konusunda bilimin oldukça net olduğunu, ancak insanların yeterince hızlı ayarlamalar yapmadığını belirtiyor.
Hava kirliliği yılda tahmini yedi milyon insanın ölümüne neden oluyor ve bu yük özellikle kirli yakıtlara bağımlı olan gelişmekte olan ülkelerde hissediliyor.
Geçen yıl dünyanın en kirli havası Hindistan’ın Begusarai şehrindeydi. Bu Asya ülkesi aynı zamanda dünyanın en kirli dört şehrine ev sahipliği yapıyor. Afrika kıtasındaki birçok gelişmekte olan ülke ise güvenilir hava kalitesi ölçümlerinden yoksun.
DSÖ PM2.5 seviyeleri için “güvenli” seviyeyi 2021 yılında metre küp başına beş mikrograma düşürdü ve bu ölçüye göre Avrupa’da son 20 yılda havasını önemli ölçüde temizleyen ülkeler de dahil olmak üzere birçok ülke amaçlarına ulaşamıyor.
DSÖ’nün ölçüsü bile yeterli olmayabilir
Ancak bu daha katı rehber bile sinsice artan hava kirliliği riskini tam olarak yakalayamayabilir. Geçen ay ABD’li bilim insanları tarafından yayımlanan yeni bir araştırma PM2.5’in güvenli bir seviye olmadığını, en küçük maruziyetlerin bile kalp hastalığı ve astım gibi durumlarda hastaneye yatış artışıyla ilişkilendirildiğini ortaya çıkarmıştı.
CEO Hammes ülkelerin kentlerini sakinlerin yürüyüşüne uygun hâle getirmesi, araba bağımlılığını azaltması, orman işletmelerini değiştirmesi ve fosil yakıtların yerine temiz enerjiyi hızla benimsemesi gerektiğini söyledi ve ekledi: “Dünyadaki herkesle atmosfer kılıfını paylaşıyoruz ve diğer insanların zarar görmesine neden olabilecek şeyler yapmadığımızdan emin olmamız gerekiyor.”
Greenpeace International’daki kıdemli hava kalitesi uzmanlarından Aidan Farrow daha iyi hava kalitesi izleme gereksinimi olduğunu da belirtti.
Farrow “2023’te hava kirliliği küresel bir sağlık felaketi olarak kaldı. IQAir’ın raporu ortaya çıkan haksızlıkların ve bu soruna çözüm bulunması yolunda birçok yöntemin uygulanması gerektiğini bizlere hatırlatıyor” dedi.