İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu arasında 2019 yılının Kasım ayında ‘ahmak’ polemiği başladı. Çünkü YSK, AK Parti ve MHP’nin “kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkan ve üyelerinin seçimde görevlendirilmesi” itirazlarıyla 31 Mart seçimlerini iptal etti. İmamoğlu da Strasbourg’da “İktidar, manipülasyonla kazanamadığı seçimi, seçimleri yönetmekle yetkili olan YSK’nın kararıyla iptal ettirerek kazanmayı istemiştir. Ancak, iktidarın tüm gücüne rağmen, yurttaşlarımızın iradesi 23 Haziran gecesi bir kez daha, çok daha güçlü bir sesle demokrasiden yana olmuştur. Vatandaşın seçme ve seçilme hakkını özgürce kullanmasının önüne engel çıkarmak, demokrasi dışı arayışları güçlendirmekten başka bir işe yaramaz” dedi.
Soylu isim vermeden “Avrupa Parlamentosu’na gidip, Türkiye’ye gidip şikayet eden ahmağa söylüyorum. Bunun bedelini bu millet sana ödetecek” dedi. İmamoğlu da buna “Dünyada, Avrupa’da bizim nereye düştüğümüzü görünce, 31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır, önce buna odaklansınlar” sözleriyle yanıt verdi. Bu sözlerden sonra İmamoğlu hakkında Soylu üzerinden değil YSK üzerinden dava açıldı. Suçlama “Kurul halinde çalışan kamu görevlilerine karşı görevlerinden dolayı alenen hakaret” oldu ve 14 Aralık 2022’de mahkeme, İmamoğlu hakkında 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası verildi ve TCK’nın 53. maddesi uygulanarak siyasi yasak kararı verdiğini açıkladı.
TCK’nin 53. maddesine göre hak yoksunluğu kural olarak, kasten işlenen bir suçtan ötürü hapis cezasına mahkûm olunması durumunda, mahkum olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmayı ifade ediyor.
Dava istinafa taşındı, iki yıldır da burada. Şimdi İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığı konuşulurken bu dava yeniden gündemde. Çünkü siyasi yasak gelirse aday olamaz. Kulis haberlerinde istinaftan İmamoğlu’na ceza kararı çıkacağı yazılıyor. Bu nedenle siyasetin gündemi de bu.
Duruşma tarihi henüz belli değil ama İmamoğlu tarafı duruşmaya katılmak istiyor. Bu nedenle de mahkemeye iki kere dilekçe sundular. Aslında istinaf mahkemeleri genellikle dosya üstünden inceleme yaparak karar veriyor, ancak dosyada kanunda sayılan eksiklikler olduğunda duruşma açıyor. İmamoğlu ise savunmasını yüz yüze yapmak istiyor. Bugün İstanbul Bölge Adliyesi’ne giderek bir dilekçe daha verdi İmamoğlu ve duruşmanın açılmasını, burada savunma yapmak istediğini söyledi. Dilekçeyi verdikten sonra basına konuşan İmamoğlu şunları söyledi:
“Mahkemeye sunduğum talepte olduğu gibi, seçilmiş bir yöneticinin görevini yapmaktan ve siyasi faaliyette bulunmaktan yasaklanmasının evrensel hukuk ölçüleri ve kamu vicdanı karşısında meşru olabilmesinin temel şartlarından birinin, söz konusu yöneticiye kendini bizzat savunma hakkı tanınması olduğunu düşündüğüm için bu talebimi az evvel üçüncü kez mahkemeye iletmiş bulunuyorum. Bu dava bana karşı değil, aziz milletimizin iradesine yöneltilmiş, açık bir darbe girişimidir. Benim sırtımı yasladığım yer bellidir. Güvendiğim şey önce Allah, sonra milletin iradesidir. Sonuna dek demokrasinin gerektirdiği nezaket ve ahlakla yolumuza devam edeceğimizin kesin olduğunu duymalarını istiyorum. Demokrasinin önünü açın. Millet İmamoğlu’nu nerede görmek istiyorsa, millet İmamoğlu’nu nereye yakıştırıyorsa İmamoğlu orada olacaktır. Milletin iradesine kafa tutmayın. Ahmak ifadesini kime ifade ettiğim bellidir.”