Türkiye Psikiyatri Derneği’nin (TPD) “Barışın ve Bilimin Işığında Ruh Sağlığını ve Yaşam Hakkını Koruma” temalı kongresi devam ediyor. Antalya’da 30 Ekim-3 Kasım 2024 tarihleri arasında düzenlenen kongrede ulusal ve uluslararası bilim dünyasından yaklaşık 800 katılımcı yer alıyor. Kongrenin dünkü bölümünde (1 Kasım) basın mensuplarıyla bir araya gelen TPD Merkez Yönetim Kurulu üyeleri Türkiye’de artan şiddet olaylarına ve toplum ruh sağlığına yönelik acil bir eylem çağrısında bulundu.
“Barış olmadan ruh sağlığı olmaz”
Basın toplantısının açılış konuşmasını yapan TPD Genel Başkanı Prof. Dr. Ejder Akgün Yıldırım, kongrenin teması olan barışın ve bilimin gerekliliğini şu sözlerle açıkladı: “Onların varlığıyla yaşam hakkı ve ruhsal sağlık mümkün olabilir. Biz de bu gerçekliği yüksek sesle haykırmak, bilimsel toplantılarda tartışmak ve görünür kılmak istedik. Çünkü barışa ve bilime en çok ihtiyaç duyulan bir dönemdeyiz.”
Prof. Dr. Ejder Akgün Yıldırım’ın konuşmasından öne çıkan bölümler ise şöyle:
📍 “Savaşlar tüm coğrafyalarda sıradanlaşmış, katliamlar uluslararası kamuoyunda konuşulmaz olmuş, Filistin’de ölen binlerce bebek bile barışı savunmak zorunda olan uluslararası kuruluşları ve başta batı devlet yönetimleri olmak üzere dünyayı harekete geçirememiştir. Bu amaçla tüm dünyaya barış için, barış olmaz ise ruh sağlığı olmaz diye çağrıda bulunduk.”
📍 “Sadece ülkeler ve toplumların çatışmaları değil şiddet ve yıkıcı davranışlar bireylerin yaşam alanlarına da sirayet etmiş, toplumsal güven alanları suç mahalline dönüşmüştür.”
📍 “Bilimin ışığının net bir şekilde söylediği birçok tıbbi gereklilik yok sayılmış, bir mahkeme kararında bilim dışı insanların çağ dışı görüşleri referans gösterilerek içeriği bile hatalar ile dolu bir gerekçe ile bebeklerin yaşamlarını kurtaracak topuk kanı almak mahkum edilmiştir. Bilimsel tedaviler değersizleştirilmekte, ailelerinin bir tür şiddet eylemi ile aşı olmayan binlerce çocuk bulunmaktadır. Bu durum yüksek sesle konuşmayı zorunlu kılmaktadır.”
📍 “Dolaylı ya da doğrudan giderek artan ve sıradan hale gelen şiddet olayları gündelik yaşamı ve güvenlik algısını tehdit edecek boyutlardadır artık.”
📍 “Bir çocuğun en güvende olması gereken ailesinin yanında öldürülmesi, çocukların ve kadınların güvende olmamaları ve geleceklerinin göz göre göre yok olması, başta kurumlar olmak üzere hepimizin faili ve sorumlusu olduğu bir suçtur.”
📍 “Meslek ortamında şiddet artık haber değeri bile taşımamaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin dokunulmaz olan kürsüsünde ise yani ülkenin ahlaken en korunaklı olması gereken mekanında ise kan akmıştır. Tam da bu noktada biz şiddetin ve şiddet uygulayanların mahkum edilmediği, şiddet eylemine gerekçe bulunduğu taktirde bu yaklaşımların çok ağır sonuçları olacağını söyledik.”
📍 “Sokakta yaşayan hayvanlara yönelik şiddet içerikli söylemlerin artması, bu hayvanların yaşam hakkını elinden alacak şekilde bir yasal düzenleme talebi ve mevzuat oluşturulmasının risklerinden bahsettik. 1 Haziran 2024 tarihli açıklamamızda toplumsal yaşamda şiddeti olağanlaştıran her bir adımın bir diğer ortamda şiddetin kök salmasına yol açacağını, şiddeti yaygınlaştıracak bir uygulamanın konuşuluyor olmasının ülkemiz açısından riskleri olduğunu, şiddet eyleminin sabit bir nesnesi olmadığını, bir ülkede artan şiddet olaylarından şiddeti uygulayanlar dahil olmak üzere tüm toplumun etkileyeceğini belirtmiş, bunun öngörülemez bir şiddet sarmalına yol açacağı uyarısını yapmıştık.”
📍 “Sekiz yaşında bir çocuk gülüp oynayacağı, gelecek hayalleri kuracağı yaşta katiller elinde can verdi. Vicdanları yaralayan bu cinayet maalesef ilk değil. Hunharca öldürülen kadınların yaşam hakkı için yapılacaklar vardır. Ama bu durum failleri gizleyip hastalar suç işler gibi ayrımcı ve yıkıcı bir söyleme dönüşmektedir ki bu kabul edilemez.”
📍 “İstanbul’da, tıbbi gereklilik olmaksızın çıkar amacı ile yeni doğan bebeklerin hayatlarını tehlikeye atarak, onların en temel yaşam haklarını ihlal eden ve aralarında eski kamu görevlileri ve sağlık çalışanlarının da bulunduğu bir suç örgütünün ortaya çıkması artık son noktadır.”
📍 “Önlenebilir ölümler, iş kazaları ve cinayetleri, intiharlar ile ilgili yapılacak çok şey vardır. Bu konuları ele alan politikaların ve düzenlemelerin acilen gözden geçirilmesi gereklidir. Bütün işçiler ruhsal ve bedensel açıdan sağlıklı koşullarda çalışma hakkına sahiptir, işçilerin ruhsal ve bedensel olarak sağlıklı koşullarda çalışabilmesi için gereken ortamın sağlanmasını yetkili kuruluşlardan talep ediyoruz. Cinsiyet ve cinsel kimlik temelli ayrımcılığı ve kadınlara uygulanan erkek şiddetine ilişkin her türlü kültürel, yasal ve kurumsal düzenlemelerin yapılmasını talep ediyoruz.”
📍 “Savaşlar yanında yerinden edilme, ayrımcılık, ekonomik zorluklar, çocuk işçiliği sorunu, güvencesiz iş yerleri, eğitimden, sağlıktan, güvenli gelecekten ve temel insan haklarından mahrum kalma gibi insanca yaşamaya ve ruhsal açıdan sağlıklı olmaya engel sorunlarla karşı karşıyayız. Biliyoruz ki ruh sağlığı savunusu sadece ruhsal zorluk ya da hastalığı olan bireylerin tedavi ve tam sağlık hakkını değil, aynı zamanda toplumların ve bireylerin ruhsal iyilik halinin korunmasını da içerir ve kamu otoritesi ve sorumlular, işleyişin her basamağında bizlerin daha güvenli ve daha insancıl koşullarda sağlık hizmeti vermemizi sağlamakla yükümlülerdir.”
Prof. Dr. Taycan: “Şiddetle mücadele için göreve hazırız”
Basın toplantısında konuşan TPD Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Serap Erdoğan Taycan ise “Türkiye’de adını net bir şekilde koymamız gereken bir şiddet sorunu var. Her yeni güne şiddet haberleri ile başlıyor, günü şiddet haberleri ile bitiriyoruz. Toplumda yaşanan hiçbir şiddet türünü bir diğerinden bağımsız düşünmek, değerlendirmek mümkün değildir” dedi.
Artan şiddet olaylarına ilişkin acil önlem alınması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Taycan, “Türkiye Psikiyatri Derneği olarak sorunu birlikte anlamak, çözümü birlikte üretebilmek adına tüm kurumlara ve paydaşlara acil eylem çağrısında bulunduk ve çağrımızı yineliyoruz” diye konuştu. Dr. Taycan eğitimden çalışma ortamına, aileden kurumlara her yerde her türlü şiddete sıfır tolerans gösterilmesi gerektiğini vurgulayarak bu süreçte tüm paydaşlarla etkili bir çalışma yürütülmesi için göreve hazır olduklarını belirtti.