Bir süredir Türk medyası yasa dışı kumar, bahis sitelerinin sayısı ve buna bağlı operasyonların artmasına ilişkin haberlerden geçilmiyor. Konuşulan meblağlar çok büyük. Nisan ayında MASAK’ın deşifre ettiği sıradan bir bahis şebekesinin 10 milyar lira çevirdiği açıklanmıştı. Yine MASAK’ın 2017 tarihli araştırmasına göre Türkiye’de 5 milyon kişi yılda 50 milyar liralık bahis oynuyordu. Yani o yılın ortalama dolar kuruyla sanal bahis için harcanan para yılda 13.7 milyar dolar. Türkiye geneli güncel rakamlar son dönemde açıklanmadı ama yasa dışı bahis şu sıralar yargıda yaşanan kavganın ana konularından biri. Öte yandan sokakların ve bağımlılık uzmanlarının da gündemi.
Bağımlılık Uzmanı Psikiyatrist Prof. Dr. Elif Mutlu’ya göre kumar her dönemde sorundu ama dijitalleşmenin etkisiyle artık salgın gibi yayılıyor: “Son yıllarda kumar bağımlılığı nedeniyle psikiyatrik destek alanların sayısında ciddi artış var.” Peki sanal kumar bağımlılığıyla ilk tanışıklık nasıl başlıyor? Bağımlılığın aşamaları neler? Bağımlı bir yakını olan aileler hangi hataları yapmamalı? Bu tür oyunlara heves eden gençler akıllarından neyi hiç çıkarmamalı? Prof. Dr. Elif Mutlu’dan dinleyelim.
Şans oyunları ve online bahis de kumar olarak değerlendiriliyor mu?
Evet, bunlar da patolojik kumar. Sonucunu bilmediğimiz riskli bir şeye yatırım yapmak, emek, zaman vermek ve karşılığında risk almak zaten genel olarak kumar demek. Yani oyunu nerede oynadığınızın pek bir önemi yok. İster makinede isterseniz bir masa etrafında kâğıt desteleriyle, zar atarak ya da online oynayın… Hastalık açısından hepsi aynı. Tabii dijitalleşmeyle kumar oynamak çok kolaylaştı. Eskiden kumarhanelerde yüz yüze oynanan oyunlar artık cep telefonundan oynanabiliyor. Ruletler, kollu makineler, zarla oynanan oyunlar… Her cep telefonu sanal bir kumarhane potansiyeli taşıyor artık.
Bu tür oyunları oynamanın sorunlu bir hal aldığının göstergeleri neler?
Diyelim ki kırk yılın başında Kıbrıs’a tatile gittiniz ve oradayken de biraz oyun oynadınız. Kazandınız ya da kaybettiniz. Sonucu önemsemiyorsunuz çünkü o oyun yaşamınızın bir parçası değil. Tıpkı içkideki gibi, bazı insanlar sosyal içicidir bazıları alkol bağımlısıdır. Dolayısıyla keyfekeder oynadığınız oyunu bağımlılıktan ayırıyoruz.
Para verdiğiniz ve sonucunu bilmediğiniz için Milli Piyango bileti almak bile bir anlamda kumar sayılır. Fakat piyango biletleri biraz daha sosyal bir kabuldür. Çünkü senede birkaç kez büyük ikramiye verilir, sonuç hemen belli olmaz, bazen haftalarca beklersiniz. Dolayısıyla Milli Piyango biletine bağımlı olunmaz. Bir şey ne kadar hızlı sonuç veriyorsa o kadar çok bağımlılık yapar. Örneğin saniyeler ya da dakikalar içinde sonucunu gördüğünüz bir oyuna çok hızlı bağımlılık geliştirirsiniz.
“Patolojik kumar mı değil mi?” sorusunu yanıtlamak için bizim ilk baktığımız şey o davranışın üzerinde kontrolünüzü kaybedip kaybetmemeniz. Diyelim ki oyuna bin TL koydunuz. Kazandınız ya da kaybettiniz, önemi yok. “Tamam, artık daha fazla oynamayacağım” diyemiyorsanız sorununuz ciddi demektir. Çünkü biz normalde davranışlarımızı kontrol ederiz. “Bir hamburger yiyip kalkacağım” ya da “Bir bira içip keseceğim” deriz. Aldığınız kararı planladığınız şekilde sürdüremez, o işin içinde akmaya başlarsanız bu bizim önemli bir bağımlılık göstergesi. İçki de olsa kumar da olsa bu böyle.
Borsa kumar sayılır mı?
Borsadaki kaldıraçlı işlemler çok risklidir. Hızlı sonuç verir, bire 10 ya da 100 gibi büyük kazançlar ya da kayıplar getirir. Bu açıdan kumar kriterlerinin bir kısmını karşılar. Özellikle tecrübesiz birinin elinde kumara dönüşebilir.
Fakat borsa belli düzenlemelere tabi olarak riskinizi-kârınızı hesapladığınız, finans piyasalarını sabırla takip ettiğiniz profesyonel bir iştir.
Peki kişi birdenbire mi kumar bağımlısı mı olur yoksa bağımlılık için bazı aşamalar mı var?
Bağımlılığa giden yol aşamalıdır. Başlangıçta kişi genellikle çok küçük rakamlarla başlar ve kazanır. Kazandığı için de devam eder. Mesela bin lira koyar, o para 10 bin lira olur. Fakat durmaz, bu kez parası 20 bin liraya ulaşır… Kazandıkça oyunda kalması pekişir, gitgide daha fazla parayla oynar. Yani bağımlılığa giden yolda taşlar yavaş yavaş döşenir.
Fakat bir noktada artık kaybetmeye başlar. Kaybetme aşamasında genellikle önce kredi kartı borcu katlanır, daha sonra tüketici kredileri devreye girer. Ardından yakın ya da uzak aile üyelerinden borç istemeler başlar. Kişi bu aşamada kayıplarını telafi etmek için kumar oynamaya devam eder. “Bu kadar para kaybettim, daha önce nasıl kazandıysam yine kazanabilirim. Hatta bu kadar borcu ancak kumarla kapatabilirim” mantığıyla oynar. Tabii mümkün olduğunca kumar oynama ve borçluluk hali gizlenir. Kişi yalan üstüne yalan söyler. Kumar oynadığını ailesinden, eşinden, partnerinden, arkadaşlarından saklar.
Peki bu sırada bir bağımlılık kapanında olduğunu fark ediyor mu? Mesela “Ben kumar bağımlısıyım, psikiyatriste gitmeliyim” diyor mu?
Genellikle kayıplar, borçlar başladığında aile durumu fark ediyor. İlk yapılan şey de bir uzmana gitmek olmuyor ne yazık ki. Aile yaşanan durumu bir defalık bir hata gibi görüyor, bir şekilde borçları ödüyor ve konunun üstünü kapatıyor. Aslında bu davranış şeklini hiç önermiyoruz. Çünkü bağımlılık tedavi edilmediği için kişi çok büyük ihtimalle oynamaya devam edecek. Bu kez borçlarını kapatmak için değil küçük bir parayı büyütme hayaliyle oynayacak.
Bakın, bir kişi kumar bağımlısı olduğunda artık paranın meta değeriyle ilişkisi değişiyor. Mesela 10 bin lira dediğimde aklınıza bu paranın karşılığında alabileceğiniz ürünler, hizmetler ya da kendi zamanınız falan gelir. Fakat kumar oynarken oranlar o kadar yüksek oluyor ki… Diyelim ki 10 bin lira koydunuz ve 10 dakika sonra kumardan 50 bin lira aldınız. Artık 10 bin liranın sizin hayatınızdaki değeri evinizin kirası, mutfak masraflarınız, kılık kıyafet değil, 50 bin liraya dönüştürülecek bir jeton gibi olur. Yani para sadece oyunda kalmayı sağlayan bir araca dönüşür. Paranın kişinin dünyasındaki anlamı, alım gücü, getiri riski erozyona uğrar. O yüzden bu kişiler tedaviye biraz geç gelirler. Genellikle eşler, yakınları artık bu durumla baş edemediklerinde psikiyatriste başvururlar.
Milli Piyango İdaresi geçen yıl 10 ayda 21 bin 816 kumar sitesini kapattırmış. Bu yılın ilk 6 ayında da 43 bin 879 kumar sitesini… Bu sayılar sanal kumara kolay erişimin yaygınlığı konusunda önemli bir gösterge. Siz kumar bağımlılığında bir artış gözlemliyor musunuz?
Kesinlikle bir artıştan söz edebilirim. Gerçekten sık bir şekilde kumar, bahis, sanal kumar konusunda yardım talepleri var.
Bu arada kumar siteleri kapatılıyor ama hemen ardından yeniden açılıyor. Bu siteleri yurt dışından yönetenler gerçekten inanılmaz miktarlarda para kazandığı için site kapatıldığı an adresi hemen başka bir domaine taşıyor ve cep telefonundan “Şuradan devam ediyoruz” diye link gönderiyorlar.
İnsanların sanal kumar ya da bahis siteleriyle ilk teması genellikle nasıl oluyor?
Çoğu zaman ya sosyal medya aracılığıyla ya da o sitenin internette reklam olarak önünüze düşmesiyle tanışıklık başlıyor. Özellikle Telegram’da çok fazla bahis grubu var. Bazen de arkadaş tavsiyesiyle o dünyaya giriliyor.
Bu arada Candy Crush’a benzeyen masum görünümlü, “Sweet Bonanza” adında, çocukların da ilgisini çekecek bir oyun hakkında çok şey duydum. Başlangıçta oynamanız için size “Senin şu kadarlık coinin var” diye bir kredi veriyorlar. Böylece kişi orada oynamaya başlayıp kazandıkça bu dünyanın içine girmiş, bu alışkanlığı edinmiş oluyor.
Kumar bağımlılığı için riskli bir yaş aralığından söz etmek mümkün mü?
Genellikle sorunun temelleri lise çağlarında atılıyor. Küçük paralarla ilk oyun oynama deneyimleri başlıyor. Kişi finansal açıdan biraz daha kuvvetlendiğinde, mesela ailesinden uzaklaşıp üniversiteye gittiğinde, cebine daha çok para girdiğinde, kendisi para kazanmaya başladığında yani kayıplarını biraz daha fazla kapatma kapasitesi olduğunda kumar oynama daha belirgin hale geliyor. Dolayısıyla bağımlılık için en riskli dönem 20 yaş sonrası diyebiliriz.
Daha önce hiç kumar oynamamış biri 60’lı yaşlardan sonra birdenbire kumara başlayabilir mi?
Bu şekilde kişinin karakteriyle uyumsuz kumar bağımlılığı ya da cinsel bağımlılık gibi bir durum varsa altta yatan nörolojik hastalıklara dikkat etmek gerekir. Çünkü bazen beyindeki bir lezyon, beyin tümörü ya da Parkinson hastalığı için kullanılan ilaçlar aniden bu tür sendromlar ortaya çıkarabilir. Dolayısıyla ileri yaştaki bağımlılıklarda altta yatan nörolojik bir durum ya da ilaç yan etkisi var mı diye bakmak lazım.
Kadınlarda da kumar bağımlılığına sık rastlıyor musunuz?
Kadınlarda da rastlıyoruz ama erkek başvurularını daha sık görüyoruz.
Kumar bağımlılığının diğer bağımlılıklardan farkı var mı? Kişi kendi iradesiyle kumarı bırakabilir mi?
Şunu söylemek isterim ki kumar bağımlılığı bir tercih ya da irade meselesi değil, tıpkı alkol, madde bağımlılığındaki gibi beyindeki ödül merkezinin hastalanmasıdır. Kumar bağımlısı biri artık yapmayacağı şeyleri yapar, tercihleri, öncelikleri değişir. Bir taraftan bunlardan suçluluk ve pişmanlık duyar, bir taraftan kumar oynamayı durduramaz. Dolayısıyla kumar bağımlılığı iradeyle çözülecek bir sorun değil, tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır.
Kumar bağımlılığına daha yatkın bireyler var mı?
Bağımlılığa yatkınlık yaratan bazı kişilik özellikleri ve başka psikiyatrik hastalıklar var. Bunların bir kısmı kumar bağımlılığı için de geçerli. Mesela dürtüsel, sabırsız, risk almaya yatkın kişiler daha fazla bağımlılık riski taşır. Kumar bağımlılığı için ilave olarak şöyle bir şey daha söyleyebilirim: Bu kişiler biraz mükemmeliyetçi, zekalarına güvenen ve hesabı kitabı kuvvetli kişilerdir. Bu arada kumar bağımlılığı başka bağımlılıklarla yer değiştirebilir. Örneğin kumar bağımlılığını bırakan kişide alkol bağımlılığı ön plana geçebilir.
Vurgulamak istediğim bir başka şey şu: Diyelim ki hayatın depresif bir dönemindesiniz. Kumar, biraz hayatın akışından, realitesinden sizi uzakta tutan ve o sırada zamanın geçmesini sağlayan bir aktivite olabilir. Alkolizm ve uyuşturucu bağımlılığı da öyledir. O yüzden bir kumar bağımlısı karşımıza geldiğinde depresyon gibi başka bir psikiyatrik hastalık var mı, onu da ele alırız.
Peki kumar bağımlılığı nasıl tedavi ediliyor?
Akol-madde bağımlılığının tedavisine benziyor. Başka psikiyatrik hastalıkları varsa onları tedavi etmek için ilaçlar veriyoruz. Ayrıca dürtüsellik, sabırsızlık, oyun isteği gibi sorunlarla başa çıkması için de elimizde bazı ilaç tedavileri var. Ama tedavinin ana bileşeni psikoterapi. Tedavide mutlaka aile bireyinin de danışmanlık alması gerekiyor.
Bu tür oyunlara heves eden kişilere neler önerirsiniz?
Önce oyun oynayan kullanıcılara şunu söyleyeyim: Türkiye’de kumar oynatmak da kumar oynamak da suç. Yasa dışı bahis sitelerine girerek aslında suç işliyorsunuz, bu bir. Dolayısıyla günün birinde diyelim ki oynamaktan vazgeçtiniz. Bu durumda kazancınızı alamayabilirsiniz. İkincisi, borçlandığınızda illegal yollarla, tehditlerle karşılaşabilirsiniz. Her iki durumda da sizi koruyacak yasal bir dayanaktan yoksun olduğunuzu bilin.
Bu tür oyunları denemek isteyen gençlerin de önce kazanacaklarını, kısa bir süre içinde bağımlılık geliştireceklerini, daha büyük paralarla oynayacaklarını ve kaybedeceklerini bilmeleri önemli. Dahası kayıplarını asla kumarda geri kazanamayacaklarına baştan ikna olmalılar.
Kumar bağımlısı bir yakını olan ailelere tavsiyeleriniz var mı?
Böyle bir durumu fark ettiklerinde olayı örtbas edip borçlarını ödemek yerine yakınlarını tedaviye yönlendirsinler. Biz genel olarak tedavide kişiye şunları öneriyoruz:
Kendi borcunuzun sorumluluğunu alın. Eğer yakınlarınız ya da aileniz borcunuzu ödeyecekse, onlara borçlanın.
Telefon numaranızı değiştirin, kumar uygulamalarından, sitelerinden uzak durun.
Çok yakın çevreninizden en az bir kişiye full finansal şeffaflık gösterin. Kredi kartı ekstreleriniz, banka hareketleriniz ve harcamalarınızın bir başkası tarafından kontrol edilmesine karşı çıkmayın.
Ailelere de tavsiyem şu olabilir: Yaklaşık 1 sene kadar kişinin paraya ulaşımını kısıtlayın, bütün para hareketlerini kontrol edin. Bunu da onu denetler gibi değil de yardım etmek için yapın. Çünkü baştan da dediğim gibi kumar bağımlılığı hastalığına yakalanan bir kişi borçlarını ödemek için daha fazla oyun oynar. Diyelim ki siz kirayı ödemek için ona 5 bin lira verdiniz ve “Şuraya yatır” dediniz. Kişi yolda kirayı ödemeye giderken aklına şöyle bir fikir gelir: “Ben bunun 3 bin lirasıyla gidip oyun oynayayım, onu 30 bin lira yapayım. Daha sonra kirayı ödeyeyim.” Yani paranın kendisi artık hastalandırıcı bir hale gelir.
Bütün parasını, evini, arabasını kaybedenlerle sık karşılaşıyor musunuz?
Size şu kadarını söyleyeyim: Hep bu aşamada karşılaşıyoruz. Diyelim ki lise çağlarında oynamaya başlamış. O zaman anne-babasına söylememiş, borçlarını ağabeyi kapamış. Sonra aradan 1-2 sene geçmiş, üniversitede tekrar oynamaya başlamış. Kredi kartları borcu artmış, evdeki bir şeyleri satmaya başlamış. Aile fark ettiğinde de “Tüh bir hata yaptı, gençlik işte” demiş, borcu kapatmış…
Ne yazık ki iş borcu kapatmakla bitmiyor. Kişi yine oynamaya devam ediyor. Bu sefer de aileden habersiz bankalardan kredi çekiyor, ailenin nazı geçecek konu komşudan ve akrabalardan borç alıyor. Kayıplar çığ gibi o kadar büyüyor ki sonunda aile bunu fark ettiğinde artık evin, arabanın satılması ve birikimlerin bozdurulması gerekiyor. Ne yazık ki bu aşamada kumarın bir hastalık olduğunu idrak edip tedaviye geliyorlar. Bize geldiklerinde ufak kayıplar, telafi edilebilecek bir tablo olmuyor genellikle. İşini, evini, arabasını kaybetmiş, boşanmış, yuvaları dağılmış halde oluyorlar. Bu durumda o kadar çok kumar bağımlısı görüyoruz ki…