Kalabalık bir sokağa çıktığınızı ve etrafınıza şöyle bir baktığınızı hayal edin. Gördüğünüz her 3 erişkinden 1’inde hipertansiyon olduğunu söylesek ne düşünürdünüz? Araştırmalar, hipertansiyon gerçeğini bu ürkütücü rakamlarla ortaya koyuyor. Üstelik hipertansiyon hastalarının yüzde 45’i yani neredeyse yarısı hasta olduklarının farkında bile değil. Çünkü tansiyon genellikle sessiz ve yavaş yavaş gelişiyor.
Tanı konulmamış kontrolsüz tansiyonun sağlığa maliyeti ağır: Damarlarda tıkanıklık, kalp krizi, böbrek yetmezliği, beyin kanaması… Adana Başkent Üniversitesi Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Tansel Erol, ideal tansiyonun 12-8 arasındaki değerler olduğunu söylüyor. Kan basıncı 14-9’un üzerine çıktığında alarm zili çalıyor ve hipertansiyon tanısı konuluyor. Hastalığın erken yakalanması çok önemli. Çünkü bazı önlemlerle hipertansiyonu ortadan kaldırmak, ilaçsız bir yaşam sürmek mümkün. Prof. Dr. Tansel Erol’a o önlemlerin ne olduğunu sorduk.
Tansiyonun kaç evresi var? Hangi evrede hangi tedavi yapılır?
Tansiyonu 3 farklı evreye ayırıyoruz:
Evre 1’de büyük tansiyon 140-159, küçük tansiyonun 90-99 arasındadır.
Evre 2, büyük tansiyonun 160-179, küçük tansiyonun 100-109 arasında olduğu dönemdir. Evre 3’te ise büyük tansiyon 180 ve üzerinde, küçük tansiyon 110 ve üzerindedir.
İlaçsız yaşam sürme şansı çoğu zaman evre 1’de gündeme gelir. Diğer evrelerde ilaçsız çözüm biraz zor ama bazı hastalarda mümkün olabilir.
Tansiyon tanısı için hem büyük hem de küçük tansiyonun belirttiğiniz değerler arasında mı olması lazım? Yoksa birinde sorun olması yeterli mi?
İkisinden birinde sorun olması yeterli. Diyelim ki büyük tansiyonunuz 140, küçük tansiyonunuz da 85… Bu durumda evre 1 tansiyon hastasısınız. Ya da büyük tansiyonunuz 13.5, küçük tansiyonunuz 90’sa tansiyonunuz yine evre 1’de demektir.
Tabii birkaç ölçümde tansiyon değerleri yüksek çıktı diye hemen hipertansiyon tanısı koymayız. Hastadan en az 5 gün sabah, öğle, akşam olmak üzere günde 3 kez tansiyonunu ölçüp kaydetmesini isteriz. İstikrarlı bir yükseklik varsa hipertansiyon düşünürüz. Tansiyon tanısında arada kaldığımız durumlarda tansiyon holterine başvururuz. Bu yöntemde hastanın üzerinde taşıdığı bir cihaz, kan basıncını 24 saat boyunca sürekli olarak kaydeder. Sonra biz bu kayıtları inceleyip tanıyı netleştiririz.
Diyelim ki bir hastaya evre 1 tansiyon tanısı koydunuz. İlk adım olarak nasıl bir tedavi programı sunuyorsunuz?
Evre 1’de her zaman önce 1-2 ay ilaçsız tansiyonu düşürmeye çalışıyoruz. Bu hedef için hastaya diyet değişiklikleri, egzersiz, fazla kiloların verilmesi, stres yönetimi gibi bazı tavsiyelerimiz oluyor. Hasta bu önerileri hayatına adapte etmede başarılı olursa yeni yaşam biçimine ömür boyu devam etmesini, belli aralıklarla kontrole gelmesini öneriyoruz. Fakat başarılı olmayan hastaları 1-2 aydan fazla ilaçsız bırakmıyoruz.
Yaşam tarzı önlemleri üzerinden tek tek gidelim isterseniz. Örneğin şişman bir hastanın kaç kilo vermesi tansiyonunda düşme sağlıyor?
Hastanın obezitesi varsa verdiği her kilo için büyük tansiyonda 1 mmHg düşüş oluyor. Hasta 10 kilo verirse tansiyonu 1 birim azalıyor. Örneğin büyük tansiyonu 14’se 13’e düşüyor. Ya da tansiyonu 16 olan obez bir hasta 20 kilo vererek tansiyonunu 14’e çekebiliyor. Dolayısıyla kilo vermenin ilaç gibi etki ettiğini söyleyebilirim.
Peki kilo vermek için önerdiğiniz bir diyet modeli var mı?
Öncelikle tek yönlü, çok kısıtlı, temel besin gruplarını içermeyen diyetlerden uzak durulmalı. Tansiyon hastaları için en ideal beslenme modeli DASH diyetidir. Türkçe açılımı “Hipertansiyonu Önlemek için Beslenme Yaklaşımları” olan bu diyetin odak noktasını
sebze-meyve, tam tahıllar, baklagiller, az yağlı süt ürünleri, yağsız etler ve kuruyemişler oluşturuyor. DASH diyetinde tuz, şeker, yağ ve kırmızı et ise düşük tutuluyor. Protein kaynağı olarak özellikle balık, tavuk ve baklagil vurgulanıyor. Yağ tercihleri ise bitkisel yağlardan yapılıyor. Kişinin ihtiyacına göre bu yiyeceklerden oluşturulmuş bir diyet listesi hem hastanın kilo vermesini hem de tansiyonunun düşmesini sağlar. Araştırmalara göre DASH diyetinin tansiyonda oluşturduğu düşüş yaklaşık 1 birim.
Tansiyonun ilaçsız düşürülmesinde vitamin-mineral desteğinin yararı var mı?
Tansiyon hastalarında potasyum alımı arttıkça tansiyonda bir miktar düşme oluyor. Tabii potasyum hap şeklinde değil, gıdalarla alınmalı. Tansiyon hastası potasyumu tablet olarak alırsa ritim bozukluğu, hatta ani ölüm gibi sorunlarla karşı karşıya kalabilir.
Besinlerle alınması gereken günlük potasyum miktarı 3.5 gram kadar. Özellikle tuz kısıtlaması yapamayanlar potasyumlu besinlere ağırlık vermeli. Muz, patates, ıspanak, fasulye, mercimek gibi gıdalar potasyumdan zengin. Zaten bu saydıklarımız DASH diyetinin içinde var.
Tansiyon hastalarına genellikle magnezyum öneriliyor, magnezyum desteğine gerek var mı?
Günlük magnezyum alımı 500-1000 mg civarında olursa tansiyon olumlu etkileniyor, yarım birim kadar düşebiliyor. Fakat magnezyumu dışarıdan takviye şeklinde değil de doğal gıdalardan alınmasını öneriyoruz.
DASH diyeti uygulayan biri zaten magnezyumu doğal kaynaklardan sağlıyor aslında. Avokado, kuruyemiş (ceviz, fındık, badem), kabak çekirdeği, bitter çikolata, muz, süt, yoğurt, esmer pirinç, brokoli ve balık magnezyumdan zengin yiyecekler.
Tabii bazı durumlarda hastalara magnezyum tabletleri öneriyoruz. Özellikle hasta kramp sorunu yaşıyor ya da idrar söktürücü bir tansiyon ilacı kullanıyorsa…
Limon suyu, sarımsak tansiyonu düşürür mü?
Türkiye’de yapılan bir araştırmaya göre tansiyon hastalarının yüzde 40’ı tansiyonları yükselince limon suyu tüketiyor. Fakat bunun bilimsel bir karşılığı yok. Limon suyu tüketilmesine karşı değiliz, limon sağlıklı besin. Belki plasebo etkisiyle bir miktar tansiyonu düşürebilir ama bundan fazla bir etki beklememek lazım. Sarımsağa gelince… Tansiyonu bir miktar düşürüyor ama bunun için 1-2 kilo sarımsak yemeniz lazım.
Kahvenin tansiyon üzerinde olumsuz etkisi var mı?
Kahve içme alışkanlığı olmayan birinde kahve, içerdiğindeki kafeinin etkisiyle hem kalp hızını hem de tansiyonu geçici olarak yükseltir. O nedenle genellikle tavsiye edilmez. Fakat kahve alışkanlığı olan birinde düşük ve orta ölçekte kahve tüketiminin tansiyona olumsuz etkisi yok. Bu arada unutmadan söyleyeyim: Tansiyon hastaları kesinlikle grip ilaçları ve meyan kökünden uzak durmalı, ikisi de tansiyonu yükseltir.
Peki tuz konusunda limit nedir?
Türk halkı önerilen tuz miktarının en az 3-4 katı kadar tuz tüketiyor. Gün içinde toplam almamız gereken tuz sadece 5 gramdır, yani 1 çay kaşığı kadar. Dikkat ederseniz yiyeceklerinize eklediğiniz ilave tuz demiyorum. Gün içinde kahvaltıdan akşam yemeğine kadar tüm öğünlerde tükettiğiniz tuz miktarı 5 gramı geçmemeli. Hatta tansiyon hastasının tuzu günde 4 gramla sınırlamasını tavsiye ediyoruz.
Bu arada Himalaya tuzu, kaya tuzu, deniz tuzu fark etmez tüm tuzların sınırlanması lazım. İşlenmiş gıdalarda tuz oranı çok yüksek olduğu için hiç tuz almadığınızı düşündüğünüzde bile aslında vücudunuza bol miktarda tuz giriyor. O nedenle mümkün olduğunca işlenmiş gıdalardan uzak durmak gerekiyor.
Şarküteri ürünleri de çok miktarda tuz içerebiliyor. Peynir ve zeytini bir gece önceden suda bekletmek tuzu arındırmak için bir yöntem olabilir. Yine sofradan tuzluğu kaldırmak, yemekleri baharatlarla lezzetlendirmeye çalışmak önemli.
Tabii bunları söylerken “Diyette sıfır tuz” demiyoruz. Tuzsuz hayat olmaz. Hiç tuz tüketmeyen biri bu kez bilinç değişiklikleri, halsizlik gibi sorunlarla karşı karşıya kalabilir.
Egzersiz miktarı ne olmalı?
Haftada 150 dakika yani haftanın 5 günü yarım saat egzersiz yeterli. Bu 5 günün 2’sinde kasları güçlendirecek ağırlık çalışmaları, direnç egzersizleri yapmak lazım. Geri kalan 3 günde yürüyüş, bisiklet, yüzme gibi aerobik egzersizler öneriyoruz. Bu tarz bir egzersiz programını uzun süreli uygularsanız tansiyonunuzda yarım birime, hatta 1 birime yakın düşüş sağlayabilirsiniz.
Aerobik egzersizin temposu önemli mi?
Evet, salına salına yürümek yerine kalp hızını artırmak lazım. Tempolu yürüyüşler, hafif koşuları öneriyoruz. Genel olarak 220’den yaşınızı çıkardığımızda çıkan sonuç sizin spor sırasında ulaşmanız gereken maksimum kalp atış hızıdır.
Diyelim ki ben 50 yaşındayım, 220-50=170 sonucunu buldum. Yani egzersiz sırasında ulaşmam gereken kalp hızı en fazla 170 olmalı.
Yüksek yoğunluklu bir egzersiz sırasında hedefim, maksimum kalp atış hızımın yaklaşık yüzde 70-85’ine erişmek olmalı. Yani 170’in yüzde 70’si 119, 170’in yüzde 85’i 144.5’tir. Bu hesaplama bana egzersiz sırasında kalp atış hızımın 119-144 arasında olmasının ideal olduğunu gösteriyor.
Ama “Beni hesaplarla falan uğraştırmayın” diyorsanız şöyle bir formül verebilirim: Bir yere yetişecekmiş gibi tempolu ve en az 30 dakika kesintisiz bir şekilde yürüyün.
Sigara konusunda öneriniz nedir, “Ben zaten günde 4-5 tane içiyorum” diyenlere ne dersiniz?
Tek bir sigara içimi bile kan basıncını 5-10 mmHg civarında yükseltiyor ve bu etki 20 dakika kadar sürüyor. O nedenle “Ben az içiyorum, zararı olmaz” diye düşünmeyin. Bu arada sadece sigara değil, e-sigara, puff bar, nargile, pipo, purodan da uzak durun. Tansiyon hastasının yaşamında bunların hiçbirine yer yok. Araştırmalara göre tütün ürünlerindeki nikotin, tansiyonu artıran hormonlar olan epinefrin ve norepinefrin salınımını uyarıyor. Sigarayı bırakmak yüksek tansiyonu düşürmenin yanı sıra kalp krizi ve felç riskini azaltıyor.
Peki alkol?
Alkol tüketimi ile tansiyonun doğrusal ilişkisi var. Alkol alımı arttıkça tansiyon da artıyor. Hipertansiyonu olan kadın ve erkeklerin günlük 1-2 kadehi (10-20 gr) geçmemesi lazım. Yoğun alkol alan biri alkol alımını yarıya düşürürse tansiyonda yarım birim (5mmHg) düşme mümkün.
Uyku hastalıkları, örneğin uyku apne sendromu da önemli bir tansiyon nedeni. Uykusuzluğun ortadan kaldırılması tansiyonun normale dönmesini sağlar mı?
Evet, sağlayabilir. Hastaya tansiyon holteri taktığımızda tansiyonun geceleri gündüze göre yüzde 15-20 oranında düşmesi lazım. Çünkü tüm organlar gece uyku moduna geçer, daha düşük metabolik aktiviteyle çalışır ve tansiyon düşer. Örneğin 14 olan tansiyonun uyku sırasında 12.5, 13’lere düşmesini bekleriz. Eğer tansiyon düşmüyor, hatta tam tersine yükseliyorsa bunun sorumlusu çoğu zaman ya uyku apnesi ya da diyabettir. Özellikle diyete ya da ilaca iyi yanıt vermeyen tansiyon hastaları uyku apnesi açısından sorgulanmalı. Gerekirse hasta, uyku testine gönderilmeli. Uyku apnesi saptanan hastalarda uyku apnesinin tedavi edilmesi tansiyonu da ortadan kaldırabilir.
Stres yönetimi konusunda önerileriniz neler?
Stres tansiyon kontrolünde hakikaten çok önemli. “Tansiyonum bir iniyor, bir çıkıyor. 10 doktora gittim, tansiyonumu bir türlü ayarlayamıyorlar” şeklinde oynak bir tansiyon tarif eden hastada sorun genellikle stres ya da anksiyeteden kaynaklanır. Stresli bir anda tansiyon birdenbire 22’ye çıkıp sonra 12’ye inebilir. Zaten bu nedenle tansiyon ölçümü için bazı kurallar var. Örneğin “Öfkeliyken, yorgunken, bir yerinizde ağrı sızı varken ya da egzersizden hemen sonra tansiyonunuzu ölçmeyin” deriz çünkü yüksek çıkacaktır. Kötü bir haber duyduğunuzda, birine çok kızdığınızda tansiyonunuz 25 bile olabilir. Bu kötü bir şey değil aslında, kalbinizin sağlam olduğunu gösterir. Mesela kalp yetmezliği olanlar istediği kadar sinirlensin, tansiyonları yükselmez.
Stres yönetimi yollarına gelince… Meditasyon, yoga, nefes egzersizleri çok faydalı. İyi vakit geçirilen aktiviteleri artırmak, hobiler edinmek, doğada daha fazla zaman geçirmek yarar sağlayabilir. Bazı hastalarda psikiyatrik, psikolojik destek gerekli olabilir. Bu açıdan bazen tansiyon ilacından çok antidepresif kullanımı tansiyonun kontrol almasına yardımcı olur.
Diyelim ki hasta bir-iki aylık dönemde yaşam biçimini önemli ölçüde değiştirdi. Kilo vermiş, diyetini değiştirmiş, sigarayı bırakmış halde size geldi. Siz de tansiyonun düştüğünü tespit ettiniz. Bu kişinin yaşamının geri kalanında tansiyon sorunuyla karşılaşma riski nedir?
Öncelikle hastaların önemli bir kısmında yıllar içinde tekrar tansiyon yüksekliği görüldüğünü söylemeliyim. Bunun bir numaralı sebebi yaşam değişikliklerinin kalıcı hale gelememesidir. Çünkü sürekli belli bir diyet ve egzersiz ile yaşamak zordur. Ama dikkatli bir yaşam sürerseniz tansiyon bir daha size hiç uğramayabilir.
Hangi aralıklarla tansiyon ölçülmeli?
İlaçsız devam edenlere de ilaç verdiğimiz hastalara da her gün tansiyonlarını ölçmesini tavsiye etmiyoruz. Sık tansiyon ölçümü psikolojik sorunlar yaratır. Genellikle biz tedaviyi planlarız, hastayı 6 ayda bir ya da yıllık kontrole çağırırız. Her gün tansiyon ölçümü yalnızca tanı koyana kadar önerdiğimiz bir şeydir.
Buraya kadar konuştuğumuz yaşam biçimi önerileri yüksek doz tansiyon ilacı kullanan bir hastada ilacın dozunun düşmesini sağlayabilir mi?
Çok net sağlar. Eskiye göre çok etkili tansiyon ilaçlarına sahibiz. Çoğunlukla tek bir hapla tansiyonu kontrol altına alabiliyoruz. Bu hapların içinde tek etken madde ya da birkaç etken bir arada olabiliyor. Örneğin bazen 3 ilaç birleştirilip tek hap oluyor. Hasta tek ilaç aldığını düşünürken aslında 3 ilaç yutuyor.
Bu kombine ilaçlar, tansiyon tedavisine uyumu artırıyor. Çünkü sabah, öğle, akşam gibi ayrı zamanlarda ilaç alma zorunluluğunu ya da ilaç almayı unutmak gibi riskleri ortadan kaldırıyor. Ayrıca tek ilaç almak psikolojik açıdan da rahatlık sağlıyor.
Yaşam biçimi önerileriyle tek hapta birleşmiş ikili ya da üçlü ilaçları tekli ilaçlara düşürmeniz mümkün. Bu da daha az yan etki riski demek.
Yıllardır tansiyon ilacı kullanan ama bir süredir sağlıklı yaşam kurallarına dikkat eden bir hastada tansiyon ilacının fazla gelmesi gibi bir durum olabilir mi?
Olabilir, ki bu durumla çok sık karşılaşıyoruz. Örneğin obez bir hasta 20-30 kilo vermesi bu etkiyi yaratabilir. Böyle bir tabloyla karşılaştığımızda ilacı ya kesiyor ya da dozunu azaltıyoruz.
İlacın fazla geldiğinin birkaç işareti var. Hasta “Halsizleştim, başım döndü, hayat enerjim bitti” gibi yakınmalarla geliyorsa aklımıza gelen ihtimallerden biri ilaç dozunun fazla gelmesidir. Özellikle yaşlılarda bu duruma sık rastlıyoruz. Tabii şunu da vurgulamalıyım: Yaşı 80’i geçen kişilerde tansiyonu ısrarla 14’ün altına düşürelim gibi bir derdimiz yok, bizim için 13-14 bandı idealdir. Mesela 11 olmasını istemeyiz çünkü baygınlığa neden olur.
Tansiyon ilacı kullanırken dikkat edilmesi gerekenler neler?
Öncelikle hastalar kafalarına göre ilaç kesmek, ilacın dozunu azaltıp artırmak gibi yanlışlara düşmemeli. Bazen doktor hangi ilacı verirse versin hasta, komşusunun, arkadaşının önerisiyle hareket eder, onun ilacını kullanır. Hastanın doktoruna güvenmesi, verdiği tedaviye eksiksiz uyması, herhangi bir sorunda da onunla iletişime geçmesi lazım.
Her ilacın bir yan etki profili vardır, tansiyon ilaçlarının da… Örneğin bazı tansiyon ilaçları bacaklarda ödem yapar. Hasta böyle bir yan etkiyle karşılaştığında genellikle “Bu ilaç bana yaramadı, eskiden böyle bir sorunum yoktu, ilaç beni daha kötü yaptı” der ve ilacı bırakır. Maalesef bir daha da doktora gitmez. Bu, olabilecek en kötü senaryolardan biri çünkü tansiyon vücutta büyük, küçük tüm damarlara zarar verir. Tedavisiz bırakılan tansiyon böbrek yetmezliğinden kalp krizine, inmeden göz hasarına kadar pek çok ciddi soruna yol açar. Bu nedenle hasta herhangi bir yan etkiyle karşılaştığında bunu doktoruyla paylaşmalı. Doktor başka bir ilaca geçerek bu sorunu kolay bir şekilde çözüme ulaştırır. Tekrar vurgulamakta yarar var: Yaşam tarzı değişikliğine rağmen düşmeyen hipertansiyonun tedavisi ömür boyu sürer, yani hasta devamlı ilaç kullanmak zorundadır.
Bir başka uyarım da şu: Bazı hastalar doktor önerisiyle bir tansiyon ilacı kullanmaya başlar. Fakat zaman geçtikçe o ilaç tansiyonu kontrol altında tutmaya yetmez ve hasta 15-16 tansiyonla gezer. Bu tür yetersiz ilaç kullanımına karşı belli aralıklarla doktora görünmekte fayda var. Aksi takdirde uzun süreli yüksek basınç atardamarların genişlemesine ve hasar görmesine neden olur.
Kardiyologlar sık sık yüksek tansiyonun genellikle belirti vermediğini vurgular. Peki kimler daha fazla yüksek tansiyon riski taşır? Bu kişiler hangi aralıklarla tansiyon ölçtürmeli?
Gerçekten de tansiyon genellikle belirti vermez. Bazen ense ya da baş ağrısıyla kendini gösterebilir ama çoğu zaman şans eseri yakalanır. Anne, baba gibi birinci derece yakınlarında tansiyon hastalığı olanlar, aşırı şişman hastalar, sigara içenler, diyabetliler, kolesterolü yüksek çıkanlar daha fazla tansiyon riski altında. Genel olarak 20 yaşını geçen herkesin yılda bir kez, 40 yaşını geçince de birkaç kez tansiyonuna baktırmalarını öneriyoruz.