Türkiye, çocukluk aşılarına karşıtlığın hayli yaygın olduğu bir ülke. Şimdi bu aşı karşıtlığına yeni bir unsur daha eklenmiş gözüküyor: Topuk kanı karşıtlığı.
Sağlık Bakanlığı, dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi Türkiye’de de yeni doğan bebeklerin topuğundan minik bir parça kan alınmasını ve bu kan üzerinden bazı kritik genetik hastalıklar dahil hastalıklar için tahlil yapılmasını zorunlu tutuyor.
Ancak K.S. ve S.S. adlı bir karı koca, 19 Temmuzda Kars’ta dünyaya gelen bebeklerinden bu topuk kanının alınmasını istemedi. Onlar kan vermeyince Sağlık Bakanlığı konuyu mahkemeye taşıdı. Kars Aile Mahkemesi de aile lehine karar vererek topuktan kan alınmasını engelledi.
Kars Aile Mahkemesi hakimi Muhammed Koç, gerekçeli kararında anne-babanın topuk kanı vermeme özgürlüğüne sahip olduğuna hükmetmekle kalmadı, topuk kanı taramasının Dünya Sağlık Örgütü’nün üye ülkelere dikte ettiği bir bir uygulama olduğunu söyledi ve topuk kanı vermenin sağlığa zararlarıyla ilgili uzman görüşü olarak 2014’te ölen alternatif tıpçı Aidin Salih’in yazılarını gösterdi:
“Anlatılanlar ışığında tüm dosya kapsamının incelenmesinde; Anne Babanın velayet hakkının doğası gereği topuk kanı vermeme özgürlüğüne sahip olmaları doğal hukukun gereği olduğuna, Topuk kanı almanın çocuğun Anayasa ile korunan yaşam ve sağlık hakkı üzerinde yapacağı olumlu sonuçlarının tıbbi otoritelerce ispatlanmamış olması ve olası bir teşhis ve tedavinin de tıp otoritelerince hala tartışmalı olması (Alternatif tip uzmanı Aidin Salih’in topuk kanı almanın çocuğa yapılacak en büyük kötülüklerden olduğunu özetle eserlerinde ifade etmiş ve benzer tespitler pek çok STK tarafından inceleme konusu edilmiştir), velev ki topuk kanı ile otizmli olduğu tespit edilse dahi otizmin erken tedavisi diye bir tedavi şeklinin olmaması veya doğmuş çocuğun akraba evliliğinin önüne nasıl geçeceği izah edilemeyeceğinden, topuk kanı almanın esasen topluma veya toplum sağlığına da hizmet eden bir yanının olmaması ve WHO’nun (Dünya Sağlık Örgütü) güdülendirmesi ile neonatal tarama adı altında ne için yaptığı yaptırdığı belli olmayan bir uygulama olması nedeniyle ve hegamonik bir dikte ile üye ülkelere dikte edilen bir uygulama olması nedeniyle talebin reddine karar verilmiştir.”
Kars’ta mahkemenin aldığı bu kararı Sağlık Bakanlığı istinafa taşıdı. Sağlık Bakanlığı açıklamasında topuk kanının, Yenidoğan Tarama Programı kapsamında çocukların hastalıklarını erken teşhis ederek tedavilerini başlatmak amacıyla alındığı hatırlatıldı ve şöyle dendi:
“Kesin hüküm niteliği taşımayan mezkur kararın hatalı olduğunu değerlendirdiğimizden, bu karara karşı Bakanlığımızca istinaf yoluna başvuru süreci ivedilikle başlatılmıştır. Hukukun, adalet ve doğruluk temelinde vereceği karara olan inancımız tam olduğundan, yargı süreci sonuçlanıncaya kadar Yenidoğan Tarama Programı aynı şekilde devam edecektir.”
Konu çok önemli aslında. O yüzden Türk Tabipleri Birliği (TTB) de konuyla ilgili yazılı açıklama yaptı.
Açıklamada, “Bu karar sadece çocuklarımızda engellenebilir zekâ geriliklerinin artışına neden olmayacaktır; bu yolun açılması zincirleme olarak birçok hastalık durumunda kendi kararını veremeyecek çocuklar hakkında ailelerin keyfi kararlar alarak çocukların tanı ve tedavilerini reddetmelerine zemin hazırlayacaktır” denildi.
BBC Türkçe‘ye konuşan Hacettepe Üniversitesi Çocuk Hastanesi Beslenme ve Metabolizma Bölümü Başkanı Profesör Doktor Ayşegül Tokatlı, topuktan kan alma işleminin bebeklere zarar vermediğini söyledi.
Tokatlı, “Çocuk ve yetişkinden kapiller kan parmaktan alınır, ilk ayda bebeğin parmağından kan alınması zordur, hatta imkansızdır, bu nedenle topuktan alınır. Bunun zararlı olduğunu ifade etmek mantığın alacağı bir şey değildir” dedi ve ekledi:
“Anne babalar bebeklerinden kan aldırmazsa her yıl bu hastalıklarla yüzlerce, belki binlerce bebek geriye dönüşü olmayan olumsuzluklar yaşadıktan sonra tanı alacaklardır. Hatta bunların bir kısmı ölüme yol açabilen hastalıklardır ve bebekler erken tanım durumunda tedavi edilebilecek hastalıklar yüzünden ölebilir, hayatta kalanlar da engelli kalabilir.”
TTB Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap da topuk kanı uygulamasıyla ilgili “Bebeğin yalnızca canı yanabilir, bunun dışında hiçbir zararı yok. Ama karşılığında paha biçilmez bilgilere ulaştığımız, bebekleri ciddi hastalıktan, ölümden koruyabileceğimiz bir işlem” ifadelerini kullandı.
Topuk kanı nasıl fark yaratıyor?
Türkiye’de “Ulusal Tarama Programı” kapsamında uygulanan yenidoğan tarama testleri ile Fenilketonüri (PKU), Konjenital Hipotiroidi, Biyotinidaz Enzim Eksikliği, Konjenital Adrenal Hiperplazi, Kistik Fibrosis ve Spinal Musküler Atrofi (SMA) gibi kalıtımsal hastalıkların varlığı tespit edilebiliyor.
Prof. Dr. Alpay Azap, erken teşhisin özellikle PKU hastaları için büyük öneme sahip olduğunu şu sözlerle vurguladı:
“Bu hastalığa sahip bebekler bir proteini kullanamıyor, o da beyin ve sinir dokusunda birikiyor. Zamanla zeka geriliği ve sinir sistemi sorununa yol açıyor. Ama kişi bu proteini içermeyen bir diyetle beslenirse sağlıklı bir insan olarak hayatını sürebiliyor.”
PKU Aile Derneği Başkanı Deniz Yılmaz Atakay, erken tanının kızının hayatını kurtardığını söyledi.
Atakay, “PKU Aile Derneği hikayesi Kızım Lâl ile başladı. 2001’de PKU tanısı aldı. Tanı aşamasında engelli olma durumundan bahsediliyordu. Doğru tedavi ve diyet uygulanmazsa zihinsel engelli olacağı söylendi. Kızımın topuk kanı sayesinde erken tanı alması hayat kurtarıcı oldu” dedi ve ekledi:
“PKU’lu birine maksimum 5-10 gün içinde tanı konulduğu takdirde, ki Türkiye ortalaması 20 gündür, hayat boyu tedaviyle ve özel, düşük proteinli beslenmeyle gayet sağlıklı, hatta ve hatta toplumda örnek alınabilecek düzeyde yetkin bir birey olabilir. Bunu çocuklarımızdan gayet iyi biliyoruz.”
‘Halk sağlığını tehdit eden bir noktaya ulaştı’
TTB Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap ise bilime aykırı görüşlerin topuk kanı ve çocuk aşıları gibi konularda büyük zarara yol açtığını vurguladı ve sözlerine şöyle devam etti:
“Aileler maalesef bilim dışı ve bilime aykırı önerilerde bulunan bazı çevrelerin etkisi altında kalıyor. Bunun zararlı bir uygulama olduğunu düşünerek topuk kanı alınmasını istemiyor. Kars’taki vaka da böyle.
“Kanıtların tam tersine, bilim dışı öneriler maalesef toplumda geniş yer buluyor. Örneğin bilim camiasında bu aşıların faydası konusunda hiçbir tartışma olmamasına karşın bu görüşler yayılıyor.”
Azap ayrıca Kars’ta tartışma konusu olan kararı veren hakimin görevini eksik yaptığını düşündüklerini ve kararla ilgili Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na şikayette bulunacaklarını söyledi.
CHP de suç duyurusunda bulundu
CHP Sağlık Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Zeliha Aksaz Şahbaz metabolik hastalıkların erken tanısı ve tedavisi amacıyla bebeklerden topuk kanı alınması uygulamasına ilişkin kararı nedeniyle Kars Aile Mahkemesi hakkında Hakimler ve Savcılar Kurulu’na (HSK) suç duyurusu yaptı.
Kararı son derece tehlikeli bulduklarını belirten Aksaz Şahbaz “Çocukların menfaatlerini gözetmeyen bir karardır. Bu kararlar iktidar tarafından önü açılan alternatif tıp denen bir takım orta çağ uygulamalarıdır” dedi.
Aşı karşıtlığı da böyle yayılmıştı
Sağlık Bakanlığı’nın doğumdan başlayarak bütün çocuklar için çocukluk aşıları programı da, ilk olarak bazı mahkeme kararlarıyla engellenmişti.
Çocuklarına aşı yaptırmak istemeyen kimi anne babalar aleyhine Sağlık Bakanlığı mahkemelere başvurmuş, mahkemeler de aileleri haklı bulmuştu.
Hatta bu konu, yani Sağlık Bakanlığı’nın vatandaşlara kendileri istemese de zorunlu aşı uygulayıp uygulayamayacağı konusu en sonunda Anayasa Mahkemesi gündemine kadar gelmiş, Anayasa Mahkemesi de mevcut yasanın zorunlu aşıyı mümkün kılmadığına dikkat çeken ve parlamentodan bu konuda yasa çıkartmasını isteyen bir karar vermişti.
Ancak bu kararın üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen Meclis çocukluk aşılarını zorunlu kılacak bir yasa yapmadı. Bugün devam eden uygulamada artık aşılar zorunlu değil, aileler itiraz ederse kızamık, su çiçeği, kabakulak, menenjit gibi hastalıklardan çocukları koruyan aşılar yapılmaya biliyor.