Millet İttifakı’nın beklenen İstanbul mitingi dün gerçekleşti. İttifakın Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın da katıldığı miting, on binlerin katılımıyla başladı ve hava kararana kadar sürdü.
Mitingde kürsü alan liderlerin sırasıyla konuşmalarında öne çıkan kısımlar şöyle:
Karamollaoğlu: Gizlimiz saklımız yok
Kürsüye ilk çıkan Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, ittifak olarak seçilirlerse toplumun her kesiminin derdiyle eşit biçimde ilgileneceklerini söyledi:
“Çok farklı programları olan altı siyasi parti Genel Başkanları olarak bir araya geldik. Meselelerimizi birlikte mütalaa ettik, komisyonlar kurduk. Arkasından da bu problemlerin üstesinden nasıl geleceğimizi kamuoyuna deklare ettik. Açıkladık. Gizli kapaklı bir şeyimiz yok. Onun için mağdur olan kim olursa olsun, siyaseten bizim aynı duygu ve düşünceleri paylaşmasa bile onun derdini biz kendi derdimiz bileceğiz, bundan emin olun. Herkesin dert babası olacağız. Mutlaka dertli olan insanlarla dertleşeceğiz. Mutlaka her kesimin problemlerini çözeceğiz. Türkiye’yi biz bir bütün olarak görüyoruz. Diyarbakır’dan Edirne’ye kadar, Kars’tan ta Muğla’ya kadar her bölge bizim derdimiz. Adalet başta olmak üzere, her konuya el atacağız. Mutlaka sanayide bir devrim yapacağız. Neye ihtiyacınız varsa, ihtiyacımız varsa, mutlaka onu gidereceğiz. Ülkemizin her bölgesinde her ilinde yatırımlar gerçekleştireceğiz. Herkes iş bulmak, karnını doyurmak için İstanbul’a gelmek mecburiyetini hissetmeyecek.”
Yavaş, iktidarın askeri propagandasını eleştirdi
Karamollaoğlu’nun ardından sahneye çıkan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, iktidar bloğunun söylem ve seçim propagandalarını eleştirdi:
“21 yıllık iktidar yaptıklarını anlatıp yeni vaatler ileri sürmesi gerekirken tankları tüfekleri, gemileri gösteriyor. Seçim mi yapıyoruz, savaşa mı hazırlanıyoruz belli değil. Bu eserlerin hepsi bizim eserlerimiz gurur kaynağımız ama 14’ünden sonra insanlarımız şununla karşı karşıya kalacak; kiracı-ev sahibi, kredi kartları, pahalılık, enflasyon, uyuşturucu, mülteci. Bu sorunlarla karşı karşıya kalacak ama bunların konuşulmasını istemiyor. Seçim zamanı mevsimlik birazcık milliyetçilik sosu birazcık muhafazakarlık sosu. İnsanlar bununla tartışsın başka bir şey konuşulmasın istiyorlar. İstanbul düştü ama her şey çok güzel oldu. Gerçeklerin yine bu seçimde konuşulmasını istemiyorlar bir sürü iftira atıyorlar. Kulak asmıyoruz. Korkuyorlar mı? Neden korkuyorlar, hesap vermekten değil mi? Biz 15 Mayıs’ı bekliyoruz. 14 Mayıs’tan sonra hukukun üstünlüğü de mutlaka yerini bulacak ve hukuk herkese adil işleyecek. Millet İttifakı’ndaki 6 parti hakikaten uzlaşmış bir araya gelmiş. Öbür taraftakiler bir acayip, HÜDA PAR var. Bir kısmı ittifakta bir kısmı değil diyor, ee berabersiniz. Seçime giderken milli, gayri milli laflarının hepsini reddediyoruz. Mevsimlik milliyetçiliklerinizi, muhafazakarlıklarınızın hepsini reddediyoruz.”
İmamoğlu’ndan ‘teslim etme’ göndermesi
Yavaş’ın ardından mikrofonu alan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun konuşmasının dikkat çeken kısmı ise Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Bu millet kazansanız da size teslim etmez” diyerek başlattığı, “seçim sonuçları demokratik biçimde kabul edilecek mi” tartışmasına dairdi:
“Bundan 4 yıl önce, 6 Mayıs 2019 günü, bir yargı darbesiyle karşı karşıya kalmıştık. (Yuh sesleri yükselince) Genelde yuhalamayın derim ama bu kararı alanları yuhalayın ki bir daha cesaret edemesinler. İstanbulluların iradesini beğenmeyenler seçimi iptal ettirmişlerdi. O gün utanmadan ‘Sandıktan biz çıkmazsak, o seçim geçerli sayılmaz’ dediler. Sonra millet onlara öyle bir demokrasi tokadı attı ki saymayı öğrendiler. Hem milletin kararına saygı duymayı hem de oyları saymayı öğrendiler. 23 Haziran’da, 806 bin oy farkını tek tek saydırdı bu millet onlara. 14 Mayıs’ta da milyonlarca oy farkını tek tek sayacaklar. Milletin iradesine saygı duyacak, iktidarı millete teslim edecekler. Milletin iradesine saygı duyacak, iktidarı millete teslim edecekler, millete. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir sözü altı dolu bir sözdür. Bugün hep beraber ekonomiyi konuşuyoruz, konuşacağız. Ama onlar, ekonominin e’sini ağızlarına almaya cesaret edemiyorlar tarihin en büyük ekonomik krizini unutturmak için, kötü dillerini, milletimizi bölmek için kullanıyor. Sanıyorlar ki ‘bu milleti kandıracaklar’… yemez… Artık yemiyor bu numaralar, yemiyor… Millet güzel bir slogan buldu: Patates- soğan güle güle Erdoğan güle güle kardeşim, güle güle…”
İmamoğlu, eşi Dilek İmamoğlu’nun bir mitingde zafer işareti yaptığı fotoğraflar üzerinden tepki gösteren Cumhur İttifakı’nı “Bunlar, kötülüğü o kadar büyüttüler ki artık miting alanlarında eşlerimizin görüntülerini yayınlayarak oy kapma ucuzluğuna başladılar. Biz sana benzemeyiz, eyy benzersiz kötülüklerin sahibi, biz kutsal saydığımız aileleri, oy uğruna seçim meydanlarına katmayız. Eşleri, çocukları siyaset mücadelesinden muaf tutarız” sözleriyle eleştirdi.
İmamoğlu, seçimin ilk turda bitmesinin “farz” olduğunu söyledi ve gerekçesini şöyle açıkladı:
“Bak bu alavereci dalavereci iktidar, 2. tura kalırsa ellerinden geleni yapacaklar. Ama 2. tura bu işi bırakmayın, her türlü numarayı çeker. Bunların fıtratında var, 31 Mart seçimi örnektir.”
Babacan: Aslında bu bir referandum
Kürsü mikrofonunun bir sonraki sahibi DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’dı. Konuşmasının büyük kısmını ekonominin Cumhur İttifakı’nın yanlış yönetimi yüzünden her gün daha kötüye gittiğini anlatmaya ayıran Babacan, bu seçimin aslında iki sorulu bir referandum olduğunu söyledi:
“Aslında bu seçim, özünde bir referandum. İki seçenekli bir referanduma gidiyoruz. Önümüzde iki tane tercih olacak. Şimdi bu iki tercihi ben İstanbul’a soracağım; otoriterlik mi, demokrasi mi? Keyfilik mi, hukuk mu? Baskı mı özgürlük mü? Tek akıl mı ortak akıl mı? Korku mu umut mu? Öfke mi sevgi mi? Kavga mı barış mı? Kriz mi huzur mu? Yoksulluk mu zenginlik mi? Arkadaşlar, kara kış mı bahar mı? İşte biz demokrasi, özgürlük, zenginlik diyoruz. İstanbul cevabını veriyor. Bahar diyoruz. Seçimlerin olacağı son gün 14 Mayıs Anneler Günü. Gelin bu 14 Mayıs’ta annelerimize baharı hediye edelim arkadaşlar. ‘Oyumu sana hediye ediyorum anneciğim’ diyelim ve adaleti, barışı, huzuru annelerimize hediye edelim.”
Uysal: Yalanları da bitmiş
Babacan’ın ardından kürsüye çıkan Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal ise konuşmasını daha çok iktidarı eleştirmeye ayırdı:
“Bu güne 1 günde gelmedik. Bugün milyonlarca insanımız eğer sefalet içindeyse bunun sorumluluğu elbette yönetenlerdedir. Cumhuriyette demokrasiye ruhen inanmıyorlar. Demokrasi ve hukuk onların lehine işliyorsa kabulleri, işlemiyorsa değil. Şimdi birileri çıkmış diyor ki 14 Mayıs bir darbe girişimidir. Seçimleri iptal mi edeceksiniz? Bunların düşünceleri ortaya döküldü. Demokrasiye, hukuka, Türkiye’ye dair hiçbir hayalleri yok. 21 yılın sonunda Sayın Erdoğan seçim beyannamesini açıkladı. Mülakatı kaldıracağını taahhüt ediyor. Bozduğu ekonomiyi 2002 şartlarına getirmeyi taahhüt ediyor. İktidarı döneminde çıkan imar aflarını yasaklarını taahhüt ediyor. Geldikleri noktada söz bitmiş, yalanları da bitmiş.”
Davutoğlu: Demokrasi dersi verdiniz
Mitingin 6. Konuşmacısı Gelecek Partisi Lideri Ahmet Davutoğlu’ydu. İstanbul’da toplanan miting kalabalığının seçimlere darbe benzetmesi yapanlara bir demokrasi dersi olduğunu söyleyen Davutoğlu, “Bana ittifakımızın tarım ve gıda politikalarını anlatmak düştü” dedi ve şunları söyledi:
“Toprağı rant alanı gören bu zihniyet gidecek, toprağı bereketlendiren çiftçilerimiz geri gelecek. İmar baronları gidecek, milletin efendisi köylü gelecek. İkincisi su. GAP projesi kalktı. Kanal İstanbul’da servet projesi var. Et fiyatı süt fiyatı artarsa tüketici alamıyor, düşerse üretici kar edemiyor. Biri dedi ki biz Togg diyoruz onlar soğan diyor dedi. Tam bir zihniyet fukarası. Biz de şunu diyoruz, hem SİHA hem İHA, hem Togg, hem soğan.
Bu seçim halkla birlikte halkın kaderini paylaşanlarla halkı gıda enflasyonu karşısında ezdirenlerin seçimi olacak. Millet İttifakı’nın iktidarında gıda enflasyonu altında bir zümre olmayacak. Yiğidi bir kuru soğana muhtaç edenler gidecek, Anadolu yiğitleri gelecek. Kanal İstanbulla değil, Anadolu’ya suyla bereket getireceğiz. Lüks yatlara mazotu ÖTV’yi kaldıranlar gidecek, çiftçiye mazotu ücretsiz verenler gelecek. Bunlar kendileri manda yoğurduyla ejder meyvesiyle beslenip, halka soğanları çok görenler.
Akşener, Yeşildağ iddiasını sordu
Kılıçdaroğlu’ndan önce kürsüye çıkan isim ise İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener oldu. Akşener’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ilişkin Ali Yeşildağ’ın ileri sürdüğü ihale iddialarına değinmesi dikkat çekti. Akşener’in konuşmasından öne çıkan kısımlar şöyle:
- “Sizin helal oylarınızla Sayın Kılıçdaroğlu, 13. Cumhurbaşkanı olacak. Ben de… ‘Başbakan Meral’ diyorsunuz ya. Oylarınızla başbakan olmak istiyorum. Bizim Anadolu’da yaptığımız bütün mitinglerde İYİ Parti seçmeninden tek bir şey istiyorum ben: Bir oy Kemal’e bir oy Meral’e.”
- “Ben siyasetçi bir ailenin kızıyım. 30 yıldır kendim siyaset yapıyorum. Toplamında 50 yıllık bir hafızam var. Hayatımda bu kadar rezil bir seçime ilk defa gidiyoruz. Hakaretlerin, küfürlerin, iftiraların havada uçuştuğu, tehditlerin havada uçuştuğu bir seçim… Milletine ilk defa ‘işgalci’ diyen bir dil… Türk milletine işgalci, darbeci diyen bir dil… Allah’ım bütün psikiyatrları bu ağabeyleri tedavi için davet ediyorum. Gerçekten cezai ehliyetleri kalmadı. En tepesinden bugün bakanlık makamında oturanlara hepsi aynı.”
- “İki de bir kasetten bahsediliyor. Recep bey Recep bey… Var mıdır yok mudur belli olmayan bir kasetten bizzat bahsediyorsun da yahu dün sizin en yakın aile dostunuz seninle beraber başına bir iş gelmesin diye hapse giren Yeşildağ ailesinin bir ferdi bir kaset yayınladı. O kasette çok enteresan nasıl hırsızlık yapıldığını anlatıyor. Diyor ki Ali Yeşildağ: Antalya Havaalanı yıl 2007’de havalanının işletmesi satışa çıkıyor. Bir firma 5 milyar euro veriyor. Buna karşılık o firmanın dosyasından evrak çalınıyor. Yakınlardan birine 3 milyar euroya veriliyor. 1 milyar euro cep ediliyor. Bu iddia bizzat Recep bey tarafından 1 milyar euro alındığını söylüyor. Recep bey Recep bey… Hazır kaset orada. Bu iddiaları soruşturman gerekiyor. Sen Cumhurbaşkanısın. Bize sövmek yerine sen bu videoyu bir sorgula bakalım. Bu bir milyar dolar kimin cebine girmiş? Ali Yeşildağ’ın iddiasına göre senin cebine girmiş.”
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının odağı umuttu
Kürsüye en son gelen Kılıçdaroğlu’nun ise güncel tartışmalara çok az girmesi ve umut vermeye odaklı bir konuşma yapması dikkat çekti. İşte Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayının konuşmasındaki satır başları:
- “Değişime hazır mısınız? Türkiye’ye demokrasiyi getirmeye hazır mısınız? Alın terine değer vermeye hazır mısınız? Bu ülkede hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir Türkiye’yi inşa etmeye hazır mısınız? Söz mü? Ben de size söz veriyorum, bu ülkede hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek. Bu ülkede hiçbir yoksul ailenin elektriği, suyu, doğal gazı kesilmeyecek. Bu ülkeyi cennet gibi yapacağız ve birlikte huzur içinde yaşayacağız.”
- “Şundan emin olmanızı istiyorum, 85 milyonun Cumhurbaşkanı olacağım. Hiçbir ayrım yapmadan, hiç kimseyi ötekileştirmeden, hiç kimsenin kimliğini, inancını, yaşam tarzını sorgulamadan 85 milyon insanın Cumhurbaşkanı olacağım. Ve 85 milyon insana hakkıyla, hukukuyla ve adalet içinde hizmet etmeye ben de size söz veriyorum.”
Bir kişi değil ‘ortak akıl’
- “Ortak akılla yola çıktık. Türkiye Cumhuriyeti devletini bir kişiye teslim etmeyeceğiz, bir kişinin iki dudağı arasından çıkan sözü hiç kimse kabul etmeyecek. Beraber ve birlikte yöneteceğiz. Akılla yöneteceğiz. Bilgiyle, birikimle, ahlakla, erdemle yöneteceğiz. Hiçbir ayrımcılık yapmayacağız. Bu ülkeye sözüm söz baharı getireceğim. Bu ülkeye huzuru getireceğim. Göreceksiniz. Herkesi kucaklayacağız. Hiç kimseyi mağdur etmeyeceğiz.”
- “Bu kardeşiniz bu meydanda Adalet Yürüyüşü’nden sonra da gelmişti. Adalet Yürüyüşü’nü yapmıştım. Adalet devletin temelidir. Devletin dini adalettir. Adaleti her yerde, ortamda savunmak zorundayız. Sadi şöyle söyler; ‘Dünyanın bütün nehirleri adalete susamız bir insanın susuzluğunu gidermeye yetmez.’ Hepimiz adalete susadık, hepimiz adaleti istiyoruz. Adalet sadece mahkeme salonlarında gerçekleşmez. Eğer bir çocuk yatağa aç giriyorsa 85 milyonumuz aç demektir. Bir çocuk eğer soğukta kaldıysa 85 milyonumuz soğukta kalmış demektir. Dolayısıyla biz beraber ve birlikte Türkiye’yi yeniden aydınlığa çıkaracağız. En büyük gücümüz sizsiniz ve kendinize güvenin.”
‘O paraları halka vereceğim’
- “Beşli çetelerin yurtdışına kaçırdıkları paraları biliyorum. Nerelere götürdüklerini biliyorum. Amerika’da Manhattan’da gökdelenler yaptığını biliyorum. Muhammed Ali Clay’in çiftliğini nasıl satın aldıklarını biliyorum. Londra’da paraları nerelere yatırdıklarını biliyorum. Tamamını ama tamamını son sentine kadar getireceğim ve bu millete vereceğim. 418 milyar doları götürdüler. Az önce Meral Hanım söyledi, sadece bir işlemden 1 milyarın nasıl götürüldüğünü söyledi. Onların tamamını 418 milyar doları kuruşu kuruşuna getireceğim ve sizlere vereceğim, bu halka vereceğim.”
- “Son söz; çünkü uzun süre beklediniz. Ekrem Başkanımızın mitingleri bitirirken söylediği bir şey var, güzel bir cümle var onu kullanarak izin verirseniz bu mitingimizi bitirmiş olalım. Her şey çok güzel olacak. Bütün sorunları biliyorum. Emin olun. Bütün sorunları çözmeye ahdettim. Ve ben bu ülkeye arkadaşlarımla birlikte baharı getireceğim.”
Miting alanının nabzını tuttuk
Millet İttifakı’nın İstanbul mitingini OnHaber olarak sahadan izledik. Alandaki insanların ne konuştuğu, hangi konuşmalardan daha çok etkilendiği gibi önemli detayları, gazeteci Masum Gök’ün kaleminden okumak için tıklayınız.